YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/10524
KARAR NO : 2022/8983
KARAR TARİHİ : 13.06.2022
MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇLAR : Nitelikli hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I-Suça sürüklenen çocuk hakkında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz incelemesinde;
Her ne kadar suça sürüklenen çocuk hakkında iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; 1412 sayılı CMUK’un 322/1-1(5271 sayılı CMK m. 303(1)-a) maddesi uyarınca, anılan suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle Dairemiz tarafından beraat kararı mı, yoksa aynı zamanda inceleme tarihi itibariyle kovuşturma şartı olan zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle, düşme kararı mı verilmesi gerektiği konusu ön sorun olarak incelenmiştir.
5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesinin hükmünün uygulanması ve özellikle “Derhâl” kavramının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda doktrin ve uygulamada iki ayrı görüşün ortaya çıktığı söylenebilir.
Birinci görüşe göre; CMK’nın 223/9. maddesinde yer alan “Derhâl” kavramını, “… delil takdirine girmeden beraat kararı verilebilecek”, “İşin esasına girmeden fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ya da “kanun değişikliği ile fiilin sonradan suç olmaktan çıkartılması hâlleri”yle sınırlı kabul etmek ve maddeyi de bu kabul ışığında uygulamak gerektiğinden; örneğin sanığın ölümü nedeniyle dosyanın esasına girmeden, kararı bozmak ve davayı düşürmek gerekir.
Doktrin tarafından büyük ölçüde benimsenen diğer görüşe göre ise; yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan, verilmiş olan beraat kararı usul ve yasaya uygun bir karar olarak değerlendiriliyorsa, işbu karar dairesince onanmalıdır. Eğer dairece yapılan değerlendirmeye göre; beraat kararı hukuka ve yasaya uygun olarak kabul edilemiyorsa, diğer bir anlatımla örneğin, sanığın mahkûmiyetine karar vermek gerekiyorsa ya da eksik soruşturma söz konusuysa, o takdirde kararın sanığın ölümü nedeniyle bozulması ve ilk derece mahkemesince davanın düşürülmesi gerekir.
Aşağıda açıklayacağımız gerekçeler ışığında birinci görüşün; kanunun lafzına da, ruhuna da uygun olmadığını düşünmekteyiz.
Bilindiği üzere, 5271 sayılı CMK’nın yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhâl” kelimesi “Çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “davanın esasına girmeden”, “delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları CMK’nın 223/9. maddesinin uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir.
Değil mahkeme ve hâkim, gerektiğinde Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri (Örneğin; CMK’nın 119. maddesi hükmü uyarınca aramada …), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (CMK’nın 90. maddesi hükmü uyarınca, suçüstü halinde “herkes” tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir. ) bile, “Delil takdiri” yapabilirken, işi bu olan hâkimin, delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hâkimin, CMK’nın 223/9. maddesi bağlamında da delilleri serbestçe takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır.
Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkûmdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o taktirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur.
Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.
Kanaatimizce, “derhâl” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İ.H.A.S. 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36 ve 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilâve bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan …” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.
5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesi hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yâni, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhâl verilebilecek olmasıdır.
Derhâl yâni yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.
Öte yandan CMK’nın 223/9. maddesinde, “Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu itibarla, suça sürüklenen çocuk hakkında CMK’nın 223/2-a (303/1-a) ve 1412 sayılı CMUK’un 322/1-a maddeleri uyarınca, iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan unsurların oluşmaması sebebiyle beraat kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı taktirde tıpkı dava zamanaşımının gerçekleşmesi hâlinde olduğu gibi bu hukuka aykırılığın Yargıtay’ca giderilmesi ve kararın bozulup (mahkûmiyet kararı kaldırılıp, beraat kararıyla değiştirilmek suretiyle) düzelterek onama kararı verilmesi gerekir.
Zira, Yargıtay’ca davanın esasına hükmedilecek hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilmesi başlıklı CMK’nın 303. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde (1412 sayılı CMUK’un 322/1-a maddesinde) belirtildiği üzere, olayın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraate veya davanın düşmesine ya da alt ve üst sınırı olmayan sabit bir cezaya hükmolunması gerekirse Yargıtay’ın davanın esasına hükmedebileceği gibi hükümdeki hukuka aykırılığı da düzeltebileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere; temyiz olunan hükmün, maddî hukuk kurallarının veya yargılama hukukuna ilişkin kuralların uygulanmaması, eksik veya yanlış uygulanması hâlinde Yargıtayca bozulması kuraldır. Ancak, istisna olarak, hükme esas kabul edilen maddî olaylara hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılması nedeniyle hüküm bozulmuşsa ve yeniden yargılama yapılması gerekmiyorsa, mahkemeye bırakılmış serbest değerlendirme yetkisi söz konusu değilse maddede sekiz bent hâlinde ve sınırlı olarak sayılan durumlarda davanın esasına hükmedilebilecek veya hükümdeki hukuka aykırılık Yargıtayca düzeltilebilecektir.
Açıklanan nedenlerle;
Herkesin herhangi bir koşul yerine getirmeksizin girebileceği işyerlerine hak sahiplerinin isteyenin girmesi hususunda daha başlangıçta rızalarını örtülü olarak açıklamış olduğu ve somut olaya göre, işyerine açık olduğu sırada girerek hırsızlık yapan suça sürüklenen çocuğun eyleminde işyeri dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilerek bu suçtan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz istemi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından suça sürüklenen çocuğun iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan mahkumiyetine ilişkin bölümün karardan çıkarılarak yerine “Her ne kadar suça sürüklenen çocuk hakkında iş yeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan kamu davası açılmış ise de; yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle suça sürüklenen çocuğun atılı suçtan 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraatine’’ cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün tebliğnameye kısmen uygun kısmen aykırı olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-Suça sürüklenen çocuk hakkında nitelikli hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz incelemesine gelince;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hâkimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Suça sürüklenen çocuk katılanın iş yerinden çaldığı iki adet muhabbet kuşunun ve kafesinin değerinin az kabul edilemeyeceğinden, suça sürüklenen çocuk hakkında koşulları oluşmadığı halde TCK’nın 145. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 13/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.