Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2018/504 E. 2018/3402 K. 02.05.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/504
KARAR NO : 2018/3402
KARAR TARİHİ : 02.05.2018

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Yağma, tehdit, tefecilik, suç örgütü kurma, yönetme üye olma, yardım etme, 6136 sayılı Yasaya aykırılık, bedelsiz senedi tahsile koymak
HÜKÜM : Mahkumiyet, Beraat

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar … ve … savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Sanık … hakkında bedelsiz kalmış senedi kullanma suçundan zamanaşımı içinde karar verilmesi olanaklı görülmüş;
Yasal süresinde ileri sürülmediği ve hükmedilen cezaların sürelerine göre de duruşmalı incelenmesi olanaklı bulunmadığı için sanıklar … ve … savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince,
Katılan … vekilinin, sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, bu örgüte üye olma ve yardım etme suçlarından verilen beraat kararlarına, katılan … vekilinin sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, bu örgüte üye olma ve yardım etme, örgüt kurucusu ve yöneticilerinin bu kapsamda işledikleri suçlar, bedelsiz senedi kullanma, farklı yakınanlara yönelik yağma, tehdit, tefecilik, 6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçlarından verilen beraat kararlarına yönelik temyiz istemlerinin, katılanların bu suçlardan doğrudan doğruya zarar gören konumunda olmadıkları anlaşılmakla, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
I-Sanık … hakkında 6136 sayılı Kanun’a aykırılık; sanık … hakkında katılan …’e yönelik tehdit ve yağma; sanıklar … ve … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik; sanıklar …, …, …, … ve … hakkında yakınan …’e yönelik tefecilik; sanıklar …, …, … ve … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik; sanıklar …, … ve … hakkında yakınanlar …, …, …, … ve katılanlar …, …, …’a yönelik tefecilik; sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik suçlarından kurulan hükümlerin incelemesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, Cumhuriyet Savcısı, katılanlar Hazine ve … vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün kısmen isteme uygun olarak ONANMASINA,
II-Sanık … hakkında katılan …’e yönelik tefecilik, sanık … hakkında yakınan …’e yönelik tehdit, sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tehdit suçlarından kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanık … hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesi ile indirim yapılırken gün üzerinden belirlenen adli para cezasının, hesap hatası sonucu 12.500 TL yerine, 13.500 TL olarak uygulanması suretiyle fazla ceza tayinine hükmedilmesi,
2-Sanık … hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesi ile indirim yapılırken belirlenen hapis cezasının, hesap hatası sonucu 2 yıl 1
ay yerine, 2 yıl 1 ay 15 gün olarak belirlenmesi suretiyle fazla ceza tayinine hükmedilmesi,
3-28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir” şeklinde düzenleme yapıldığı dikkate alındığında, sanık … hakkında tefecilik suçundan verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, hapse çevrilemeyeceğinde yasal zorunluluk bulunması,
4-Katılan …’e yönelik eylemin sanıklarından olmayan ve tefecilik suçundan mahkumiyeti bulunmayan sanık …’nun katılanlar Hazine ve …’e, katılan …’e yönelik eylemin sanıklarından olmayan sanık …’un katılan …’e yönelik vekalet ücretinden sorumlu olamayacağının gözetilmemesi,
