Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2018/2352 E. 2019/370 K. 30.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/2352
KARAR NO : 2019/370
KARAR TARİHİ : 30.01.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yaralama, suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma
HÜKÜM : Mahkumiyet, beraat

Yerel Mahkemece verilen hüküm, sanıklar …, …, …, savunmanları tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; sanıklar … ve … ile savunmanlarının duruşma gününden usulen haberdar edildikleri halde geçerli mazeretleri bulunmadan duruşmaya gelmedikleri anlaşılmakla, adı geçen sanıklar yönünden duruşmasız, sanıklar …, … ve … yönünden duruşmalı olarak yapılan inceleme sonunda;
Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler, sanıklar …, …, hakkında yağma; sanık … hakkında örgüte üye olma, yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma; sanık … hakkında yağma, kasten yaralama; sanık … hakkında kasten yaralama suçlarından kurulan hükümler ile sanık … hakkında yakınan …’a yönelik yağma suçundan kurulan beraat hükmü yönünden duruşmasız; sanık … hakkında yakınanlar …, …, …’a; sanık … hakkında yakınan …’a; sanık … hakkında yakınanlar …, …’a yönelik yağma suçları için kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden ise duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunmalar doğrultusunda yapılan değerlendirmede;
Bölge Adliye Mahkemelerinin, ”26.09.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı
fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanacağı…” hususu nazara alındığında temyiz süresinin 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 310/1. maddesi uyarınca bir hafta olduğu, ancak 7035 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 291. maddesine göre ise bir hafta olan temyiz süresinin on beş güne çıkarıldığı, bu itibarla 05.08.2017 ve bu tarihten sonra verilen kararlar yönünden sanık lehine değerlendirme ile temyizin süresinde olduğunun kabulü hususu benimsenerek, tebliğnamedeki düşünceye iştirak olunmamıştır.
… Cumhuriyet Başsavcılığının 22.11.2011 tarih 2011/15202 Soruşturma, 2011/5572 Esas ve 2011/349 İddianame numarası ile sanık … hakkında yakınan …’a yönelik yağma suçu ile ilgili herhangi bir hüküm kurulmamış ise de, dava zamanaşımı süresi içinde her zaman bir karar alınması olanaklı görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yakınan …’a yönelik sanıklar …, …, … hakkında yağma; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma; yakınan …’ya yönelik sanıklar …, …, … ve … hakkında yağma; sanık … hakkında örgüte üye olmak suçundan kurulan mahkumiyet kararlarına karşı sanıklar ve savunmanlarının; yakınan …’a yönelik sanıklar …, …, yakınan …’ya yönelik sanıklar … ve … hakkında yağma suçundan kurulan beraat kararlarına karşı o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanıklar …, …, … hakkında yakınan …’a; sanıklar …, … ve … hakkında yakınan …’ya yönelik yağma suçlarının birden fazla kişi tarafından birlikte var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturduğu korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla sanıkların işyerinde işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 sayılı TCK’nin 149/1. madde ve fıkrasının (c), (f), (g) bendinin yanı sıra (d) bendinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz bulunmadığından,
Sanık …’ın yakınan …’a ve …’ya yönelik yağma suçlarında doğrudan katıldığı anlaşılıp kabul edildiğine göre, hakkında 5237 sayılı TCK’nin 37/1. maddesi ile uygulama yapılması gerekirken, anılan sanığın örgüt lideri olduğundan bahisle 5237 sayılı TCK’nin 220/5. maddesi yollaması ile hüküm kurulması sonuca etkili olmadığından; anılan hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
I-Yakınan …’a yönelik sanık … hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet ile sanıklar …, … hakkında yağma suçundan kurulan beraat;
Yakınan …’ya yönelik sanıklar …, … hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet ile sanıklar …, … hakkında yağma suçundan kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde;
Sanıklara yükletilen dava konusu eylemlerin yasada öngörülen suç tiplerine uygun olarak nitelendirildiği,
İddiaya, savunmalara ve toplanıp karar yerinde gösterilen yeterli kanıtlara göre belirtilen suçların sanıklar tarafından işlendiği,
Soruşturma aşamalarında ileri sürülen iddia, itiraz ve savunmaların incelenip tartışıldığı ve kanıtlara uygun olarak değerlendirildiği,
Yasal ve takdiri arttırıcı ve indirici nedenlerin gözetildiği,
Duruşma sonunda oluşan vicdani kanı ve uygulama maddeleri uyarınca cezaların doğru olarak belirlendiği,
