Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2019/79 E. 2019/480 K. 31.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/79
KARAR NO : 2019/480
KARAR TARİHİ : 31.01.2019

Geceleyin silahlı yağma suçundan sanık …’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 497/1, 81/1-3 maddeleri uyarınca 15 yıl 2 ay 20 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … Ağır Ceza Mahkemesinin 26/10/1993 tarihli ve 1993/126 Esas, 1993/141 Karar sayılı kararının infazı sırasında, Cumhuriyet Savcılığınca 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından değerlendirme yapılarak uyarlama kararı verilmesi talebi üzerine, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 149/1-a-h, 150/2. maddeleri gereğince 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, aynı Mahkemenin 06/06/2005 tarihli ve 1993/126 Esas, 1993/141 Karar sayılı ek kararına karşı … Bakanlığının 13/12/2018 tarih ve 94660652-105-10-9007-2018-Kyb sayılı Kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/12/2018 tarih ve KYB/2018/103107 sayılı ihbar yazısı ve infaz dosya Dairemize gönderilmekle incelendi.
Anılan Yazıda;
1-) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/12/2005 tarihli ve 2005/3-162 esas, 2005/173 sayılı ilâmına nazaran, lehe yasanın saptanıp uygulanması, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, kanıt toplanmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa ya da cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden, evrak üzerinden karar verilmesinde,
2-) 5237 sayılı Kanun’un 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “Malın değerinin azlığı” kavramının, 765 sayılı Kanun’un 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle, her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlanmak dışında benzerliği bulunmadığı, “Değerin azlığı”nın 5237 sayılı Kanun’a özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun; daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar (örneğin; bir kaç meyve veya ekmek, yiyecek; bir- iki defter, kalem, sigara, bira ve benzeri) değer olarak da az olan şeyi alma durumunda, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması) Dairemizden istenilmiştir.
TÜ R K M İ L L E T İ A D I N A
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı ve incelenen dosya içeriğine göre;

5237 sayılı TCK’nin 7. maddesi, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi ve 23.02.1938 gün 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre; kesin yargı haline gelmiş bir hükümde, sonradan yürürlüğe giren ve lehe hükümler içeren yasaya dayalı bulunan değişiklik yargılaması (uyarlama yargılaması) her iki yasanın ilgili tüm hükümlerinin önceki hükümde sabit kabul edilen olaya birbiriyle karıştırılmadan ayrı ayrı uygulanıp her iki yasaya göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehe yasa uygulanır.

Lehe yasayı belirlemede; herhangi bir inceleme, araştırma, kanıt tartışması ve takdir hakkı kullanılmasını gerektirmediği; eylemin suç olmaktan çıkması, ceza sorumluluğunu kaldırması, önceki hükümde belirlenen cezanın bir değerlendirme ve takdir gerektirmemesi gibi hallerde evrak üzerinden,

Sonraki yasa ile suçun unsurlarının veya özel hallerin değişmiş olması, cezanın tayininde 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi gözetilerek cezanın tayin ve takdiri gerekmesi, arttırım ve indirim oranının belirlenmesinin takdiri gerekmesi gibi hallerde bu durumların duruşma açılarak yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

Lehe yasanın saptanması; duruşma açılsın veya açılmasın, sınırlı ve kendine özgü bir yargılama olduğu unutulmamalıdır. Yargıç veya mahkeme tarafından verilip istinaf veya temyiz denetiminden geçmeden kesinleşen karar ve hükümlere karşı olağanüstü kanun yolu ”Kanun yararına bozma” dır. Kanun yararına bozma 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi kapsamında düzenlenmiş, aynı maddenin 4. fıkrasında bozma nedenleri ise;

“a)223 üncü maddede tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkeme, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden karar verir.
   
b)Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin
ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir. Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.   
  c) Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez.
   
d) Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.”
Olarak gösterilmiştir.
Kanun yararına bozma ile ilgili başvuru yolunda maddi hukuka aykırılık nedeni ile yargılama (usül hükümleri) kurallarına aykırılık nedenleri ile başvurulması olanaklıdır.
5237 sayılı TCK’nin 150/2. maddesinin 2. fıkrası “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir” şeklinde düzenleme içerdiğine göre anılan husus hakimin takdirine dayanan bir yetki olup 14/11/1977 gün 3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ”Hakime tanınan bu yetkinin kullanmadaki yanılgı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma” konusu yapılması olanağı bulunmadığı dikkate alındığında;
1-Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısında; 2 numaralı bendindeki ”5237 sayılı Kanun’un 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “Malın değerinin azlığı” dan bahisle indirim yapılmasının yasal olmadığı yönündeki talebinin yukarda açıklandığı üzere yerinde görülmediğinden bu yöndeki kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,
2-Suç tarihi olan 05/08/1993 günü saat 01.00 sıralarında cami tuvaletinden çıkmakta olan yakınan Bayram’ı bıçakla tehdit ederek şalvarındaki kuşaktaki 2.500.000 TL parayı yağmalayan sanık …’ın yapılan yargılaması sonucunda 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 497/1, 81/1-3 maddeleri uyarınca 15 yıl 2 ay 20 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … Ağır Ceza Mahkemesinin 26/10/1993 tarihli ve 1993/126 esas, 1993/141 karar sayılı kararının infazı sırasında, Cumhuriyet Savcılığınca 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından değerlendirme yapılarak uyarlama kararı verilmesi talebi üzerine mahkemece 06/06/2015 tarih, 1993/126 esas, 1993/141 karar ve Değişik İş Esas No:165, Değişik İş Karar No:165 karar sayılı karar ile yukarıda açıklanan nedenlere aykırı olarak duruşma açmaksızın hüküm kurmak suretiyle savunma hakkını kısıtlayan usuli işlemler yaptığı anlaşıldığından;
… Ağır Ceza Mahkemesinin 06/06/2005 tarihli ve 1993/126 esas, 1993/141 karar Değişik İş Esas No:160, Değişik İş Karar No:165 sayılı ek kararının 5271 sayılı CMK’nin 309.maddesi gereğince BOZULMASINA, 5271 sayılı CMK’nin 309/4-b maddesine göre, Mahkemesince duruşma açılarak yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hükmün verilmesine, 26/10/1993 tarihli ilk hükümdeki ceza süresini aşmamak koşuluyla infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağının gözetilmesine, 31/01/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.