5-Sanıklar …, … ve …’un neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine giderlerin “eşit olarak alınmasına” biçiminde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … savunmanları ve Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından sanık … hakkında sonuç olarak hükmolunan “13.500 TL adli para cezasının”, “12500 TL adli para cezasına”, sanık … hakkında sonuç olarak hükmolunan “2 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasının”, “2 yıl 1 ay hapis cezasına” indirilmesi; sanık … hakkında tefecilik suçundan kurulan hükümde “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine” ibaresinin çıkarılması; “Sanık …’nun katılanlar … ve Hazine’ye, sanık …’un katılan …’e vekalet ücretinden sorumluluğuna” ilişkin kısımların çıkarılması; sanıklar …, … ve … hakkındaki yargılama giderleri ile ilgili bölümünde “yargılama giderinin sanıklardan eşit olarak tahsiline” kısmının çıkarılarak yerine, “Sanıklar …,…… ve …’nun sebebiyet verdikleri yargılama giderinin sanıklara ayrı ayrı yükletilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III-Sanıklar … ve … hakkında 6136 sayılı Kanun’a aykırılık; sanık … hakkında yakınan … ve …’ya yönelik tefecilik; sanıklar …, …, …, … ve … hakkında katılan …’e yönelik tehdit; sanıklar …, … ve … hakkında katılan … (Aydın)’ya yönelik tefecilik; sanıklar … ve … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik; sanık … hakkında katılanlar …, …’a yönelik tefecilik, sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik suçlarından kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
1-(6136 sayılı Kanun’a aykırılık suçu yönünden)
a-Sanık …’in evinde 05.03.2010 tarihinde yapılan aramada 50 adet tabanca fişeği ve av tüfeğinin ele geçirildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/187-136 sayılı iddianamesi ile sanığın 6136 sayılı Kanun’un 13/3. maddesi gereğince cezalandırılmasının talep edildiği, sanığın 50 adet mermi nedeniyle 6136 sayılı Kanun’un 13/4. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği, Adli Emanetin 2010/99 sırasında kayıtlı 223617/034 numaralı tek kırma av tüfeğininin incelendiği İzmir Kriminal Polis Laboratuarı’nın 08.03.2010 gün ve 2010/1124 sayılı raporunda “…av fişeklerini istimal etmesi ve mamlusunun yivsiz-setsiz olması av tüfeği olarak değerlendirilmesini gerektirmez…üstte kolayca gizlenip taşınabilme özelliğinin yanı sıra yakın mesafeden yapılan atışlarda, mermi çekirdeği atan diğer tabancalara göre daha fazla etkiye sahiptir. Söz konusu tabanca 6136 sayılı Kanun’un uygulanmasına ilişkin yönetmelikte belirtilen ‘tabanca’ tanımına uymaktadır” açıklamasına yer verildiği, ancak imal özelliklerini koruyup korumadığı, üzerinde tadilat yapılıp yapılmadığı hususunda düşünce bildirilmemiş olduğundan, suça konu silahın orijinal halini koruyup korumadığı, orijinal üretim tüfek var ise karşılaştırmalı inceleme de yapılarak bu halinde değişiklik meydana getirilip tabanca vasfı kazandırılıp kazandırılmadığı hususunda, aynı kriminal laboratuvardan ek rapor alınıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması,
b-02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesi uyarınca sanık … ve kabule göre de, sanık …’e yüklenen yasak niteliğe haiz mermi bulundurma eylemine yönelik 6136 sayılı Kanun’un 13/4. maddesinde düzenlenen suçun ön ödeme kapsamına alındığı dikkate alınarak, mahkemece sanıklara usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre hukuki durumlarının değerlendirilmesi zorunluluğu,
c-Kabule göre de, sanık … yönünden ;
Adli sicil kaydına göre, Sarıyer 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/531-817 sayılı ilamı ile tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 58/6-7. maddesi ile uygulama yapılmaması,
2-(Sanık … hakkında yakınan … ve …’ya, sanık … hakkında yakınan …, katılan … ve …’a yönelik tefecilik suçları yönünden)
