Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2022/4023 E. 2024/276 K. 10.01.2024 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/4023
KARAR NO : 2024/276
KARAR TARİHİ : 10.01.2024

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/1312 E., 2020/345 K.
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz başvurusunun esastan reddi ile hükmün onanması

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlendiği de gözetilere sanık müdafinin temyizinin; Sanığın atılı suçu işlemediğini, sanığın müştekinin iş yerine önceki araçta alımından kalan borcu ödemeye gittiğini ve eşinden kendisi ceza evinde iken istenen senet için tartıştıklarını, borcunu ödemeyeceğini ve üstüne de para talebinin olduğu iddiasını kabul etmediklerini, atılı yağma suçunun unsurlarının oluşmadığını ve sanığın beraatine yönelik olduğu belirlenerek, anılan sebeplere yönelik yapılan incelemede;

Yağma suçunu düzenleyen 5237 sayılı Kanun madde 148 – “(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının …. tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi,…cezalandırılır…” şeklindedir. Madde gerekçesinde de “…Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir…” şeklinde dahada açıklık getirmiştir. Malı almak için cebir veya tehdit kullanılmalı ve bunun etkisiyle mağdurun malı vermesi gerekir. Bunun doğal sonucu olarak mağdurun malın alındığını görmesi veya en azından sanığın mallarını almak istediğini anlaması veya bilmesi gerekir.

Yağmada amaç malın alınmasıdır. Bu amaca ulaşmak için araç hareketler ise cebir veya tehdit uygulanmasıdır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Aralarında amaçsal ilişki vardır. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. (Benzer görüşler için bkz. Gökçen Ahmet vd mal varlığına karşı suçlar Adalet … 2018 age s. 74, Özgenç İzzet türk Ceza Hukuku Genel Hükümler 17. baskı Seçkin … 2021 ağe. s 168 vd, Tezcan/Erdem/Önok age s. 704, Koca/Üzülmez TCK Genel Hükümler seçkin 9. Baskı age s. 583)

Cebir veya tehdit kullanılması malın alınmasında araç olarak kullanılması yağma suçunun ayırıcı unsurudur. Dolayısıyla iki hareket arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani malın alınması kullanılan cebir veya tehdidin sonucu olmalıdır. kullanılan cebir veya tehdit mağduru malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılacak düzeyde olmalıdır. Teslim mecburiyeti yaratmayan cebir veya tehdit suçun oluşumu bakımından yeterli değildir. Kullanılan zor ile malın alınması arasında nedensellik ilişkisi yoksa (sebep-sonuç) fail yağma suçundan cezalandırılmaz. (benzer görüşler için bkz. Özbek, /Doğan/Bacaksız/Tepe, Türk Ceza Hukuku özel hükümler 13. bası … age 657, Gökçek vd age s.88)

Yağmanın iki seçimlik hareketinden birisi olan cebir malın alınmasına yönelik olarak yapılması gerekir. Diğer suçlardan ayıran özelliklerinden birisi de budur. Cebir malı almaya yönelik değil de başka bir amaçla yapılıyorsa eylem yağma suçunu oluşturmaz. Mesela konut veya işyerine girmek isteyen birine karşı konulması halinde mağdura yönelen cebir eylemi yağmaya dönüştürmez. Nitelikli konut dokunulmazlığını ihlal suçu oluşur. Bunun gibi bir mal almaya yönelik olmayan cebir eylemi yağmaya dönüştürmeyecektir. Mesela cinsel istismara karşı koyan mağdura uygulanan cebir de olduğu gibi. Bu gibi durumlarda yağma değil cebren cinsel saldırı suçları oluşacaktır. (Benzer görüşler için bkz. Artuç mal varlığına karşı suçlar adalet 2011 age s.231,Gökcan/Artuç age s.5348)

Doğrudan malı almaya yönelik olmayan zor eylemi yağmaya dönüştürmez. Mesela başka nedenle kavga ettikten sonra giderken mağdurun mallarının alınması halinde yağma değil gerçek içtima kuralları uygulanmalıdır. Cebir veya tehdidin cezasına ilave olarak hırsızlıktan ceza verilmelidir. Ancak bura da dikkat edilmesi gereken husus mağdurun malın alındığını görmemesi gerekir. Eğer mağdur malın alındığını gördü ama az önce uğradığı saldırının etkisi ve korkusu ile kendisini savunamayacak durumda, direnci kırılmış olduğu için müdahale edemeyecek durumda ise artık yağma oluşacaktır.

Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır ve bu cebrin mal alma tamamlanmadan önce yapılması, malın bu cebir veya tehdidin etkisiyle alınmış olmasıdır.

Kişinin kastı iç dünyasında meydana geldiğinden niyet okuyuculuk yapılamayacağından kastını tespit için dış dünyaya yansıyan, olay öncesi olay sırasında ve olay sonrasında gerçekleşen söz, davranış ve hareketlerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Tüm hususlar birlikte değerlendirilerek eylemin başlangıçtan itibaren malı almak amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılıyorsa mağdurun malın alındığını görmesine bile gerek olmadan eylemi yağma olarak kabul etmek gerekir. Ancak eylem başlangıçta malı almak için değilde başka bir nedenle … ve mağdur cebir veya tehdide maruz kalmış direnci kırılmış ise bu takdirde malın alındığını görmesi en azından malın alınacağını bilmesi gerekir ki az önce uğradığı cebir veya tehdidin etkisiyle karşı koyamamış olsun ve yağma suçu yasal unsurları itibariyle oluşsun. Aksi takdirde cebir veya tehdidin etkisiyle malın tesliminden bahsedilemeyecektir.

Yağma suçunda cebir veya tehdidin malı almaya yönelik olması, malın bu cebit ve tehdit etkisiyle verilmesi gerekir.Malın götürülmesine yönelik olmayan cebir veya tehdidin yağma suçunu oluşturmayacağı anlaşılmakla;

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; suç tarihinden önce katılan …’un sanık …’ye araç sattığı, ancak bedelinin bir kısmını alamaması nedeniyle aracın devrini vermediği, bu arada sanık …’nin cezaevine girip çıktığı, sonrasında sanık …’nin zaman zaman aracın devrini istediği, katılan …’un ise ”arabamı getir, parayı geri vereyim” dediği, bu nedenle taraflar arasında bir husumet olduğu, suç tarihinde de her üç sanığın katılan …’un iş yerine geldikleri, sanık …’nin aracın devrini istediği ve katılan …’un aracın parasını istediği, tarafların tartışmaya başladığı, katılan …’un çalışan katılan …’ya işaret yaparak polisi aramasını istediği, sonrasında sanık …’nin diğer sanıklarla dışarı çıkmak istediği ancak katılan …’un engel olmak istediği, sanığın kolundan tuttuğu ve vurduğu, bu sırada yaşanan arbedede katılanın elindeki anahtar ve telefonunu yere düştüğü ve geriye dönen sanık … tarafından telefon ve anahtarın Vahdi’ye ait olduğu zannedilerek alındığı, arbedenin işyeri dışına taştığı, sanık … ve sanık …’in geldikleri araca bindikleri, sanık …’nin de kendi aracına binmeye çalıştığı, yanına katılanın gelerek araç içerisinde sanığın gitmesini engellemeye çalıştığı ancak araç üzerindeki anahtarın katılanın çalışanları tarafından alındığı ve sanığın anahtarı bulmak için araçtan inerek gitmesini engelleyen şikayetçiler …, …’a ve ordakilere elindeki silahı doğrulttuğu, aracın anahtarını bulmak için elinde silahla katılanın işyerine yöneldiği ancak aracının anahtarını bulamayınca aracını bırakarak olay yerinde park halindeki şikâyetçi Ferdi’ye ait motorsiklet ile diğer iki sanığın geldikleri araçla olay yerinden kaçtıkları, sanık … ile …’ın aralarındaki konuşma sonrası aldıkları telefon ve anahtarın Vahdi’ye ait olmadığını anlayınca katılan …’un telefon ve anahtarının sanık … tarafından iade edildiği olayda;

