YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/25662
KARAR NO : 2023/10352
KARAR TARİHİ : 02.05.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜM : İstinaf isteminin esastan reddine
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. … Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/89101 Soruşturma sayılı iddianamesi ile sanık hakkında nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 149 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (c) bentleri, 53 üncü, 54 üncü ve 63 üncü maddeleri uyarınca kamu davası açılmıştır.
2. … 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.01.2019 tarihli ve 2018/420 Esas, 2019/3 Karar sayılı kararıyla sanık hakkında nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 149 uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi, 168 inci maddenin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci fıkrası ile üçüncü fıkrası, 63 üncü maddesi uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve mahsuba karar verilmiştir.
3. … Bölge Adliye Mahkemesinin 7. Ceza Dairesinin, 07.10.2019 tarihli ve 2019/352 Esas, 2019/2061 Karar sayılı kararıyla, sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin istinaf başvurusunun, 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
II.TEMYİZ NEDENLERİ
Sanık Müdafiinin Temyiz Nedenleri
1. Sanığın atılı suçu işlediğine dair delil bulunmadığına,
2. Eylem sabit kabul edildiği halde ise olay sırasında bıçak kullanıldığına dair delil bulunmadığına,
İlişkindir.
III.OLAY ve OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Suç tarihinde mağdur yürüyerek evinin bulunduğu sokağa geldiğinde önceden tanıdığı aynı mahalle sakini olan sanık ile karşılaştığı; sanığın mağdura yaklaşarak para istediği, mağdurun olumsuz cevap verdiği, bu sefer mağdurdan cep telefonunu istemesi üzerine mağdurun kafası ile mağdurun yüzüne vurduğu, ardından yanında taşıdığı ve yakalandığı sırada üst aramasında ele geçirilen bıçağı mağdura doğrulttuğu ve mağdura doğru bir kaç kez savurduğu, mağdurun kendisini savunarak darbelerden korunduğu ve koşarak suç yerinden uzaklaşmaya başladığı, sanığın mağdurun peşinden takibe başladığı kısa mesafe sonra sanığın elinde bulunan bıçağı mağdurun sol kalça kısmına sapladığı ve yaraladığı, bu sırada sanığın mağdura yönelik ”100.00 TL vermezsen seni öldürürüm evini basarım babana ait arabayı patlatırım” şeklinde tehdit sözleri sarf etmesi üzerine mağdurun korkarak 100,00 TL parayı sanığa verdiği anlaşılmıştır.
2. Kolluğun 20.07.2018 tarihli yakalama üst arama ve el koyma tutanağında; sanık yakalandığında üst aramasında suçta kullanılan bıçağın ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
3. Mağdura ait 19.08.2017 tarihli genel adli muayene raporunda; basit tıbbi müdahale ile giderilir nitelikte yaralandığı belirtilmiştir.
4. Mağdur aşamalarda değişmeyen beyanlarda bulunmuştur.
5. Sanık aşamalarda atılı suçu kabul etmemiştir.
6. Sanığa ait nüfus ve adli sicil kayıtları dosya arasındadır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Mağdurun beyanı, sanığın savunması, yakalama ve üst arama tutanağı ve doktor raporları karşısında, sanığın eyleminin sabit olduğu belirlendiğinden, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Ancak;
TCK’nın “Daha az cezayı gerektiren hâl” başlıklı 150/2. maddesinde; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Maddenin ikinci fıkrasında, yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılması gerektiği kabul edilmiştir.” açıklamasına yer verilmiştir.
TCK’nın 145. maddesiyle daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâl olarak “Değer azlığı”, hırsızlık suçu bakımından da suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” ibaresi ilâvesiyle- hüküm altına alınmış bir husustur.
Y.C.G.K.’nın 15.12.2009 günlü, 6/242-291 esas ve karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, 5237 sayılı TCK’nın 145. (veya 150/2) maddelerinde veya gerekçelerinde “Daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” koşulu yoktur. Elbette değerin az olmasına ilaveten, daha çoğunu alma olanağı varken daha azı alınmış ise; bu maddeler sanık lehine uygulanmalıdır. Ancak; her iki maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir.
TCK’nın 145 veya 150/2. maddeleri uyarınca faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması kural olarak yeterli olup, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile aleyhe kıyas ve yorum yasağı gereği, kanunda bulunmayan başka bir koşul ihdas edilemez.
Hâkim indirim oranını TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “İşlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır.
TCK’nın 145 ve 150/2. maddelerinin uygulanmasında hâkime geniş bir takdir yetkisi tanınmış olup, TC Anayasası’nın 141/3, 5271 sayılı CMK’nın 34, 223, 230 ve 289. maddeleri uyarınca sözü edilen yetki kullanılırken, keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle açıklanmalı ve uygulama yapılmalıdır.
Öte yandan hâkim, TCK’nın 145 veya 150/2. maddeleriyle kendisine tanınan takdir yetkisini kullanırken, evrensel ceza hukuku prensiplerinden olan ve ceza kanunlarımızın hazırlanmasında esas alınan, kanunilik, belirlilik, orantılılık ve ölçülülük ilkeleri, kıyas ve aleyhe yorum yasağı ile mükerrer değerlendirme yasağına uygun bir değerlendirme yapmak zorundadır.