Tefecilik suçunun, 765 sayılı TCK’nın yürürlükte olduğu dönemde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.07.1995 tarih ve 1995/207-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere birden fazla kişiye sürekli ve sistemli bir şekilde faiz karşılığı ödünç para vermek suretiyle çıkar sağlanması, başka bir anlatımla ödünç para verme işinin meslek haline dönüştürülmesi durumunda oluştuğu, suçun yaptırımının ise 2279 sayılı Kanun’un 17. maddesinde düzenlendiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 241. maddesinde ise atılı suçun; “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi…” biçiminde tanımlandığı, bu düzenlemeye göre suçun oluşması için sanığın yalnızca bir kişiye ödünç para vermesi yeterli olup, bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin öneminin bulunmadığı, tefecilik suçunun ekonomi, sanayi ve ticarete ilişkin suçlar bölümünde, topluma karşı suçlar kısmı içinde bulunduğu, 5237 sayılı Kanun’un 43/1. maddesi, suçun mağdurunun aynı kişi olmasını suçun zorunlu unsuru haline getirmiş iken, 08/07/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile anılan madde ve fıkraya eklenen “Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.” hükmü ile zincirleme suçun kapsamının genişletildiği ve mağduru aynı kişi olsun ya da olmasın maddenin son fıkrasındaki istisnalar dışındaki tüm suçlarda zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün hale getirildiği, bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyeceği, ancak suçun zincirleme olarak işlenmesinin olanaklı olduğu,
Dava konusu somut olaylarda ise; sanık …’in kazanç elde etmek amacıyla yakınanlar … ve …’ya, sanık …’un yakınan …, katılanlar Münir Zeki Çakır ve …’a ayrı ayrı ödünç para verdikleri, TCK’nın 3 ve 61. maddeleri ile suç kastının yoğunluğu nazara alınarak zincirleme şekilde tek suçtan hüküm kurulması yerine her bir yakınan ve katılana yönelik ödünç para verme eylemlerinden ayrı ayrı mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,
3-(Katılan …’e yönelik tehdit suçu yönünden)
… İli’nde iş yerleri ve başkaca mal varlığı bulunan katılan …’in 2008 yılında nakit ihtiyacı içerisine girmesi üzerine tanıştırıldığı sanık …’ten 6.000 TL borç alıp karşılığında 8.000 lira çek verdiği, bir süre sonra 24.000 lira çek karşılığında 18.000 TL aldığı, sanık ve sanığın yakınları olan …, … ve … ile ilişkilerini geliştirdiği, kriz nedeniyle banka kredi hesabının açılmadığı, 2008 yılının 9. ayının sonundan başlayarak ödeme yapmak üzere % (yüzde) 6 faizle sanıklardan 400.000 TL aldığı, bir süre sonra yeniden nakit para ihtyacının doğması üzerine çevresindeki arkadaşlarından topladığı 1.000.000 TL’lik hatır çeklerini sanıklara vererek 600.000 TL aldığı, bu çeklerin karşılıklarını günü geldikçe ilgililerine ödemeye başladığı, sanıklardan faizle aldığı paranın ödeme günü gelmeden sanık …’ın katılanı çalışma ofisine çağırdığı, burada …, …, …, … ve …’in bulunduğu, sanık …’ın, katılandan 400.000 TL’yi faiziyle hemen kapatmasını isteyip, “Bu paranın hepsi bizim değil, örgütün parası da var bunun içerisinde, istersen örgüte anlat, örgütten adamlar yakınlarının adreslerinde bir telefonumu bekliyorlar, istersen ödeme” dediği, katılanın, bu miktardaki parayı hemen ödeyemeyeceğini söylemesi üzerinde “Bizi ilgilendirmez, iş yerlerin var, buraların hemen devrini yap, ya ödersin ya devir yaparsın yarına kadar, yoksa itlere geberttiririm, ilk değilsin, biz bu işi 20 yıldır yapıyoruz, benim gibi kaç tane doğulu var, örgütün can damarıyız, yarına kadar düşün, gelirken yanında çek koçanı getir” şeklinde tehdit içeren sözler söylediği,
