Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2022/4083 E. 2024/356 K. 11.01.2024 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/4083
KARAR NO : 2024/356
KARAR TARİHİ : 11.01.2024

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/2568 E., 2020/1707 K.
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : Esastan reddi ile onama
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız bozulmasını istediği temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin “Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek, katılan … vekilinin özetle tanık H.Ş.’nin beyanlarının çelişki olarak değerlendirilemeyeceğine, davadan sonrada katılanın sanığı tehdit ettiğine, müvekkile yönelik eylemleri nedeniyle sanık hakkında Ağır Ceza Mahkemesine iki dava daha açıldığına, kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna, muaccel olmayan alacak için 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 150/1 maddesinin uygulanamayacağına, sanığın Türk Ceza Kanunu’nun 149/1-a-h maddesi gereğince cezalandırılması gerektiği şeklindeki ileri sürülen temyiz sebeplerine yönelik yapılan incelemede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) anlaşılmıştır.

Bu bilgiler ışığında somut olayımızın incelenmesinde; oluş ve dosya içeriğine göre, sanığın katılana silah doğrultmak suretiyle tehdit etmiş olduğu iddia olunmuş ise de belirtilen tehdit eylemine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin delil elde edilememiş olması, iddiaya konu silahın ele geçirilememiş olması, olayın tek görgü tanığının katılanın eşi olması ile taraflar arasında evvelce husumet bulunuyor olması ve nihayet temyiz istemine de konu taraflar arasındaki diğer davaların yeniden yargılamayı gerektirir ve sonuca etkili bozma sebepleri olarak görülememiş olması hep birlikte gözetildiğinde sanık hakkında nitelikli yağma suçundan verilen beraat kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.

Ayrıca dosyada Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 289. maddesinde sayılan hukuka kesin aykırılık hâllerinin herhangi birinin varlığı da tespit edilememiştir.

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine göre, sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan hükümde ileri sürülen temyiz sebepleri yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, 5271 sayılı Kanun’un 302/1. maddesi uyarınca, katılan … vekilinin yerinde görülmeyen TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ ile tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca … Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

11.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.