Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2021/15655 E. 2022/11911 K. 20.09.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/15655
KARAR NO : 2022/11911
KARAR TARİHİ : 20.09.2022

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli hırsızlık
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
TEMYİZ EDENLER : Sanıklar müdafiileri

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Suça konu motosikletin, müştekinin işyeri ile evinin arasında garaj olarak kullandığı, etrafı ve tavanı kapalı eklenti niteliğindeki yerden alınmış olması karşısında, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 142/2-h maddesine uyduğu gözetilmeksizin, TCK’nın 142/1-e maddesi uygulaması ile hüküm kurulmuş olması,
2- Suça konu motosikletin soruşturma aşamasında hasarlı şekilde sanıklarla birlikte ele geçirildiği, mağdurun iki celse arasında verdiği dilekçe ile hasara ilişkin zararının sanıklar yakınları tarafından karşılandığını beyan ettiğinin anlaşılması karşısında; mağdura kısmi iade nedeniyle ceza indirimine rızası olup olmadığı sorularak, sonucuna göre sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/2-4. maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükmünün uygulama koşullarının tartışılması gerekliliği,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesinin yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın korunmasına, 20.09.2022 tarihinde sayın üye …’in 2 nolu bozma nedeni yönünden muhalefetiyle, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:
Bilindiği gibi Pişmanlık; TDK Sözlüğünde; “yaptığı bir iş ya da davranışının olumsuz sonucunu görerek üzülme, nadim olma” şeklinde tanımlanmaktadır.
Öğreti ve uygulamada; “bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık” denilmektedir.
Türk Ceza Kanununun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmayı gerektirir bir haksızlık çıkmakta ve kusurluluğu kaldıran bir sebebin bulunmaması halinde, fail hakkında bir ceza ya da güvenlik tedbirine hükmolunmaktadır. Fakat bazı hallerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması veyahut bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar “suçun unsurları dışında kalan hâller” başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara “objektif cezalandırılabilme şartları,” bulunmaması gerekenlere ise “şahsi cezasızlık sebepleri” ya da “cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler” denilmektedir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, … 2016, 9. Baskı, …. 359). Bu yönüyle etkin pişmanlık, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.
İşledikleri suç nedeniyle şahısların cezalandırılması kural olmakla birlikte, bir kısım şartların gerçekleşmesi durumunda kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden veya mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içerisinde işlenmekte olup, buna suç yolu ya da “iter criminis” denilmektedir. Bu süreçte fail, önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda, suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin gerçekleşmesi de aranmaktadır. Türk Ceza Kanununun 36. maddesindeki “gönüllü vazgeçme” düzenlemesi ile failin suç yolundan dönerek, suçun tamamlanmasını veyahut da neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler ile de, suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup, neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
CGK 2012/6-134 E.- 2012/270 K. sayılı ilamındada açıkça belirtildiği gibi TCK 168. maddesi düzenleniş şekliyle, 765 sayılı TCY’nın 523. maddesinden oldukça farklıdır. 29.06.1955 gün ve 10-16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Ceza Genel Kurulu’nun 11.11.1997 gün ve 248-288 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da açıklandığı üzere, 765 sayılı TCY’nın 523. maddesindeki düzenleme “iade ve tazmin esasına” dayalı iken, 5237 sayılı TCY’nın 168. maddesindeki düzenleme tazminden çok “pişmanlık” esasına dayanmaktadır….
Öğretide hakim olan görüşe göre de; 5237 sayılı TCY’nın 168. maddesinin, 765 sayılı TCY’nın 523. maddesinden farklı olarak tazminden çok pişmanlık esasına dayandığı kabul edilmektedir. (Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Prof. Dr. Durmuş Tezcan, Doç. Dr. … Ruhan Erdem, Yrd. Doç. Dr. R. Murat Önok, 4. baskı, ….520-523; 5237 sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Özel Hükümleri 1, …, …-2008, ….934 vd.; Hırsızlık Suçları, Erdal Noyan, …-2007, ….396 vd.; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu, … Parlar, Muzaffer Hatipoğlu, …-Şubat 2007, c.2, ….1318 vd.)
Yasa koyucunun da, 5237 sayılı TCY’nın 168. maddesinde, “tek başına iade ve tazmine” değil, “pişmanlık sonucu olan iade ve tazmine” önem verdiği madde ile ilgili Meclis Komisyonunda yapılan görüşmelerde kullanılan ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır (TC Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı, Tutanaklarla Türk Ceza Kanunu, …-Şubat/2005, ….616).