Katılanın, dükkanlarının devrini kabul edip, bir gün sonra sanıkların yanına gittiği, sanık …’ın, sekiz adet çek sayfasını katılana imzalattığı, dükkanların devrini ise sanık … ve sanık Süleymanın oğlu …’in üzerine yaptıktan sonra şirket kurdukları, katılana bir kısım belgeleri imzalattıkları, kurmuş oldukları şirket adına daha sonra çekle değiştirmek üzere 380.000 ve 400.000 civarı iki adet senet düzenledikleri, bu miktarda parayı sanık … aracılığıyla …bankası …şubesinde göstermelik hesap hareketi ile parayı kendi hesaplarına aktardıkları, sanık …’ın “Artık bizimle çalışacaksın, ne dersek onu yapacaksın, biz sana kimi vur diyorsak onu vuracaksın belki sonrasında tatmin olursak iş yerlerini geri veririz aklını kullan” dediği, sanık …’in “Bunlar senin soy ismini taşıyan herkesi toplar, gözünün önünde öldürür, son olarak da seni öldürür, sakın bir yanlışlık yapıp da şikayet etme, etsen de savcı delil olmadığından tutuksuz yargılar, ola ki birini tutukladı, o kadar it var birine yıkar veya dışarda kalan kardeşleri soy ismini tasıyan herkesi gebertir” dediği, sanık …’in bir süre bu tehditlerine devam ettiği, …’da dedesine ait 300.000 TL değerinde iki adet daire, aynı yerde babasına ait 250.000 TL değerinde bir adet daire ve bir adet dükkan, bir adet …marka otomobil,…’ta 1500.000 değerinde iki adet dükkan, …’te 400.000 TL değerinde mağaza, … Otel’in altında 450.000 TL değerinde dükkan, Karşıyaka’da 250.000 TL değerinde dükkan, mağazalarda bulunan 340.000 TL değerinde senetli alacaklarının sanıklarca tehditle alındığını iddia ettiği, bu iddiasını her aşamada aynı şekilde sürdürdüğü,
Sanıkların suçlamayı kabul etmedikleri, bu yerleri katılandan satın aldıklarını savundukları, sanık …’in, yeni kurulmuş şirketlerinin ilk aşamada çek karneleri olmadığı için bir süre senet kullandıklarını, daha sonra bunları çek karneleriyle değiştirdiklerini söylediği,
Sanıklar …, …, … ve … hakkında bu eylemleri kapsamında tefecilik suçundan yapılan ihbar sonrası İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/48843-4040 sayılı iddianamesi ile İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi’ne dava açıldığı ve 2017/144 sayılı Esasına kaydedildiği olayda,
Öncelikle katılan … ile sanıklar arasında tartışmasız olarak benimsenen, ödemedeki gecikme nedeniyle banka yasal faiziyle birlikte ulaştığı meblağa göre alacak-borç miktarı, borcun ödeme vasıtası olarak verilen ve/veya gösterilen menkul ve gayrimenkullerin işlem tarihlerindeki gerçek piyasa değerleri belirlenip, sanık savunmasında geçen şirketin ise hangi tarihte kurulduğu ve anılan şirketle ilgili olarak Ticaret Sicil Gazetesi’nde herhangi bir ilanın yapılıp yapılmadığı, bu şirketin serrmaye değerleri ve/veya ortakların sermaye paylarının neden ibaret olduğu, şirket adına bankalarda çek hesabı açılıp açılmadığı ve bu çeklerin kullanılıp kullanılmadığı araştırıldıktan sonra, yukarıda bahsi geçtiği şekilde belirlenen alacak-borç miktarı ile ödeme vasıtaları arasında nispetsizlik olup olmadığı da duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulup, gerektiğinde katılan tarafından İşbankası’na karşı açılan alacak davasına ilişkin Karşıyaka 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/304 Esas sayılı dosyasının getirtilip incelendikten ve sanıklar ile katılan arasında dosyaya yansıyan deliller birlikte değerlendirildikten sonra, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tespiti gerekirken eksik araştırma yetinilip yeterli olmayan gerekçe ve genel-geçişli ifadeler ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
4-(… (…)’ya yönelik tefecilik suçu yönünden)
