Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2018/2459 E. 2019/781 K. 06.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/2459
KARAR NO : 2019/781
KARAR TARİHİ : 06.02.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Nitelikli yağma, Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, Cinsel istismar, Tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet, Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I-) Sanık … hakkında tehdit suçundan verilen mahkumiyet kararının temyiz incelemesinde;
Sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231/5. maddesi uyarınca kurulan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin kararın, aynı Yasa maddesinin 12. fıkrası uyarınca temyizi olanaklı olmayıp itirazı olanaklı kararlardan olması nedeniyle ve 5271 sayılı CMK’nin 264/1. maddesi uyarınca, sanık savunmanı yönünden yasa yolu ile merciinde yanılmanın yasa yoluna başvuru hakkını ortadan kaldırmayacağından, aynı maddenin 2. fıkrasına göre itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye iletilmek üzere, dosyanın incelenmeden mahalline İADESİNE,
II-) Katılan Aile Bakanlığının sanıklar … ve … hakkında mağdurlar … (…) ve …’ya yönelik nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik ve mağdur … (…) vekilinin temyiz istemlerinin incelenmesinde;
A) Yağma; başkasının zilliyetliğindeki taşınabilir malın zilyedin rızası olmadan cebir ve tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan yağma suçu, amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir veya tehdidin etkisiyle malın alınması veya teslimi sağlanması ile suç tamamlanır. Bu haliyle bir çok hukuki değeri taşır.
Yağma suçundan korunan hukuki değerler; kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyettir.
Yağma suçu cürümlerinde iki ayrı suçtan; cebir ve/veya tehdit ve hırsızlık suçlarının birleşmesiden meydana gelmekte ise de yağma cürümü kendisini meydana getiren suçlardan tamamen bağımsız ayrı bir suçtur.Yağma suçu işlendiği sırada, mağdur nitelikli olarak yaralanmadığı sürece bu eylem yağma suçunun unsuru olmaya devam edecektir.
Yağma cürümleri birleşik suç niteliği gereği kendisini oluşturan normların korumak istedikleri hukuki değerlerin tümünü ortak bir şekilde korumakta bu değerlere zarar veren eylemlere tek ceza öngörmek suretiyle diğer normları korumaktadır.
Yağma suçunun mağduru bu suçun işlenmesi ile ihlal edilen hukuksal değerlerin (irade özgürlüğü, mülkiyet ve zilyetlik) sahibi olan kişi veya kişiler olmaktadır.
Eşya mülkiyeti kişiye değil bir kuruma, örneğin bankanın parasını koruyan görevliye tehdit veya zor kullanılıp alınırsa bu durumda mağdur, üzerinde cebir ve tehdit tatbik edilen kişidir, parası alınan kurum pasif suje değil suçtan zarar görendir.
Bir hakkın sujesi yalnız birey olabilir, devlet ve tüzel kişiler suçun işlenmesinde zarar görseler de suçun pasif sujesi olamazlar ancak görülen davaya müdahil olarak katılabilirler.
Cebir ve tehdit ile mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü zorlanan kişi “Mağdur”; mağdur dışında irade özgürlüğü saldırıya uğrayan başka biri varsa oda “Suçtan zarar gören” olarak davada yer alabilecektir.
Kamu davasına katılma 5271 sayılı CMK’nin 237. maddesinde; katılma usulü ise aynı kanunun 239. maddesinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nin 237/1. maddesinde “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” hükmüne yer verilmiştir.
O halde müdahale talebinin kabulünde esas teşkil edecek zarardan maksat, suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarar söz konusu değildir.
Yağma suçunun mağdurunun “Cebir veya tehditle mal varlığı değeri üzerindeki tasarruf özgürlüğü kısıtlınan kişi” olduğu düşünüldüğünde mağdurun mahkeme huzurunda yasal hakları anlatılarak adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılamanın da bir gereğidir.
Hakkında herhangi bir kısıtlılık ve/veya koruma kararı bulunmayan mağdurun sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmesi halinde, kamu davasına doğrudan katılma hakkı mevcut olup; talebi halinde ve/veya kanunun öngördüğü zorunluluklarda kendisine zorunlu müdafi tayin edilmesi mümkündür.
6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine” dair kanunda, yağma suçuna ilişkin ceza davalarına Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının katılabileceğine dair özel bir düzenlemeye yer vermemiştir.
Hal böyle olunca;
Bakanlığın katılma isteminin genel hükümlere göre sonuca bağlanması zorunludur. 5271 sayılı CMK’nin 237. maddesinde suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin katılabileceği belirtilmektedir. Öte yandan, Ceza Genel Kurulunun 24.12.1965 gün ve 5855 sayılı kararında vurgulandığı üzere katılma talebinin kabulüne esas teşkil edecek zarardan, maksat suçtan doğrudan doğruya meydana gelen ve gelmesi umulan zarardır. Dolaylı olarak meydana gelebilecek zarardan davaya katılmak mümkün değildir. İdarenin toplumun genel yapısının bozulmadan korunmasına yönelik keyfiyeti, yağma suçunda aranan doğrudan zararı içermez.
Bu itibarla, yağma ve yağma suçuna vücut veren suçların cümlesi için doğrudan zarar görmeyen ve suçları takip görevi bulunmayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının mağdurlara yönelik işlenen yağma suçları ile ilgili davalara katılmaya hak ve yetkisi bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin yanılgılı değerlendirmesinin idarenin davaya müdahil olarak kabulü ile idareye temyiz davası açma hakkı vermeyeceğinden; Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü vekilinin sanıkların yağma suçundan mahkumiyetine yönelik;
B) 19.7.1993 doğumlu olup 14.03.2011 tarihli celsede 15 yaşını doldurduğu anlaşılan mağdur … …’ın sanıklardan şikayetçi olmadığını beyan etmesi; mağdurun yasal temsilcisi …’ın ise aynı tarihli celsede sanıklardan şikayetçi olduğunu ancak davaya katılmak istemediğini ileri sürmesi; mağdura zorunlu atanan savunmanın ise bu beyan ve taleplere karşın davaya katılmak istemini içeren farklı bir beyanda da bulunmadığının anlaşılması karşısında; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekili ve katılan sıfatı almayan mağdur … (…) vekilinin vaki temyiz taleplerinin yukarıda açıklanan nedenlerle sınırlı olarak 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince tebliğnameye aykırı olarak REDDİNE,
III-) Sanık … hakkında mağdur … (…)’a yönelik cinsel istismar; sanıklar … ve … hakkında mağdurlar … (…) ve …’ya yönelik nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından verilen mahkumiyet kararlarının temyiz incelemelerine gelince ;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, uyulan bozmaya, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, sanıklar …, … ve savunmanları ile katılan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun ve takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 06/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.