Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2022/1389 E. 2024/360 K. 11.01.2024 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2022/1389
KARAR NO : 2024/360
KARAR TARİHİ : 11.01.2024

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2019/202 E., 2019/1420 K.
SUÇ : Nitelikli yağmaya teşebbüs
HÜKÜM : Esastan reddi ile onama
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
5271 sayılı CMK’nın 288. maddesinin ”Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.”, aynı Kanunun 294. maddesinin ”Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz sebebi ancak hükmün hukuki yönüne ilişkin olabilir.” ve aynı Kanunun 301. maddesinin ”Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.” şeklinde düzenlendiği de gözetilerek sanık müdafiince özetle somut delil bulunmadığına, katılan ve katılan tanığınının sürekli beyan değiştirdiğine, çelişkili beyanları bulunduğuna, kati raporda hayati tehlike bulunmadığının belirtildiğine, katılanın bir sonraki gün canlı yayına çıktığına, müvekkilinin eşi ile katılan arasındaki ilişkiyi katılanın bu dosyaya sunduğu mesaj kayıtları ile öğrendiğine ve ardından boşanma davası açtıklarına, tarafların birbirlerine tanıklık ettğine, katılanın müvekkilin eşine klip çekiminde sponsor olmadığına, bu kabulün hatalı olduğuna, klibin yarışmayı kazanması üzerine TRT tarafından ücretsiz çekildiğine, talebe rağmen TRT’den bu hususun sorulmadığına, tanık Ö.Ö.’nün değiştiridiği beyanlarının karara yazılmadığına, gerekçede bulunması gereken unsurların bulunmadığına, lehe beyan ve delillerin gösterilmediğine, boşanma protokolü imzalanırken ses kaydı alınırken, ne tür baskı bulunduğuna dair beyanların hükümde belirtilmediğine, gerekçeli kararda hükme esas alınmamış ve değinilmemiş ise de müvekilin eşinin arkadaşı tarafından alınan ses kaydının bilirkişi raporuna göre dinlendiğine, katılanın müvekkilin eşine telefon ve ziynet eşyaları hediye ettiğine, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin ileri sürülen temyiz sebeplerine yönelik yapılan incelemede;

Hükmedilen cezanın süresine göre sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı Kanun’un 299 uncu maddesinin birinci fıkrası gereğince reddine karar verilmekle gereği düşünüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdiri ile Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) anlaşılmıştır.

Bu bilgiler ışığında somut olayımıza gelince, olay günü hastane yakınlarındaki otoparkta, sanığın bıçak kullanarak katılandan 300.000,00TL parayı zorla almaya teşebbüs ettiği iddia olunmuş ise de özellikle dosya kapsamı içeriğinden sanık ile katılan arasında evvelce katılanın, sanığın suç tarihindeki eşi tanık Ö.Ö’ye mesleki konularda maddi imkanlar sağlaması ve sonrasında aralarında gelişen hadiselerden kaynaklı husumet bulunuyor olması ile katılanın olay günü alınan ilk kolluk beyanında sanıktan bahsetmeksizin tanımadığı bir kişinin kendisinden zorla 300.000.00 TL para isteyerek kendisini bıçakladığını belirtmiş olması dikkate alındığında sanığın, olay günü katılan ile birlikte hastaneden birlikte ayrıldıklarına dair kabul içeren müdafii huzurundaki kolluk savunması ve nihayet dosyada mevcut katılana ait kesin adli muayene raporu içeriğine göre sanığın her türlü şüpheden uzak sabit görülebilecek tek eyleminin katılanı bıçak kullanmak suretiyle etkisi basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek derecede kasten yaralama olduğu gözetilmeksizin suç vasfında yanılgıya düşülerek sanığın eyleminin nitelikli kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabulü yerine nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulmuş olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca … 6.Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 8.Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

11.01.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.