Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2023/17280 E. 2023/13569 K. 19.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/17280
KARAR NO : 2023/13569
KARAR TARİHİ : 19.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/293 E. 2022/703 K.
SUÇ : Tehdit
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet
İTİRAZA KONU KARAR : Onama
İTİRAZ EDEN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İTİRAZNAME NO : 6-2023/30969

Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, 25.05.2023 tarihli ve 2023/16300 Esas, 2023/10941 Karar sayılı kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 05.07.2023 tarihli ve KD 6-2023/30969 sayılı itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 308 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kanunî süresinde yapılan aleyhe itiraz başvurusu üzerine dava dosyası, aynı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Dairemize gönderilmekle, gereği düşünüldü:

I. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz başvurusu, sanık hakkında kurulan hükümde 5271 sayılı Kanun’un temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı Kanun’un 310. maddesine göre bir hafta olduğu, ayrıca, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı Kanun’un temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de, 1412 sayılı Kanun’un temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkanı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 25.10.2022 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle sanık müdafiinin, usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik dokuzuncu günde gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu ve bu nedenle temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle onama ilamının kaldırılmasına ve sanık müdafiinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi talebine ilişkindir.

II. GEREKÇE
İstinaf öncesi temyizlerde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun temyize ilişkin yerleşik içtihatlarında temyiz süresi için 5271 sayılı Kanunun temyiz sürelerini değil yürürlükten kalkan ve sadece belli bir süre yürürlükte bulunan 310/1 maddesi uyarınca hesaplama yapılması gerektiği yönündeki yerleşik uygulamalarına uyulmasına karar verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20/02/2020 gün ve 2019/13-145 Esas 2020/122 Karar sayılı ilamı ile “Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna oluşu, hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen “Hak arama hürriyeti” ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşmeye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün “Cezai Konularda Temyiz Hakkı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alındığında, kamu davasının asli bir süjesi olan sanığın, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK’nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle, somut olayda, 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK’nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de, 1412 sayılı CMUK’nın temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkanı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 10.07.2018 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle sanığın, yüzüne karşı tefhim edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik sekizinci günde gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu kabul edilmelidir.” kararı doğrultusunda sanık müdafiinin usulüne uygun şekilde tefhim edilen ve kanun yolu bildirimi de yasaya uygun şekilde yapılan karara yönelik dokuzuncu günde gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

III. KARAR
1. Gerekçe bölümünde belirtilen nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İTİRAZININ KABULÜNE,

2. 5271 sayılı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Yargıtay 6. Ceza Dairesinin, 25.05.2023 tarihli ve 2023/16300 Esas, 2023/10941 Karar sayılı Onama ilâmının KALDIRILMASINA,

3. Sanığa tefhim edilen karara karşı, karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 310 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirlenen bir haftalık kanunî süre geçtikten sonra 03.11.2022 tarihinde temyiz isteğinde bulunulduğu, hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 305 inci maddesinin birinci fıkrası gereği re’sen temyize de tabi olmadığı anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz isteğinin, 1412 sayılı Kanun’un 317 nci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy çokluğuyla REDDİNE,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

19.10.2023 tarihinde karar verildi.

KARŞI OY:

