Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2018/3739 E. 2019/145 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3739
KARAR NO : 2019/145
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

Nitelikli yağma suçundan hükümlü …’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 497/1 ve 59/2. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22/05/2001 tarihli ve 2001/29 esas, 2001/66 sayılı kararının Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 28/12/2001 tarihli ve 2001/14081 esas, 2001/16188 karar sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri gereğince yapılan uyarlama yargılaması sonucunda 5237 sayılı Kanun’un 149,150/2 ve 62. maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.09.2005 tarihli ek kararına karşı … Bakanlığının 14.11.2018 gün ve 94660652-105-67-14578-2018-kyb sayılı kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/11/2018 gün ve KYB/2018/93447 sayılı ihbar yazısı ile:
“Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 12/09/2006 tarihli ve 2006/359-7944 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağı nazara alınarak yapılan incelemede,
Dosya kapsamına göre,

1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/12/2005 tarihli ve 2005/3-162-173 sayılı kararına nazaran, lehe kanunun tespit edilip, uygulanması, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, delil toplanmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa yada cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması imkânı sonraki kanun ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden, dosya üzerinden karar verilmesinde,
2- 5237 sayılı Kanun’un 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “Malın değerinin azlığı” kavramının, 765 sayılı Kanun’un 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleriyle, her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlanmak dışında benzerliği bulunmadığı, “Değerin azlığı”nın 5237 sayılı Kanun’a özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun; daha çoğunu alabilme olanağı varken, yalnızca gereksinmesi kadar (örneğin; bir kaç meyve veya ekmek, yiyecek; bir- iki defter, kalem sigara bira ve benzeri) değer olarak da az olan şeyi alma durumunda, olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek, yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanarak uygulanabileceği gözetilmeden, koşulları oluşmadığı halde 5237 sayılı Kanun’un 150/2. maddesi uygulanmak suretiyle cezadan indirim yapılmasında, isabet görülmemiştir.
Yüksek … Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 14/11/2018 gün ve 94660652-105-67-14578-2018-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması…” Dairemizden istenilmiştir.

TÜ R K M İ L L E T İ A D I N A

Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbar yazısı, ve dosya incelendiğinde;
Kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin yeniden ele alınarak lehe olan yasanın belirlenmesinde uygulanacak yöntem 5252 sayılı kanunun 9/1. maddesi ile 5275 sayılı Kanunun 98/1, 101. maddelerinde düzenlenmiştir.
5252 sayılı Kanunun 9/1. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun lehe hükümlerinin 01/06/2005 tarihinden önce kesinleşmiş mahkumiyet hükümleri açısından uygulanabilmesi için getirilen özel bir düzenleme niteliğindedir. Maddenin 3. fıkrasında lehe olan hükmün ne suretle belirleneceği gösterilmiştir.
5275 sayılı Kanunun yazılı hükümleri kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerine ilişkin genel düzenleme niteliğindedir. Kural hükümlerin duruşma açılarak verilmesidir. Ancak 5252 sayılı Kanunun 9. maddesinde Türk Ceza Kanunun lehe olan hükümleri derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın karar verilebileceğini öngörmüştür.
Görüldüğü üzere kesin yargı haline gelmiş bir hükümde sonradan yürürlüğe giren yasa nedeniyle sabit kabul edilen olaya her iki yasa uygulanarak belirlenir. Bu belirlemede herhangi bir inceleme, araştırma, kanıt tartışılması ve takdir hakkı kullanılması gerekmediği,
Eylemin suç halinden çıkarılması,

Ceza sorumluluğunun kaldırılması,

Önceki hükümle belirlenen cezanın bir değerlendirme ve takdiri gerekmemesi gibi hallerde,

Evrak üzerinden,

Sonraki yasa ile;

Suçun unsurları veya özel halleri değişmiş olması,

Ceza tayininde 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi gözetilerek ceza tayin ve takdiri gerekmesi;

Önceki hükümde cezanın asgari haddin üzerinde tayini nedeniyle bu olguların 5237 sayılı TCK’nin 61. maddesi uyarınca tartışılmasının gerekmesi, arttırım ve indirim oranının belirlenmesinin takdiri gerekmesi,

Seçenekli cezalardan birinin tercihi söz konusu olması,

Seçenek yaptırımlar yada cezanın kişileştirilmesi gerektiren hallerin değerlendirilmesi gerekmesi,

Durumlarında ise; duruşma açılarak değerlendirme yapılması gerekir.

Bu durum 5252 sayılı Kanunun 9/3 ve 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının doğal sonucudur.

Açıklanan bu ilkeler ışığında kanun yararına bozmaya konu dosya değerlendirildiğinde,

Kanun yararına bozma taleplerinin incelemesine gelince;

5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca hükümlü yararına olan hükmün önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı gözetilerek 5237 ve 765 sayılı Yasalara göre suç teşkil eden eylemler nedeniyle verilecek temel cezanın ne
şekilde saptanacağının belirlenmesi ile bireyselleştirme amacına yönelik takdir hakkının kullanılması ve önceki yasaya göre suçların yasal öğelerinde yapılan değişikliklerin tartışılması için duruşma açılarak, hükümlü hakkında her iki Yasaya göre denetime olanak sağlayacak şekilde uygulanan Yasa maddeleriyle, verilmesi gereken cezalar ayrı ayrı tespit edilip, sonuç cezalar karşılaştırılarak lehe olan yasa belirlenerek uygulama yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik ve denetime olanak vermeyecek biçimde hüküm kurulması,
Usul ve yasaya aykırı olup … Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemi bu sebeple yerinde görüldüğünden, kabulü ile … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.09.2005 tarih, 2001/29-66 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nin 309/4-a maddesi gereğince BOZULMASINA, infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağı gözetilerek sonraki işlemlerin yerinde tamamlanmasına, 17.01.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.