YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/2697
KARAR NO : 2022/8776
KARAR TARİHİ : 08.06.2022
İNCELENEN KARARIN;
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1-Sanık müdafiinin temyiz isteminin incelemesinde;
Sanık müdafiinin 28.02.2022 tarihinde tebliğ edilen hükmü 5271 sayılı CMK’nın 291. maddesinde belirtilen 15 günlük yasal süre geçtikten sonra 16.03.2022 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmakla, sanık müdafiinin temyiz isteminin tebliğnameye uygun olarak 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
2-Katılan … vekilinin temyiz isteminin incelemesine gelince;
6284 sayılı Kanun kapsamında şiddet mağduru olması sebebiyle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının aynı kanunun 20/2. maddesi uyarınca davaya katılmasında isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki temyiz isteminin reddi yönündeki görüşe iştirak edilmemiştir.
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek temyiz sebebinin var olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimler kurulunun takdiri ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Katılanın kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz istemi bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasına “Katılanın kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 8.200.00 TL’nin sanıktan alınarak katılana verilmesine” tümcesi eklenmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, kararın Mahkemesine iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine 08.06.2022 gününde 1 numaralı bent yönünden oybirliği ile 2 numaralı bent yönünden oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
Yağma; başkasının zilliyetliğindeki taşınabilir malın zilyedin rızası olmadan cebir ve tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan yağma suçu, amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma suçundan korunan hukuki değer; kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyettir.
Yağma suçu; cebir ve/veya tehdit ile hırsızlık suçlarının birleşmesiden meydana gelmekte ise de yağma cürümü kendisini meydana getiren suçlardan tamamen bağımsız bir suçtur.
Yağma suçunun mağduru bu suçun işlenmesi ile ihlal edilen hukuksal değerlerin (irade özgürlüğü, mülkiyet ve zilyetlik) sahibi olan kişi veya kişiler dir.
Eşyanın mülkiyeti kişiye değil bir kuruma ait ise, örneğin bankanın parasını koruyan görevliye tehdit veya zor kullanılıp alındığında mağdur, cebir ve tehdite maruz kalan gerçek kişidir, parası alınan kurum ise suçtan zarar görendir.
Bir hakkın sujesi yalnız birey olabilir, devlet ve tüzel kişiler suçun işlenmesinde zarar görseler de suçun pasif sujesi olamazlar ancak görülen davada talepte bulunmaları halinde katılan sıfatıyla yer alabilirler.
Cebir ve tehdit ile mal varlığı üzerindeki tasarruf özgürlüğü zorlanan kişi “Mağdur”; mağdur dışında mülkiyet hakkı saldırıya uğrayan başka biri varsa “Suçtan zarar gören” olarak davada yer alabilecektir.
Kamu davasına katılma 5271 sayılı CMK’nın 237. maddesinde; katılma usulü ise aynı kanunun 238. maddesinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 237/1. maddesinde “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
O halde müdahale talebinin kabulünde esas teşkil edecek zarardan maksat, suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarar, katılma hususunda değerlendirilmeyecektir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi “Bakanlık, gerekli görmesi halinde kadın,çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai,hukuki her türlü davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir” şeklinde düzenlenmiştir.
6284 ayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının yağma suçuna ilişkin ceza davalarına katılabileceğine dair özel bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
O halde, anılan Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK’nin 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulu’nun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zararın sözkonusu olduğu hallerde davaya katılmak mümkün değildir. Yağma suçunda İdarenin doğrudan zarar gördüğünden bahsedilemez.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 13.12.2019 tarihli ve 2019/6-7 sayılı kararı ile “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 20/2. maddesi uyarınca, bu kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davadan haberdar edilmesinin zorunlu olmadığına” karar verilmiş olup, bu itibarla suçun mağdurunun malvarlığına yönelik olarak işlenen yağma suçundan doğrudan zarar görmeyen Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığının anılan suç yönünden davaya katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığından, yağma suçu yönünden idarenin katılan olarak kabulünün, hükmü temyiz yetkisi bahşetmeyeceğinden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiğinden 2 numaralı hüküm yönünden aksi yöndeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.