Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2023/13482 E. 2023/10275 K. 02.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/13482
KARAR NO : 2023/10275
KARAR TARİHİ : 02.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Tehdit
HÜKÜM : Mahkûmiyet

Sanık hakkında bozma üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 7035 sayılı Bölge Adliye ve Bölge İdare Mahkemelerinin İşleyişinde Ortaya Çıkan Sorunların Giderilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 21 inci maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Kadirli Cumhuriyet Başsavcılığının 07.09.2011 gün 2011/2878 soruşturma sayılı iddianamesi ile; sanık hakkında tehdit suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 106 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi, 53 üncü maddesi ve 58 inci maddesi uyarınca kamu davası açılmıştır.

2. Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 11.10.2013 tarihli ve 2011/505 Esas, 2013/341 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında tehdit suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin birinci fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ve 58 inci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

3. Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 11.10.2013 tarihli ve 2011/505 Esas, 2013/341 Karar sayılı kararının sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 02.05.2017 tarihli ve 2015/26588 Esas, 2017/13719 Karar sayılı kararı ile;
“02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,”
Nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

4. Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.09.2017 tarihli ve 2017/226 Esas, 2017/445 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında tehdit suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin birinci fıkrası birinci cümlesi, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ve 58 inci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

5. Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.09.2017 tarihli ve 2017/226 Esas, 2017/445 Karar sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09.02.2021 tarihli ve 2017/23052 Esas, 2021/3881 Karar sayılı kararı ile;
“17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiştir.
Ancak bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddenin (d) bendi ile; “01/01/2020 tarihi itibariyle kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz” hükmü getirilmiştir.
Konuyu somut norm denetimi yoluyla inceleyen Anayasa Mahkemesi (25/06/2020, 2020/16, 2020/33; R.G. 19/08/2020, Sayı: 31218), sözü geçen geçici 5/d maddesindeki hükmün, “kovuşturma evresine geçilmiş” ibaresinin aynı bentte yer alan, “basit yargılama usulü” yönünden Anayasa’nın 38. maddesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi kararında, hükme bağlanmış dosyalarla ilgili iptale karar verilmemiş ise de, 5271 sayılı Kanun’un 2/1-(f) maddesince hükme bağlanmış dosyalarla ilgili olarak kovuşturma evresinin kesinleşmeye kadar devam etmesi ve aynı Yasanın 251/3. maddesi gereği mahkûmiyet hükmü verildiği takdirde sonuç cezadan dörtte bir indirim öngörülmesi, bu durumunda temyiz incelemesi devam eden dosyalar bakımından lehe düzenleme getirmesi karşısında,
Anayasa Mahkemesinin iptal kararında; sanık lehine getirilen yeni düzenlemenin, 7188 sayılı Kanunun 31. maddesi gereğince 5271 sayılı CMK’ya eklenen geçici 5. maddesiyle “kovuşturma evresine geçilmiş” dosyalar bakımından uygulanması gerektiğine işaret edildiğinden, temyiz incelemesi yapılan ve 5271 sayılı CMK’nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa’nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 7 ve 5271 sayılı CMK’nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,

Nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

6. Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.10.2021 tarihli ve 2021/303 Esas, 2021/673 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında tehdit suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin birinci fıkrası birinci cümlesi, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları ve 58 inci maddesinin altıncı ve yedinci fıkraları uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine,
2. Sanık hakkında zamanaşımı süresi dolduğundan bahisle düşme kararı verilmesi gerektiğine,
3.Vesaire
İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Sanığın, şikayetçinin vefat eden eşinin kardeşi olduğu, olay tarihinden önce sanığın, şikayetçiyi çok fazla dışarıda gezmemesi için uyardığı, olay tarihinde sanığın, şikayetçiyi dışarda görmesi üzerine önce telefonla arayarak uyardığı, akabinde de şikayetçinin yanında tanıklar K.Y., M.Y. ve Ş.Y. ile birlikte parkta oturdukları yere giderek tartışmaya başladıkları, tartışma sırasında sanığın, şikayetçiye “Seni öldürürüm, ölümün benim elimden olur” demek suretiyle tehdit ettiği anlaşılmıştır.