Oluş ve dosya içeriğine göre, katılan …(…)’nın eşi …’nın, evini ipotek ettirme karşılığı sanık …’tan borç para istediği, ipotek için tapuya gittikleri, sanık …,… isimli bir kişi ve…’un annesi olarak tanıtılan bir kişinin de geldiği, tapuyu Ufuk’un annesinin üzerine ipotek ettikleri, Ufuk’tan 30.000 TL’yi %12 faizle, toplamda 30.000 TL karşılığında 60.000 TL ödemek koşuluyla aldıkları, eşinin işlerinin ters gitmesi sebebi ile ödeme yapamadıkları, bir süre sonra eşinin cezaevine girdiği, katılana bu borç ile ilgili olmak üzere araması için aracı olarak belirttiği kişilere ait birkaç numara verdiği, bu şekilde sanık …’a ulaştığı, sanığa ödemelerde herhangi bir kolaylık yapıp yapamayacaklarını, faiz oranlarını düşürüp düşüremeyeceklerini sorduğu, onun da bu kişileri tanığını, onlarla görüşeceğini söylediği, bu görüşme sonrası sanık …’ın sanık … ile iletişime geçtiği, sanık …’in katılana “Tamam abla anlaştık 45 milyar liraya bu işi bitireceğiz” dediği, katılanın ipotekli evini satılığa çıkardığı, sanık … ve evi ipotek ettirdiği yaşlı kadın ile tapuya gittikleri, parayı bu yaşlı kadına verdiği, evin üzerinden ipoteğin kaldırıldığı olayda;
a-Sanık …’un faiz karşılığı alınan paranın geri ödemesinin yapılacağı kişilerle doğrudan ilgi ve alakası olduğu halde, kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-Katılanın beyanlarında geçen ipoteğe konu eve ilişkin tapu kayıtları getirtilip, üzerine ipoteğin yaptırıldığı kişinin adı ile …’ın akrabalık bağı araştırılıp, sonucuna göre sanık …’ın suç teşkil eden hukuki fiilinin bulunup bulunmadığı saptandıktan sonra, sonucuna göre sanık …’ın hukuki durumunun takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yetinilip yargılamaya devamla, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
5-(Sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik suçu yönünden)
Yakınan …’ın 2007 yılı içerisinde aldığı kamyonun bedelini ödemede güçlüğe düşünce sanık …’ten, sanık … aracılığıyla yüzde 20 faiz karşılığı 13.000 TL aldığının anlaşılması karşısında, sanığın mahkumiyeti yerine, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
6-(Yakınan …’a yönelik tefecilik suçu yönünden)
Sanık …’un yakınan …’a yönelik eyleme doğrudan doğruya katıldığı gözetilmeden hakkında TCK’nın 39. maddesi ile uygulama yapılması,
7-Sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik; sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik, sanık … hakkında yakınan …’a yönelik tefecilik suçunda, bu sanıklar hakkında zincirleme suç hükümleri açısından değerlendirme yapılması için İzmir 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/144 Esas sayılı dava dosyası celpedilip incelenerek; olanaklı ise dava dosyalarının birleştirilmesi, olanaklı değil ise bu dosyaya onaylı örneği alınarak, yansıyan deliller irdelenip sonucuna göre karar verilmesi zorunluluğu,
8-Katılan …’e yönelik eylemin sanıklarından olmayan sanıklar …, … ve …, tefecilik suçundan mahkumiyeti bulunmayan sanıklar …, …, …’ün katılanlar Hazine ve …’e yönelik vekalet ücretinden sorumlu olamayacaklarının gözetilmemesi,
9-Sanıkların neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine giderlerin “eşit olarak alınmasına” biçiminde karar verilmesi,
10-Kabule göre de;
28.06.2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse,
Cumhuriyet Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir” şeklinde düzenleme yapıldığı dikkate alındığında, sanık …, … hakkında tefecilik suçundan verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, hapse çevrilemeyeceğinde yasal zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet Savcısı, sanık … ve savunmanı, sanıklar …, …, …, …, …, …, … savunmanları ile katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları ile tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, sanık … yönünden 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 02.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.