Bu durum TBMM görüşmeleri sırasında tasarıyı hazırlayan … ve …’e sorulduğunda;
“……-… Bir başka nokta daha, bu madde bir etkin pişmanlık maddesidir. Etkin pişmanlık maddesiyle mağdurun mağduriyetini gidermeyi farklı zeminde değerlendirmemiz lazım gelir, eğer, bu kapsama giren suçlar, kovuşturması, soruşturması, şikayete bağlı suç ise, uzlaştırma hükmü uygulanmak suretiyle, bu sorun çözülebilecektir, o zaman etkin pişmanlık hükmü devreye girmeyecektir; ama, bu kapsamda mütalaa edilen suçlardan bir kısmı şikayete bağlı suç değildir, şikayete bağlı suç olmadığı için kendisi değil de bir başkasının zararı tazmin yolunun açılmış olması halinde meseleyi etkin pişmanlıkla bağlantılı olarak değerlendirme imkanımız yoktur; yani, etkin pişmanlık müessesesinin hukuki niteliğine uygun bir düzenlemedir buradaki düzenleme. (Tutanaklar age ….614 )
Şimdi, etkin pişmanlığın hukuki niteliği şudur; eğer, suç iştirak halinde işlenmişse, etkin pişmanlık hükmünden dolayı cezada indirim yapılabilmesi, ancak etkin pişmanlık gösteren suç ortağı açısından söz konusudur. Şimdi, bu sizin endişeleriniz, Yargıtayın bugüne kadar bu konuda yaptığı uygulamaların bir kısmının yanlışlığından kaynaklanıyor. Suç ortaklarından biri etkin pişmanlık gösterdiğinde, diğer suç ortağı etkin pişmanlık gösterilmesine karşı çıksa bile bu indirimden yararlanıyordu, bu sistem bunun önüne geçiyor. Bunun da hukukta adı, şahsi cezasızlık sebebi veya cezanın kaldırılmasını gerektiren bir şahsi sebep veya cezada indirim yapılmasını gerektiren bir şahsi sebeptir. Sadece ilgili kişi açısından hukuki sonuç doğurur. Ben suçu işledim, hiçbir pişmanlığım yok; ama, benim arkadaşlarım, benim cezalandırılmamı engellemek için, benim istememe rağmen, benim karşı çıkışıma rağmen, zararı tazmin ettiği takdirde ben bundan yararlanmış olacağım. İşte, bunun önüne geçmek amacıyla bizzat faal pişmanlık gösterisinde bulunması gerekiyor o kişinin. (Tutanaklar age ….615 )
…- … sorun bu 1 milyar liranın verilmesi değildir, sorun, bu 1 milyar liranın verilmesiyle beraber, ben bir yanlış yaptım, bu yanlışımın ortaya çıkardığı hukuki mahzurları mümkün olduğunca gideriyorum diyor, şimdi, götürüp 1 milyar lirasını veriyorlar ve bu konuda eğer üç kişi suçu işlemişse, her üç kişi de bir pişmanlık gösterisinde bulunarak bu parayı birlikte ödemeleri lazım.(Tutanaklar age ….616 )
Başkan- Niye? Önemli olan bu zararın giderilmesi değil Hocam?
…- Hayır, bu maddenin koruduğu espri bu değil. Bu maddenin koruduğu espri, mağdurun mağduriyetini sadece gidermek değil. Kişinin pişmanlık duymasını sağlamak. Mağdurun mağduriyetini ben başka bir yolla da giderebilirim.
