Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2023/2480 E. 2023/11953 K. 03.07.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/2480
KARAR NO : 2023/11953
KARAR TARİHİ : 03.07.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/112 E., 2016/186 K.
ŞİKÂYETÇİLER : …, …
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Sanık hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1- Divriği Cumhuriyet Başsavcılığının 26.04.2016 tarihli ve 2016/81 Esas sayılı iddianamesi ile sanık hakkında yaralama ve tehdit suçlarından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 86/2, 86/3.e, 106/1-1.cümle, 53/1, 58 inci maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.

2. Divriği Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.06.2016 tarihli ve 2016/112 Esas, 2016/186 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında yaralama suçundan şikâyetten vazgeçme nedeniyle 5237 sayılı Kanun’un 73 üncü maddesi uyarınca düşürülmesine, tehdit suçundan 5237 sayılı Kanun’un 106/1-1.cümle, 62, 53 üncü maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Beraat kararı verilmesi gerektiğine, şikâyetçilerin çelişkili beyanları olduğuna,

2. 5237 sayılı Kanun’un 50. maddesinin uygulanması gerektiğine,
3. Tanık R.C.’nin sanık lehine olan beyanlarına itibar edilmesi gerektiğine,
4. Vesaire,
İlişkindir.

IV. GEREKÇE
Diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Şikâyetçilerin anne- kız olduğu, sanık ile şikâyetçi …’in eski karı koca olduğu, şikâyetçi …’in sanıktan ayrıldıktan sonra çocuğu ile birlikte annesi şikâyetçi …’in yanında kaldığı, suç tarihinde sanığın dosya tanığı R.C.’yi de yanına alarak şikâyetçilerin evine konuşmaya gittiği ancak aralarında münakaşa ettikleri anlaşıldığından dosyada tarafsız tanık R.C.’nin mahkemede ”sanık bulunduğu sıra içerisinde duyduğum kadarı ile tehdit içerikli söz söylemedi, sanık eşine gelmen gerekiyor, çocuğumuz var şeklinde sözler söyledi” dediği tehdit olayının gerçekleşmediği şeklindeki beyanı ile tartışma sırasında sanığın şikâyetçi …’e yönelik olarak “gel konuşalım, gelmezsen seni zorla götürürüm, gelmezsen kelleni koparır atarım öldürürüm” şeklinde şikâyetçiyi tehdit ettiğine ilişkin her iki şikâyetçinin soyut iddiasının dışında bu iddiayı destekleyen başkaca bir delilin bulunmadığı,

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”

Ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) de nazara alınarak, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığından sanık hakkında tehdit suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şeklide mahkûmiyet kararı verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Divriği Asliye Ceza Mahkemesinin, 08.06.2016 tarihli ve 2016/112 Esas, 2016/186 Karar sayılı kararına yönelik sanık müdafiinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi geregi, Tebliğname gerekçesine aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

03.07.2023 tarihinde karar verildi.