Anlaşıldığından, sanık … ve sanıklar …, … savunmanları ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz dilekçelerinde ve sanık … ve sanıklar … ve … savunmanlarının duruşmada ileri sürdükleri tüm itiraz ve savunmaların reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan ve sanık … hakkında yakınanlar … ve …’ya yönelik; sanık … hakkında yakınan …’ya yönelik yağma suçları yönünden duruşmalı temyiz incelemesi yapılan hükmün, tebliğname uygun olarak ONANMASINA,
II- Sanık … hakkında örgüte üye olmak;
Yakınan …’a yönelik sanıklar …, … hakkında yağma; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçlarından kurulan mahkumiyet;
Yakınan …’ya yönelik sanıklar … ve … hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından
bu ücretin … Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanıklardan alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve sanıklar …, …, … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükmün yargılama giderleri ile ilgili fıkrasından “Sanıklar …, …, … için atanan zorunlu savunman ücretlerinin” çıkartılması suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III-Yakınan …’a yönelik sanık … hakkında yağma; yakınan …’a yönelik sanıklar …, …, … ve … hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet; yakınan …’ya yönelik sanıklar … ve … hakkında yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanık … ‘ın mağdur …’a yönelik eyleminde;
a-2006 yılının Ocak ayında mağdur …, sanıklar … ve … ile kumar oynayıp 5000 TL borçlanınca sanık …’a boş senet verdiği, borçlarını ödeyebilmek umuduyla birkaç kez daha kumar oynayıp önce 10.000 TL daha sonra 2.500-3.000 TL daha borçlandığı, borçlarının bu şekilde çoğalması üzerine mağdurun 2006 yılı Nisan ayının sonlarına doğru … iline gidip kendisine ulaşılmaması için telefon numarasının değiştirdiği;
Mağdur …’in bu şekilde ortadan kaybolduğunu görüp ulaşamayan sanık …, mağdurun kumar borcunu tahsil etmek amacı ile yanında bir takım kişilerle birlikte mağdur …’ın ağabeyi mağdur …’a ulaşıp kardeşi …’in kumar borcunu ödemesi için tehdit ve darp ettikleri;
Sanık …’ın 2007 yılı yaz aylarının sonlarına doğru ceza evine girdikten sonra, sanık …’ın kardeşi sanık …’ın, mağdur …’dan aynı parayı istemeye başlayıp, mağdur … ile Foto Spor adlı işyerinin önündeki sokakta karşılaştıklarında sanık …’ın müşteyi hitaben “Paramızı verin yoksa kardeşin …’in orta parmağını kırarım” diyerek tehdit ederek para istediği, bu aşamadan sonra sanık …’ın herhangi bir eylem ve söylemi bulunmadığı gibi diğer sanıkların eylemlerine doğrudan ve/veya yardım eden fail olarak katılmadığı dikkate alındığında; sanık …’ın eyleminin bir bütün olarak yağmaya
kalkışma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, tamamlanmış yağmadan yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
b- T.C. Anayasasının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nin 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin … Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanıktan alınmasına karar verilmesi,
2- Sanıklar …, …, … ve …’nın mağdur …’ a yönelik eyleminde;
a- Cumhuriyet Savcısı soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılmasına ya da kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin iki karardan birini verir.
Kovuşturmaya yer olmadığına kararları kesin hüküm niteliğinde değillerdir.
Kovuşturmama kararına karşı;
Suçtan zarar gören, kovuşturmasızlık kararının kendisine bildirilmesinden başlayarak 15 gün içinde bu karara itiraz eder ve itirazı inceleyen makam itiraz dilekçesinde kamu davasını haklı gösterecek olaylar ve deliller görür ise kamu davasının açılmasına karar verir. Cumhuriyet Savcısı bu halde kamu davası açar.
Hakimin Cumhuriyet Savcısının yerine geçerek dava açması dahi söz konusu olamaz. (Kovuşturmaya yer olmadığına dair Cumhuriyet Savcısının kararına itiraz CMK’nin 173. maddesinde düzenlenmiştir.)
Cumhuriyet Savcısı, şüpheli ve/veya şüphelilere karşı yeni delillerin çıkması durumunda da yeniden değerlendirme yaparak daha önce kovuşturmasızlık verdiği konuda dava açabilir. (CMK. 172/2)
Ancak; kovuşturmama kararı sanık veya/sanıklar için bir baskı aracı da olamaz, o halde gelişi güzel bu karar kaldırılıp dava açılamaz.
Ayrıca sanık ve/veya sanıkların, haklarında her aşamada suçları oluşturan hangi eylemlerden usulüne uygun bir yargılama yapıldığını bilme hakkına sahip olduğu da önemsenmelidir.
CMK’nin 171. maddesinde Cumhuriyet Savcısının kamu davasını açıp açmayabileceği hususuna yer verilmiştir. Yani her durumda dava açma yetkisi Cumhuriyet Savcısında bulunmaktadır.
CMK’nin 174. maddesine göre, ”Soruşturma, kovuşturma ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suç ve zan altına alınan şahıslara yöneliktir. Hükmün konusu, duruşma sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.”