Katılan …’nın hazırlıkta beyan ettiği ”her üç sanığın katılan …’un iş yerine geldikleri, sanık … ile katılan …’un araç meslesi yüzünden tartışmaya başladığı,Masum’un Vahdi’ye aracın borcunu öde ve devrini üzerine al deyince sanığın ” sana para vermiyorum, aksine ceza kestim bana 50.000 TL para vereceksin,aracın satışınıda vereceksin dedi” şeklindeki ifadesine karşı Mahkemede “Ben suç tarihinde öğle saatlerinde müşteki Mahsum’a yemek getiriyordum, yan taraftaki komşular gelirken beni aradı, Mahsum yalnız yanına tiplerini beğenmediğimiz 3 kişi geldi acele et sorun çıkabilir dediler ben dükkana geldiğimde 3 kişi oturuyorlardı, Vahdi o esnada konuşuyordu, Mahsum Vahdi’ye benim arabamı getir dedi, Vahdi de arabayı falan getirmeyeceğim sen bana araba ver ondan sonra ben sana arabayı getireceğim dedi, Vahdi’nin sesi yükselmeye başlayınca Mahsum bana 155 i ara diye işaret etti, ben telefonu çıkarırken bunlar anladılar ayağa kalktılar, huzurda bulunan sanıklar dışarıya çıktılar Vahdi’de kapıdan çıkacağı sırada birdaha eline geçiremeyeceğini düşünerek onu tuttu, o sırada elinde bulunan telefon ve anahtar yere düştü, … da onları alarak arabaya bindiler, Vahdi arabayı çalıştırmaya çalışıyordu” şeklindeki ifadesiyle tehditle para isteme olayını doğrulamadığı, sadece sanığın konuşurken sesini yükselttiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Ayrıca katılan …’un iş yerindeki olayları görmüş gibi çalışan … yerine kızı …’a emniyette yalan ifade verdirdiği, ancak katılanın kızı …’ın Cumhuriyet savcılığında ”olay yerinde olmadığını, müşteki olan babasının yönlendirmesiyle polise ifade verdiğini,
görgüye dayalı bilgisi olmadığını olayları kameradan gördüğünü ”beyan etmiştir.

Ayrıca sanık ile beraber iş yerine gelen beraat eden temyiz dışı sanıklar … ve Ahmet’in hazırlık ve mahkemedeki savunmalarında ” iş yerinde sanığın tehdit veya hakaretini görmediklerini aksine katılanın sanık işyerinden çıkarken kolundan tuttuğunu ve sanık dışarıya çıkmaya yönelirken katılanın sanığa vurduğunu,arbede yaşandığını ve kendilerinin olay yerinden uzaklaştıklarını” beyan etmişlerdir.

Ayrıca işyeri önündeki kamera kayıtlarına ve şikâyetçiler …, …’ın beyanlarına görede; sanığın aracına bindiğinde katılanında araca binerek onun gitmesini engellemeye çalıştığı, tanıkların ikisini ayırmaya çalıştıkları, sanığın araçtan çıkarak silah çektiği ve motorla kaçtığı anlaşılmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere;
“Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”

Ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) de nazara alınarak,
Sanığın savunmalarında üzerine atılı yağma suçuna ilişkin suçlamayı ısrarla kabul etmemesi, sanığın aşamalarda ” kaçmak için silah çektiğini ancak katılanı tehdit edip para istemediğini” ifade etmesi, Katılan …’nın, şikâyetçiler …, …’ın beyanları, işyeri önündeki kamera kayıtları, dosyadaki bilgi ve belgeler karşısında; sanığın kaçmasını engellemeye çalışan şikâyetçiler …, …’ın, …’ya karşı olay yerinden kaçıp kurtulmak için silah çekmesinin meşru müdafaa veya meşru müdafaa sınırlarını aşıp aşmadığı, meşru müdafa sınırlarında değil ise ağır tahrik altında silahla tehdit suçunun işlenip işlenmediği hususları tartışılmadan, yağma suçunu işlediğine ilişkin, katılanın soyut beyanı ve diğer katılan …’nın mahkemede doğrulamadığı iddiası dışında, hükümlülüğüne yeterli hukuka uygun, her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı bir delil elde edilemediğinden, şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alınarak, sanığın nitelikli yağma suçundan beraati yerine yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 304/2. maddesi uyarına yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere dosyanın … Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesine, bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesine gönderilmesine,

10.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.