Her ne kadar 6723 sayılı Kanun ile değişik 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’un 305 ile 326. maddelerindeki temyiz hükümlerinin uygulanması gerektiği, anılan Kanun’un 310. maddesi uyarınca 1 haftalık temyiz süresinin geçerli olduğu anlaşılmakta ise de,
05.08.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 291. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ve Bölge Adliye Mahkemelerinin kararlarına karşı 7 (yedi) gün olarak öngörülen temyiz süresinin 15 (onbeş) gün olarak değiştirildiği, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 1. madde hükmüne göre de 05.08.2017 ve sonrasında verilen (İlk derece ve istinaf ayrımı yapılmaksızın bütün) kararlar hakkında yeni temyiz sürelerinin uygulanması gerektiğinin belirtildiği Ceza Muhakemesinde “derhal yürürlük ilkesinin” geçerliği olduğu, bu ilke uyarınca değişiklik aleyhe olsa bile yürürlüğe girdiği günden itibaren bütün vakıalarda uygulanması gerektiği, kaldı ki değişikliğin sanıklar lehine bir değişiklik olduğu, esasen yürürlükten kaldırılmakla birlikte 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi dolayısıyla bir kısım kararlar yönünden yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi hükmünün bu değişiklikler karşısında “zımmen ilga” edildiğinin kabul edilmesi gerektiği düşüncelerinden hareketle temyiz süresinin onbeş (15) gün olarak belirlendiği; nihayet tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla 7035 sayılı Kanun’a eklenen geçici l. maddesi ile; 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde yapılan değişiklikler “bu Kanun’un (7035) yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır” denilmek suretiyle doğrudan ya da istinaf sonrası ayrımı yapmaksızın bütün kararların yeni temyiz süresine, yani onbeş (15) günlük temyiz süresinin tabi olduğu açıkça vurgulanması karşısında sanığın yüzüne karşı verilen hüküm, tefhim tarihinden itibaren yasal 15 günlük süre içerisinde 03.11.2022 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu anlaşılmakla sanık müdafiinin temyiz talebi süresinde kabul edilerek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının Reddine karar verilmesi gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

KARŞI OY:

Uyuşmazlık konusu; 6723 sayılı Kanun ile değişik 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’un 305 ile 326. maddelerindeki temyiz hükümlerinin uygulanması gerektiği, anılan Kanunun 310. maddesi uyarınca bir haftalık temyiz süresinin mi yoksa 7035 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin mi uygulanacağı yönündedir.
Esasen karar tarihi İstinaf mahkemeleri faliyete geçmeden önce verilen ve Yargıtay incelemesinden bozulmak suretiyle geçen dosyalarda yeniden verilen kararlarda uygulanacak temyiz süresi konusunda çoğunluk oluşturan üyeler ile görüş ayrılığı bulunmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nın “Temyiz Talebi ve Süresi” başlıklı 310. maddesi uyarınca;
“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.”
CMK’nın “Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291. maddesi uyarınca;
“(1)Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün ( 05.08.2017 tarihli RG’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 SK ile ‘ yedi’ ibaresi ‘on beş’ olarak değiştirilmiştir) içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime imzalattırılır.
(2)Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkında bulunanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.”
CMK’nın “Adlî Tatil” başlıklı 331. maddesinin 4. fıkrası uyarınca;
“(4)Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.”
05.08.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca;
“Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile … temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.”
5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8(1). maddesi uyarınca,
“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri hakkında Kanunun geçici 2’nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye (-01.07.2016 tarihli 6723 sayılı Kanundan değişikliği öncesinde fıkra metninde: “Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar” ibâresi mevcuttu-) kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322’nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326’ncı maddeleri uygulanır.”
(Bölge Adliye Mahkemeleri 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.)
1412 sayılı CMUK’nın 310/1. maddesi uyarınca, temyiz süresi bir haftadır. Karar sanık veya katılanın yokluğunda verilmişse süre tebliğden itibaren işlemeye başlar.
Görüşümüze gelince;
Kanun yoluna başvurma hakkı, AİHS, Anayasa ve kanunlarımız ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkı ile iddia ve savunma haklarının en önemli alt başlıklarından biridir. Bu hak, aynı zamanda erişim hakkının en önemli alt başlıklarından birini oluşturmaktadır.
Bu hakkın yaygın ve etkili bir biçimde kullanılabilmesi için herkes tarafından kolayca anlaşılabilecek basit ve yalın yöntemler belirlenmeli ve sürelerin de mümkün olduğunca yeknesak olması görüşü benimsenmelidir.
Ceza Muhakemesinde “Derhal yürürlük ilkesi” geçerlidir. 7035 sayılı Kanunla temyiz süresi yedi günden on beş güne çıkartılmıştır ve sanık lehinedir.
Kaldı ki, sonradan yürürlüğe giren kanun önceden yürürlükte olan kanunu zımnen ilga edebilir. Bir kısım kararlar yönünden yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesi 7035 sayılı Kanunla zımnen ilga edilmiştir.
Kanunkoyucu zikredilen hak ve özgürlükler ile “Silahların Eşitliği” ilkesinin gereği olarak, 5271 sayılı CMK ile savcı yani iddia makamı da dahil olmak üzere, temyize hakkı olan herkese, eşit bir temyiz süresi belirlemiştir :
7035 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05.08.2017 tarihine kadar bu süre bir hafta(yedi gün), bu tarihten itibaren ise; on beş(15) gündür.
7035 sayılı Kanun değişikliğinden önce taraflar açısından öngörülen temyiz süresi 1412 sayılı CMUK m. 310/1 ve 5271 sayılı CMK m. 291’de ifade edilen kavram farklı olsa da bir hafta, yani yedi gündür.
6723 sayılı Kanun ile değişik 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihinden önce ilk derece mahkemelerinden verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK’un 305 ile 326. maddelerindeki temyiz hükümlerinin uygulanması gerektiği, anılan Kanunun 310. maddesi uyarınca bir haftalık temyiz süresinin geçerli olduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak 05.08.2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen ve bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı yedi (7) gün olarak öngörülen temyiz süresinin on beş (15) gün olarak değiştirildiği, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 1. madde hükmüne göre de, 05.08.2017 ve sonrasında verilen (ilk derece ve istinaf ayırımı yapılmaksızın bütün) kararlar hakkında yeni temyiz sürelerinin uygulanması gerektiğinin belirtildiği, Usul hükümlerinde derhal yürürlük ilkesinin geçerli olması evrensel bir kuraldır. Bu nedenle temyiz süresinin 7 günden 15 güne çıkaran usul hükümleri değişikliğinin derhal uygulanması gerekeceği açıktır. Bu ilke uyarınca değişiklik aleyhe olsa bile yürürlüğe girdiği günden itibaren bütün vakıalarda uygulanması gerektiği, kaldı ki değişikliğin sanık lehine bir değişiklik olduğu, esasen yürürlükten kaldırılmakla birlikte 5320 sayılı Kanunun’un 8. maddesi dolayısıyla bir kısım kararlar yönünden yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi hükmünün bu değişiklikler karşısında “zımnen ilga” edildiğinin kabul edilmesi gerektiği düşüncelerinden hareketle temyiz süresinin on beş (15) gün olduğu belirlendiği,
Uygulamada bazı duraksamalar olabileceğine ilişkin komisyon tartışmalarından yola çıkan Kanun koyucu yürürlükten kaldırmış olduğu 1412 sayılı CMUK’nın bazı hükümlerinin karar kesinleşinceye kadar yürürlükte olmasının bazı uygulayıcılarda kavram kargaşasına neden olmasının önüne geçmek tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla 7035 sayılı Kanun’a eklenen geçici birinci maddesiyle; 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde yapılan değişiklikler “Bu (7035) Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ve sonrasında verilen kararlara uygulanır“ şeklinde çok açık bir düzenleme yapmıştır. Söz konusu düzenleme ile suç tarihine veya ilk karar tarihine göre değil son kararın verildiği tarihe göre temyiz süresinin uygulanması gerektiğini düşünülerek özel düzenleme yapmıştır. Üstelik doğrudan ya da istinaf sonrası ayrımı yapmaksızın bütün kararların yeni temyiz süresine, yani on beş (15) günlük temyiz süresine tabi olduğu açıkça vurgulanması karşısında;
25.10.2022 tarihinde usulüne uygun şekilde tefhim edilen hükmün 03.11.2022 tarihli dilekçe ile 5271 sayılı CMK’un 291. maddesinde öngörülen 15 günlük yasal sürede içerisinde temyiz edilmesi nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından düzenlenen itirazının reddine karar verilmesi gerekirken itirazı kabul edip temyiz talebini süre yönünden reddeden çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. İtiraz reddedilmeli idi.