…- Şimdi, gönüllü vazgeçme, etkin pişmanlık. Gönüllü vazgeçmeyi düzenledik, yani, suç tamamlanıncaya kadar, kişinin, tamamıyla serbest iradesiyle suçu tamamlamaktan vazgeçmesi. Suç tamamlandı, sıra geldi etkin pişmanlığa. Bunun da amacı şu: Kişi, tamamıyla kendi iradesiyle vazgeçtiğini ortaya koymalıdır. Bu yüzden de, buna, biz kişiye bağlı cezasızlık veya ceza indirim sebebi diyoruz, sadece o kişiye bağlı. Diyoruz ki, eğer, sen, geri dönmek istiyorsan sana kapılar açık, suç tamamlandıktan sonra bile pişmanlığını göster, daha az ceza al, topluma kazandırmada daha erken bir yola gir. Şimdi, bundan fiil imkansızlık vesaire halleri diyorlar veya dava açıldıktan sonra ne olacak? Sistemi her seferinde bir bütün halinde düşünmeliyiz. Bakın, takdiri indirim nedenlerinin ikinci fıkrasını bir daha okuyorum. Takdiri indirim nedeni olarak failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, bakın, cezayı önemli biçimde indirim yetkisi veriyor. Dolayısıyla, burada, sistemi bir bütün halinde düşündüğünüz zaman, herkes, bir şekilde vazgeçtiği zaman, bir şey vermese bile, buradan yararlanmasa bile ya takdiri indirim nedeninden yararlanır, artı, hakim bu davranışlarına göre alt sınırına göre verebilir, bütün olayın özelliklerine göre hakimin elinde bir araç var. Yani, parayı geri veremeyenlerin bakımından da bu davranışlarını ödüllendirme olanağı kanunda birçok yerde var. Bunu, kesinlikle mağdurun zararını gideren bir madde olarak düşünmeyelim. Burada, sadece ve sadece faili veya yardımcılarını tekrar topluma geri dönmek isteklerini bir ödüllendirme olarak düşünmemiz lazım. (Tutanaklar age ….618 ) …- Tabii, daha önce pişmanlık duyan, daha çok mükafatlandırılacak. Sizin verdiğiniz örnekte, şimdi, Başkana da bir cevap olacak bu. Kendi başına bizzat pişmanlık duyup, harekete geçen bir an önce, en çok o ödüllendirilecek, eğer, öbürleri daha sonra devreye giriyorsa, o daha az ödüllendirilecek; ama, herkese bir ödül, bir indirim söz konusu bu sistemde; ama, tabii ki, zamanına göre farklı. (Tutanaklar age ….618 )
…- Burada iki koşul öngörüyorsunuz; hem bizzat pişmanlık gösterecekler hem de “ve” dediğimiz zaman, mağdurun zararı giderilecek. (Tutanaklar age ….619 )
…- Alırsak, biz, ceza hukukundan tazminat hukukuna geçmiş oluruz. Orada mağdurun zararını giderecek sistemler başka. Bir kez daha hatırlayalım: Bir yıla kadar olan hürriyeti bağlayıcı cezalarda mağdurun zararının giderilmesi var, seçenek yaptırımlarda. İki yıla kadar olan cezalarda, erteleme durumunda yine aynı şey var. Şikayete bağlı olan suçlarda yine var, uzlaştırmada yine var. Dolayısıyla, mağdurun zararının giderilmesini hep o kurumlarda görmeliyiz. Buradaki etkin pişmanlıkta mağdurun zararının giderilmesi ön planda olmamalıdır. Burada önemli olan kişinin bizzat pişmanlık duyması; yoksa, üçüncü kişinin mağdurun zararını ödemesine önem vermemeliyiz. (Tutanaklar age ….619 ) “…. şeklinde açıklamışlardır.
Kanuna maddenin konuluş amacı 765 SY TCK 523. maddesinde olduğu gibi iade veya tazmin değil gerçek manada pişmanlık ve bu pişmanlığın sonucunda zararın giderilmesidir. Bu nedenle iade ve tazminin cebri icra yoluyla gerçekleştirilmesi, zararın failin rızası hilafına veya ondan habersiz olarak üçüncü kişilerce giderilmesi, failin yakalanmamak için kaçarken atması sonucu eşyanın ele geçirilmesi, kaçarken yakalanan failin üzerinde ele geçmesi gibi hallerde failin gerçek anlamda pişmanlığından söz edilemeyeceğinden 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinin uygulanma koşulları oluşmayacaktır. Buna karşın, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için “mağdurun uğradığı zararın aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” koşulu yerine getirilirken duyulan pişmanlığın mutlaka sözle ifade edilmesi zorunluluğu bulunmayıp, söz ve/veya davranışlar yoluyla da ifade edilmesi olayın özelliğine göre olanaklı olabilecektir.
