Yargıtay Kararı 6. Hukuk Dairesi 2010/307 E. 2010/4350 K. 13.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/307
KARAR NO : 2010/4350
KARAR TARİHİ : 13.04.2010

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı paydaşlığın giderilmesi davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık bir adet taşınmazda ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) giderilmesi davaları paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallarda paydaşlar (ortaklar) arasında mevcut birlikte mülkiyet ilişkisini sona erdirip ferdi mülkiyete geçmeyi sağlayan iki taraflı taraflar için benzer sonuçlar doğuran davalardır.
Paydaşlığın(ortaklığın) giderilmesi davasını paydaşlardan (ortaklardan) biri veya bir kaçı diğer paydaşlara (ortaklara) karşı açar. HUMK.nun 569.maddesi hükmü uyarınca davada bütün paydaşların (ortakların) yer alması zorunludur. Paydaşlardan veya ortaklardan birisinin ölmesi halinde alınacak mirasçılık belgesine göre mirasçılarının davaya katılmaları sağlandıktan sonra işin esasının incelenmesi gerekir.
Davacı vekili dava konusu … ada … nolu parselin satılarak ortaklığının giderilmesini istemiştir. Dava konusu taşınmazın 13.835 m2 büyüklüğünde tarla vasfında olduğu 1/3 payının davacı 2/3 payının ise davalı adına kayıtlı bulunduğu tapu kayıtlarının incelenmesinden anlaşılmaktadır. Davalı vekili 1998 yılında paylarını satın aldığı bayileri tarafından aynı taşınmaza ilişkin olarak bu davanın davacısına karşı ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, bu davada tarafların sulh olduklarını, bu nedenle de bu davanın dinlenemeyeceğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece; 1998 yılında davalının bayii … tarafından bu davanın davacısı … aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasında tarafların taşınmaz üzerinde fiilen kullandıkları yerlerin belirlendiği bu şekilde belirlenen yerleri kullanmaları yönünde sulh oldukları, davacının bu sulh akdine taraf olduğu, sulh akdinin cüz’ü ve külli halefleri de bağlayacağı ve taşınmazda fiili taksim bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükme esas alınan ve sözü geçen 1998 yılında görülen ortaklığın giderilmesi davasında taraflar arasındaki sulhün onanmasına ve taşınmaz üzerinde fen bilirkişisi raporunda belirlenen belirli bir kısmın davacı diğer kısmın ise davalı tarafından kullanılmasına yönelik bir karar verilmiş ise de; bu karar paylı mülkiyetin ferdi mülkiyete dönüşmesi sonucunu doğuracak nitelikte infazı mümkün bir karar olarak kabul edilemez. Bu durumda mahkemece taraflar arasındaki sulh anlaşması doğrultusunda mevcut kullanım biçimine göre taşınmazın imar mevzuatı
uyarınca aynen taksiminin mümkün olup olmadığı yönünde bilirkişi incelemesi yaptırılarak hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.