YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/23806
KARAR NO : 2023/9682
KARAR TARİHİ : 30.03.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Nitelikli yağma
HÜKÜMLER : İstinaf talebinin esastan reddi
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
A. … Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/100468 soruşturma sayılı iddianamesi ile sanıklar …, …, …, …, … ve … haklarında nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ( 5237 sayılı Kanun) 149 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) ve (h) bentleri, 53 üncü maddesi uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmıştır.
B. … 4. Agır Ceza Mahkemesinin 19.07.2017 tarihli ve 2016/346 Esas, 2017/195 Karar sayılı kararıyla, sanıklar hakkında yağma suçundan 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiştir.
C. … Bölge Adliye Mahkemesinin 8. Ceza Dairesinin 22.03.2018 tarihli ve 2018/284 Esas, 2018/551 Karar sayılı kararıyla sanıklar hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik katılan vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
D. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca;
“… Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin 201/284-551 Esas-Karar sayılı kararının son bölümünde, “haklarında kamu davası açılan sanıkların kasten yaralama suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesine yeterli delil elde edilmesi mümkün iken etkin ve bağımsız soruşturma yapılmaması nedeniyle sanıkların yaralama fiilini gerçekleştiren kişiler olduklarına ve ayrıca bu eylemler sırasında iddianameye konu eşyaların sanıklar tarafından yağmalandığına ilişkin sanıkların cezalandırılmalarına yeterli her türlü şüpheden uzak tam bir vicdani kanaat oluşturucu delil bulunmadığı anlaşılmakla” denildikten sonra,
Karar olarak “Mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, istinaf başvurusunda bulunan katılan … vekilinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, İSTİNAF BAŞVURUSUNUN CMK 280/1-a MADDESİ UYARINCA ESASTAN REDDİNE, ” demişse de,
İstinaf dairesinin kararının içeriğinde delil konusunda çelişkiye düşülmesi; istinaf dairesinin yeniden duruşma açarak yargılamayı yeniden görmek ve delilleri toplamak yetkisi varken, bu uygulamaya gidilmeden yazılı şekilde karar verilmesi” nedeniyle bozulması görüşünü içeren Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Mahkumiyete yeterli, kesin delil bulunması nedeniyle sanıkların mahkumiyetine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Katılan …’un arkadaşı ile birlikte restauranta gittikleri, masalarından bulunan kadınlarla aralarında çıkan tartışma sırasında, usulüne uygun teşhis edilemeyen şahısların katılan ve arkadaşına saldırarak, katılanın üstündeki para ve cep telefonunu aldıkları anlaşılmıştır.
2. Katılan … soruşturma aşamasında olaydan hemen sonra alınan 11.06.2015 tarihli ilk ifadesinde, kendisini darp eden şahısları alkollü olduğu için hatırlamadığını ifade ettiği, kovuşturma aşamasında, sanıkları görse tanıyamayacağını belirttiği ve duruşma salonunda gördüğü …, …, … sanıkların kendilerine vuran şahıslar olup olmadığını bilmediğini, usulsüz yapılan fotoğraf teşhisine ilişkin “fotoğrafta teşhis ettiğim arkadaşlar o arkadaşlar mı hatırlamıyorum” şeklinde teşhis tutanağını teyit etmeyen beyanlarının 29.03.2017 tarihli celsede alındığı anlaşılmıştır.
3. Katılan …’in 06.04.2016 tarihli sanıkları fotoğraftan teşhis ettiğine ilişkin ifadesinin dava dosyasında mevcuttur.
4. Katılan …’e ait telefonun olay günü saat 00.36 ya kadar katılanın hattının kullanımında olduğu daha sonra başka bir kişi tarafından kullanımının bulunmadığının belirtildiği telekomünikasyon iletişim başkanlığının kayıtlarının dava dosyasında bulunduğu anlaşılmıştır.
5. Katılan …’in basit müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının tespit edildiği 03.11.2015 tarihli Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adli Tıp Uzmanı tarafından düzenlenen rapor dava dosyasında bulunmaktadır.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen Olay ve Olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
… Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin 201/284-551 Esas-Karar sayılı kararının gerekçe bölümünde, sanıkların kasten yaralama suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesine yeterli delil elde edilmesi mümkün iken etkin ve bağımsız soruşturma yapılmaması nedeniyle demek suretiyle, olayın sıcaklığı ile soruşturma aşamasında toplanabilecek delillere atıfta bulunduğu, katılanın ilk derece mahkemesi aşamasında alınan beyanından da anlaşılacağı üzere, zaman geçmesi nedeniyle hangi eylemi hangi sanığın gerçekleştirdiğini bilmediği hatta sanıkları tam teşhis dahi edemediğinden, telafisi mümkün bir durum olmadığı, usul ekonomisi ilkesi de gözetilere tekrar duruşma açılarak delil toplanmasını gerektirecek bir eksiklik bulunmadığı, bu nedenle … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesinin karar kısmında belirtilen, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik bulunmadığına ilişkin kararın hukuka aykırı olmadığı belirlenmekle, Tebliğname görüşüne iştirak olunmamıştır.
B. Katılan Vekilinin Temyiz Sebepleri Yönünden
Dosya kapsamı incelendiğinde katılanın iddiasını destekleyecek sanıklar aleyhine her hangi bir delil mevcut değildir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.”
Ceza yargılaması sonucunda mahkumiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanıklar tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanıklar lehine değerlendirilmesi gerektiği (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 38/4. maddesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6/2. maddesi, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 11. maddesi) de nazara alınarak, sanıkların üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil bulunamadığından ilk derece mahkemesince 5271 sayılı Yasa’nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince sanıkların beraatine dair verilen kararın istinafı üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından verilen esastan reddine kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle … Bölge Adliye Mahkemesinin 8. Ceza Dairesinin 22.03.2018 tarihli ve 2018/284 Esas, 2018/551 Karar sayılı kararında katılan vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ile re’sen incelenmesi gereken konular yönünden 5271 sayılı Kanun’un 288 inci ve 289 uncu maddeleri kapsamında yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca … 4. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise … Bölge Adliye Mahkemesinin 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
30.03.2023 tarihinde karar verildi.