Yargıtay CGK. 2008/127-147 sayılı kararında da açıkça (özetle) TCK’nın 168. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi için madde de sınırlı bir şekilde sayılan suçların işlenmesi halinde, failin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi gerekmektedir…
Benzer şekilde Yargıtay CGK 2011/6-355 E, 2012/112 K, 2010/6-173 E, 208 K, 2012/6-1232 E, 2013/106 K, 2013/6-628 E, 2014/258 K sayılı içtihatlarında da açıkça ve uzun uzadıya tartışıp kabul ettikleri husus 168. maddenin “ Pişmanlık” temeline dayandığıdır. Yani ön şart pişman olmak sonra ödemektir.“ Tek başına iade ve tazmine” değil “ pişmanlık sonucu” iade ve tazmine önem arz ettiği düzenlenmiştir.
Bilindiği gibi pişmanlık tamamen kişinin iç dünyası ve ruh haliyle ilgilidir. Dışarı ya ancak açıklanmakla yada hareketlerle gösterilir. Bu şahıs tarafından açıklanmadığı sürece bilinmesi mümkün değildir. Kişi yaptığı eylemden pişman olmuşsa bunu dışarıya vurması müştekiye yada ilgiliye iletmesi gerekmektedir. Aksi davranış sanığın, cebir şiddet yada manevi baskı ile ödemeye yöneltmek anlamına gelir.
Yine CGK 2012/6-134 E.- 2012/270 K. ;”… sanıklar G. ve …’nin hırsızlık ve yağma olaylarının yaşandığı bir bölgede kolluk tarafından yapılan çalışmalar sırasında durumlarından kuşkulanılarak yakalandıktan bir gün sonra gözaltında bulunan sanık G.’nin evinden el konulan montun mağdura iade edildiği ve tüm sanıkların aşamalarda birbiriyle ve kendi içinde çelişen inkara yönelik savunmada bulundukları, yargılama sırasında işledikleri suçtan dolayı pişman olduklarına dair dosyaya yansıyan bir söz ya da davranışlarının olmadığı anlaşıldığından haklarında TCY’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır…” şeklinde bu hususlara dikkat çekmektedir.
Olayımızın konusu olan kısmi iade ise kanunda açıklanmamıştır . CGK uygulamalarıyla bu hususu aydınlatmaya çalışmaktadır. Mesela CGK 2012/6-1437 E.-2013/153 K. sayılı ilamıda böyledir. Söz konusu ilam;”… Kısmi iadeden ne kastedildiğine ilişkin kanun maddesinde ve gerekçesinde bir açıklama bulunmamakla birlikte, etkin pişmanlık müessesinin bir amacının da mağdurun suçtan gördüğü zararın giderilmesi ve uğradığı haksızlığın meydana getirdiği sonuçların onarılması olduğu göz önüne alındığında, kısmi iadenin mağduru tatmin edecek miktarda ve mağdur açısından doğrudan sonuç doğurucu nitelikte olması, ayrıca bunun sonucu olarakda mağdura ilave külfet yüklememesi gerekmektedir. Bu bağlamda sanık tarafından çalınan malın kullanılmayacak bir durumda mağdura iade edilmesi veya malın kullanılabilmesi için mağdurun ayrıca bir işlem ve masraf yapması gereken durumlarda kısmi iadeden bahsedilemeyeceği gibi, bütünlüğü bozulan malların parça parça olarak iade edilmesi durumunda da kısmi iadeden bahsedilemeyecektir.
Çalınan şeyin bütünlüğü bozulduktan sonra parçalanarak iade edilmesi ve parçaların tek başına bir değerinin bulunması durumlarında kısmi iade veya tazmin şartlarının oluşup oluşmadığına gelince; parça olarak tek başına değeri olan malın satılabilmesi, mağdurun emek ve mesai sarf etmesini gerektirmesi, buna bağlı olarak iadenin doğrudan sonuç doğurmaması, ayrıca iade edilen parçaların satılması külfetinin zaten suçun işlenmesinden dolayı zarar görmüş olan mağdura yükletilmesinin hakkaniyete uygun olmaması nedeniyle kısmi iadenin şartlarının oluşmadığının kabulü gerekmektedir…” şeklinde açıklamıştır.