2. Şikayetçinin aşamalarda tutarlı beyanlarda bulunduğu görülmüştür.

3. Sanığın savunmasında, “olay tarihinde şikâyetçiye istemediği kişilerle gezmemesi gerektiğini söylediğini, bu sözler üzerine de olay günü aralarında bir arbede çıktığı” şeklinde beyanda bulunduğu ancak üzerine atılı suçu kabul etmediği görülmüştür.

4. Temyizin konusu olmayan olayın diğer mağduru Ş.Y.’nin olayın hemen sonrası sıcağı sıcağına alınan kolluk, tanık M.Y’nin ise Cumhuriyet savcılığında, şikâyetçinin iddiaların destekleyen beyanlarda bulunduğu görülmüştür.

5. Mahkemece gerekçeli kararda Hukukî Süreç başlığı altında (3) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına ilişkin olarak uzlaşma görüşmeleri sonrasında işlemleri olumsuz sonuçlandığı ve tarafların uzlaşamadıklarında ilişkin uzlaştırma raporu dosya içerisinde mevcuttur.

6. Mahkemece gerekçeli kararda Hukukî Süreç başlığı altında (5) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına ilişkin olarak “Dosyanın geldiği aşama itibarı ile duruşmanın daha önce yapıldığı, sanığın dosyada bulunan delillere ve belgelere karşı diyeceklerinin sorulması ve delillerin tartışılması gerektiği,sanığın savunmalarının kolluk tarafından müdafisiz olarak alındığı, CMK 148/4 maddesi gereğince müdafisiz kollukça alınan beyanların mahkeme huzurunda doğrulanmadığı taktirde hükme esas alınamayacağının belirtildiği, hakimin duruşmada delillere bizzat temas etmesi gerektiği anlaşılmakla basit yargılama usulünün uygulanmasına yer olmadığına karar verildi,” şeklindeki yasal ve yerinde gerekçe ile basit yargılama usulünün uygulanmama sebebinin gösterildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Beraat Kararı Verilmesi Gerektiğine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Şikâyetçinin aşamalardaki tutarlı beyanı, şikâyetçinin beyanı ile uyumlu tanık beyanları, sanığın tevil yollu ikrarı ve Hukukî Süreç başlığı altında (3) ve (5) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmı karşısında, sanığın eyleminin sabit olduğu belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B. Zamanaşımı Süresi Dolduğundan Bahisle Düşme Kararı Verilmesi Gerektiğine İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
Sanığın yargılama konusu tehdit eylemi için, 5237 sayılı Kanun’un 106 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca belirlenecek cezaların türü ve üst haddine göre aynı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi gereği 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresine ve aynı Kanun’ un 67 nci maddesinin dördüncü fıkrasında ön görülen 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımına tabi olduğu görülmüştür.

5237 sayılı Kanun’ un 66 ncı maddesinin altıncı fıkrasına göre “Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden itibaren hesaplanacağı” düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un 67 nci maddesinin ikinci fıkrasında,
Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Halinde, dava zamanaşımı kesileceği belirtilmiştir.
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında,

Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlayacağı düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamına göre sanık hakkında Hukuki Sureç bölümünde de belirtildiği üzere mahkûmiyet kararları verildiği ve olağan zamanaşımı sürelerinin kesip yeniden işlediği dikkate alındığında 8 yıllık olağan dava zamanaşımı süresinin dolmadığı ve suçun işlendiği 16.08.2011 tarihinden itibaren 12 yıllık olağanüstü dava zamanaşımı süresinin de dolmadığı anlaşıldığından, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.

C. Vesaire Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Kadirli 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 21.10.2021 tarihli ve 2021/303 Esas, 2021/673 Karar sayılı kararında sanık müdafiince öne sürülen temyiz sebepleri ve dikkate alınan sair hususlar yönünden herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden sanık müdafiinin temyiz sebeplerinin reddiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle ONANMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

02.05.2023 tarihinde karar verildi.