Bu açıklamalardan değer az ise, verilecek cezadan mutlaka indirim yapılmalıdır gibi bir anlam da çıkartılmamalıdır. Diğer bir anlatımla indirim yapıp yapmama hususu her somut olayda özenle değerlendirilmelidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce benimsenen içtihatları uyarınca; rögar kapağı, plaka, sürücü belgesi, kimlik belgesi ve bankamatik kartı gibi eşyaların hırsızlık suçuna konu olması halinde, ortaya çıkan tehlike veya bunların yeniden çıkartılması için sarf edilecek emek ve mesai vb.’de gözetilerek değer azlığı indirimi yapılmamalıdır.
Bunun gibi kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, cinsel istismar gibi ağır suçların yağma ile birlikte işlenmesi hallerinde değer azlığı indiriminin yapılmaması hukuka, vicdana ve adalete de uygun olacaktır.
Sanığın mağdurun arkasından giderek elinde bulunan bıçağı mağdurun sol kalça kısmına sapladığı ve yaraladığı, bu sırada sanığın mağdura yönelik ”100 TL vermezsen seni öldürürüm evini basarım babana ait arabayı patlatırım” şeklinde tehdit sözleri sarf etmesi üzerine mağdurun korkarak 100,00 TL parayı sanığa verdiği somut olayda, suç tarihi itibarıyla paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları birlikte değerlendirildiğinde, suç tarihi olan 19.07.2018 itibariyle paranın satın alma gücü ve günün ekonomik koşulları ile birlikte değerlendirildiğinde, sanığın 100,00 TL alması nedeniyle sanık lehine TCK md. 150/2. maddesi uyarınca indirim yapılması hususunun gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesinin, 07.10.2019 tarihli ve 2019/352 Esas, 2019/2061 Karar sayılı kararının, gerekçe bölümünde açıklanan nedenle, 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy çokluğuyla BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca … 9. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
02.05.2023 tarihinde karar verildi.
(Karşı Oy)
KARŞI OY
Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre, 5237 sayılı TCK’nın 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “Malın değerinin azlığı” kavramı bakımından yasa koyucunun amacı, suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinimi kadar, değer olarak da gerçekten az olan şeylerin alınması durumunda uygulanabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, aynı mahallede oturan mağdurla sokakta karşılaşan sanığın mağdurdan para istediği, mağdurun kabul etmemesi üzerine bu kez telefonunu istediği, telefonu da vermemesi üzerine mağdurun yüzüne kafa attığı, ardından üzerindeki bıçağı mağdura doğrultup birkaç kez salladığı, mağdurun darbelerden kendisini koruyarak kaçmaya başladığı, sanığın mağdurun peşinden koşarak sol kalçasından yaraladığı ve mağdura hitaben “100,00 TL vermezsen seni öldürürüm, evini basarım babana ait arabayı patlatırım” şeklinde sözler sarfederek tehdit ettiği, mağdurun korkarak 100,00 TL parayı sanığa verdiği, bu şekilde sanığın yağma suçunu işlediği anlaşılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın yürürlük tarihinden itibaren TCK’nın 150. maddesi ile ilgili Dairemizin yerleşik içtihadında “Daha çoğunu alabilme imkanı varken yalnızca gereksinimi kadar alma” ölçütü hiçbir zaman tek başına kriter olarak kabul edilmemiştir. Bu cümle ile ifade edilmek istenen husus yağma suçunun konusu bakımından sanığın kastının baştan itibaren değer olarak az olan bir şeye özgülenmesidir. Mesela sanık tarafından “Bana çorba parası ver”, “Sigara parası ver” veya “5 TL ver” şeklinde sözler sarf edilerek cebir veya tehdit uygulanmasında olduğu gibi. Ayrıca suçun işleniş şekli, olayın özelliği ve sanığın kişiliğinin de değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte, TCK’nın 150/2. maddesinin ilk halindeki “İndirilir” ibaresi 29.06.2005 tarih ve 5377 sayılı Kanunla “İndirilebilir” şeklinde değiştirilmiştir. Kanun metnindeki bu değişiklik de dikkate alındığında değer azlığı nedeniyle her halükarda indirim yapılması gerektiği düşünülemez. Olayın özelliği, suçun işleniş şekli ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek gerekçe gösterilmek suretiyle uygulanıp uygulanmaması yoluna gidilecektir. Bu konudaki takdir hakkının yargılama yapan ilk derece mahkemesine ait olduğu aşikârdır. Dairemizin belirtilen içtihadı yıllar içinde yerel mahkemeler tarafından da benimsenmiş ve uygulanmasında herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Hal böyle iken, suçun işleniş şekli ve olayın özelliği nazara alındığında, TCK’nın 150/2. maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı ve istinaf mahkemesinin esastan red kararının onanması gerekirken, sadece yağma konusunun 100,00 TL olması nedeniyle TCK’nın 150/2 maddesi gereğince sanığın cezasından indirim yapılması gerektiği düşüncesinde olan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.