Somut olaya gelecek olursak; sanıklar … ile …’ın akraba oldukları önceden çalmaya karar verdikleri motosikleti takip ettikleri ve sonra …’in motoru ile birlikte olay yerine gittikleri, eklentiden çaldıktan sonra müştekiye ait motosikleti sanık …’e bırakıp onun motorunu … almak suretiyle olay yerinden ayrıldıkları, motorun şase nosunu kazıtıp plakasını attıkları ve hasar verdikleri bilahare tesadüfen yolda … tarafından kullanılırken görüldüğü ve takip sonucunda yakalandığı olayda sanık …, başlangıçtan beri olayı kabul etmekte her ikisinin birlikte çaldığını …’in motorunun kendisine verdiğini, çaldıklarının ise …’de kaldığını en ince ayrıntısına kadar anlattığı, ve …’in motorunu kullanırken yakalandığı, sanık …’in de motorları değişme aşamasını kabul ettiği, kendisinde yakalandığını da teyit ettiği ama suçlamayı baştan itibaren inkar ettiği olayda dosyaya yansıyan hiçbir pişmanlıklarının olmadığı görülmektedir. Etkin pişmanlığı uygulayabilmek için önce failin pişman olması sonra zararı gidermesi gerekeceği açıktır.
Yargıtay yerleşik uygulamalarına göre çalınmak istenen veya çalınan eşyanın aynına verilen zararların ayrıca suç oluşturmamaktadır. ( örn. CGK 2013/2-687 E.-2014/228 K., 6. CD 2016/3694 E.- 2018/6222 K., 13. CD 2016/5127 E.- 2018/560 K. ) Artırım nedeni veya herhangi bir cezalandırma nedeni sayılmayan ve suçun üzerinde etkisi olmayan bu gibi hallerde yani çalınan eşyanın hasarlı iadesinde bunun giderilmesinin indirim nedeni olması hem söz konusu maddenin konuluş amacına hem de ruhuna aykırılık teşkil edecektir.
Ayrıca bu tür bir indirim yapılması son derece adaletsiz durumların ortaya çıkmasına da neden olacaktır. Bunu bir örnekle açıklarsak daha iyi anlaşılacaktır. Mesela bir hırsız değerli bir arabayı geceleyin hiçbir zarar vermeden çalsa, eylem tamamlandıktan sonra uzaklaşırken tesadüfen yakalansa, aracın değeri nedeniyle alt sınırdan uzaklaşılacak ve mesela üst sınırdan ceza verilecek olsa 10 yıl temel ceza, gece nedeniyle de1/2 artırım nedeniyle 15 yıla çıkacaktır. Bu aracın iadesinde hiçbir katkısı olmadığı için takdiri indirim nedenleri hariç hiçbir indirim uygulanmayacaktır. Aynı kişiye alt sınırdan ceza verilse 5 yıl temel ceza 1/2 gece artırımı nedeniyle 7 yıl 6 ay ceza alacaktır.
Bu kişinin bu aracı aynı şartlarda çalarken tamponunda küçük bir çizik oluşturacak şekilde çaldığını düşünelim çaldıktan sonra yine giderken yakalansa araç yakalandığı için TCK 168 madde uygulanmayacaktır. Ancak çizikte olsa hasar verdiği için bu çiziği pasta cila ile veya 50-100 Tl lik küçük bir rutüşla bile gidermesi halinde TCK 168. maddedeki etkin pişmanlık uyarınca cezadan 2/3 indirim yapılmış olacaktır. Eger bu sanığa üst sınırdan ceza verecek olursak 15 yıllık cezadan 2/3 indirimle sadece 5 yıl cezaya hükmetmek gerekecektir. Eğer alt sınırdan ceza verilmiş ise 7 yıl 6 ay hapis cezasından 2/3 indirim yapılarak 2 yıl 6 ay cezaya indirmek gerekecektir. Küçücük bir çizik giderildi diye aynı suçu işleyen kişiye cezanın 1/3 verilirken hasarsız çalan sanığa ise herhangi bir indirim uygulanmadan hasarlı çalanın 3 katı ceza verilecektir. Görüldüğü gibi TBMM tartışmalarında da açıkça belirtilen tazminata konu olabilecek bir konuyu etkin pişmanlığın konusu yapma halinde oldukça adaletsiz sonuçlara neden olmaktadır. Adeta çalarken hasar verenler ödüllendirilirken temiz çalanlar cezalandırılmaktadır.
Sanıkların etkin pişmanlıklarını açıkça göstermeyen ve ayrıca kısmi iade sayılamayacak, yakınları tarafından yargılama devam ederken giderilen hasar nedeniyle kısmi iade nedeniyle indirim yapılmamalıydı. Bu nedenle bu yöndeki çoğunluk görüşüne muhalifim söz konusu karar sadece nitelikli hal oluşturduğu gerekçesiyle bozulmalı idi…