Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2023/2900 E. 2023/11479 K. 12.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2900
KARAR NO : 2023/11479
KARAR TARİHİ : 12.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2015/631 E., 2016/335 K.
SUÇLAR : Tehdit, hakaret
HÜKÜMLER : Beraat
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21 inci maddesi uyarınca temyiz isteklerinin süresinde olduğu, 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1…. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının, 26.10.2015 tarihli ve 2015/107428 Soruşturma sayılı iddianamesi ile sanık hakkında tehdit ve hakaret suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 125 inci maddesinin birinci fıkrası ve 106 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ve 43 üncü maddesi ile 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılması için kamu davası açılmıştır.

2…. Anadolu 50.Asliye Ceza Mahkemesinin 09.06.2016 tarihli 2015/631 Esas ve 2016/335 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca tehdit ve hakaret suçlarından beraat kararı verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekili temyiz süresinin tutulmasına karar verilmesini istemiş ve temyiz iradesini ortaya koymuştur.

III. OLAY VE OLGULAR
1.Sanık ile katılanın anne ayrı baba bir üvey kardeş oldukları, aralarında babaları olan tanık …’nin evini sanığın alması sebebiyle husumet bulunduğu, sanığın katılanı arayarak “sen orospunun kızısın, babam anneni orospuluktan aldı, sen boşuna okuyorsun” şeklinde hakaret ettiği, katılanın şikâyet edeceğini bildirmesi üzerine “böyle bir şey yapamazsın, yaptığın takdirde seni bulmam çok kolay ikâmetine gelip delik deşik ederim” diyerek tehditte bulunuğu iddiası ile kamu davası açılmıştır.

2. Sanık aşamalarda atılı suçu inkar etmiştir.

3.Katılanın annesi olan tanık Kezban aşamalardaki beyanlarında, sanığın katılana hakaret ettiğini ve telefon konuşmasını dışarıdan duyduğunu söylemiştir.

4.Katılanın arkadaşı tanık …, tanımadığı bir erkek şahsın katılanı aradığını ve katılana hakaret edip tehdit ettiğini telefonun yankısının yüksek olması sebebiyle duyduğunu söylemiştir.

5.Katılanın babası olan tanık … ise kovuşturma aşamasındaki beyanında; “Hakareti ben bilmiyorum. Tehdit olayı yoktur. Telefonla ben sanıkla konuşurken sanığa küfür ettim. Sanık da bana bağırdı ve “sen kızın yüzünden şunun yüzünden bana neden küfür ediyorsun” şeklinde ifade vermiştir.

6.Katılan ile sanığın kardeşi olan tanık …, katılana ellerinden gelen her türlü maddi yardımı yaptıklarını ama katılanın sürekli kendilerine sorun yaşattığını, babası olan tanık …’nin bütün bu durumları ve katılana da destek olduklarını bildiğini söylemiştir.

IV. GEREKÇE
Dosya kapsamı incelendiğinde katılanın iddiasını destekleyecek tanık beyanları veya sanık aleyhine her hangi bir delil mevcut değildir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”
Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) de nazara alınarak, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığından yerel mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 3/2-e maddesi gereğince sanığın beraatine dair verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle … Anadolu 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.06.2016 tarihli 2015/631 Esas ve 2016/335 Karar sayılı kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden katılanı vekilinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

12.06.2023 tarihinde karar verildi.