İddianamede anlatılan olay hükmün konusudur. Dava konusu yapılmayan bir eylem nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
Somut olayımıza gelince;
Yakınan …’ın aşamalardaki beyanlarına göre; müşteki …’ın 2010 yılı içinde paraya ihtiyacı olduğu ve arkadaşından borç istediği, onun da faizli para verdiğini söyleyerek müştekiyi sanık …’a yönlendirdiği, arkadaşı … ile birlikte sanık …’ın işyerine gittikleri, sanık …’ın % 20 komisyon karşılığı para vereceğini söylediği, müştekinin kabul ettiği, sanık …’ın örgüt üyesi sanık … vasıtasıyla kuyumcuda bozdurulan kolye karşılığı alınan 800 TL’yi müştekiden 1.100 TL geri almak üzere verdiği ve müştekiye açık senet imzalattığı, parayı aldıktan iki gün sonra sanık …’ın müştekiyi telefonla arayarak oyun oynamak için çağırdığı, müştekinin kabul ederek gittiği, burada sanıklar … ve …’ın bulunduğu ortamda kumar oynadığı ve kaybettiği, bir gün sonra sanık …’ın telefonla oyun oynamaya çağırdığı, burada yine sanıklar … ve …’ın bulunduğu ortamda kumar oynadığı ve kaybettiği, borcunun almış olduğu para ve kumar borcu ile birlikte 6.300 TL olduğunun söylendiği, müştekinin borcunu ödeyeceğini söylemesi üzerine müştekinin aracını istedikleri, bir gün sonra müştekinin arkadaşı … ve sanıklar …, …, … ile aracının değerini öğrenmek için galericiye gittikleri, araca vergi borcuyla birlikte 11.000 TL değer biçildiği, sanık …’ın aracı 12.000 TL’ye almayı kabul ettiği, sanığın müştekinin borçlarını düştükten sonra kalan parayı birkaç gün içinde ödeyeceğini söylediği, sonra müştekinin yeniden kumar oynadığı ve kaybettiği, müştekinin alacağının kalmadığı, müştekinin aracını sanık …’e teslim ettiği ve senedini almadığı, ilerleyen tarihlerde sanıklar … ile …’in “Araçta hasar meydana geldi aracın motoru bozuldu 5.000 TL masraf çıktı bu masrafı senden alacağız” diyerek 5.000 TL talep ettikleri, müştekinin kabul etmemesi üzerine sanık …’in belindeki gömleğinin içindeki silahı göstererek “Parayı vereceksin kardeşim bu parayı ödemeye mecbursun” diyerek tehdit ettiği, bir gün sonra sanıklar … ve …’ın müştekinin ikametine gelerek 5.000 TL parayı istedikleri, sanık …’ın “Seni burada yaşatmam öldürürüm bu parayı ödeyeceksin” diyerek tehdit ettiği, sanık …’ın sürekli müştekiyi telefonla arayarak ödemesi konusunda sıkıştırdığı, mayıs ayı içerisinde evine vermiş olduğu açık senet nedeniyle müştekiye 46.186 TL icra kağıdı geldiği, sanık …’ın bir gün müştekiyi arayarak buluşmak istediği, müştekinin gelen sanığın arabasına binmediği, sanık …’ın gene arayarak borç meselesini konuşmak için işyerine çağırdığı, müştekinin arkadaşı … ile gittiği, sanıkların parayı istedikleri müştekinin kabul etmemesi üzerine sanık …’in “Ben bu arabayı yakacağım” diyerek telefonla birisinden benzin istediği, benzin gelince müşteki ve arkadaşı … ile sanıklar …, …, … ve … ile bazı şahıslar bulunduğu halde üç araç halinde işyerinden ayrılarak ıssız bir yere gittikleri, burada sanık …’in benzini araca dökerek yaktığı, müştekinin sanık …’in belinde silah olmasından da korkarak kaçtığı ve saklandığı, sonra müştekiyi buldukları, müştekinin arkadaşı ile sanıklardan ayrıldığı ve evine gittiği, müştekinin halini gören eşi …’ın ne olduğunu sorduğu ve müşteki …’ın olanları anlattığı, …’ın polise ihbarda bulunduğu ve Serintepe Karakolu’na giderek şikayetçi oldukları, müştekinin, avukatın bürosuna gittiğinde karşılaştığı …’in, müştekiye “Seni öldürürüm Maraş’da seni yaşatmam geldiğin yere Göksun’a geri git” diyerek tehdit edip üzerine doğru yürüdüğü sırada avukatın yanında çalışan… isimli şahsın araya girerek kendisini merdivenlerden aşağı indirdiği, müştekinin farklı zaman ve zemin diliminde … ile kahvede otururken sanık …’ın sanık … ile araçla yanlarına gelerek ölümle tehdit ettiği, müştekinin icra borcundan kurtulmak için 3 katlı evini değerinin çok altında kardeşine sattığı ve icra borcu olarak 44.500 TL avukata ödemede bulunduğunu belirterek şikayetçi olduğu;
Yakınan …’a karşı 2009 yılında … Cumhuriyet Başsavcılığının 08.04.2010 gün, 2010/5161 soruşturma ve 2010/2476 nolu kararı ile; sanıklar … ve … hakkında birden fazla kişi tarafından birlikte yağma ve tehdit suçlarından “Kovuşturmaya Yer Olmadığına” dair karar verildiği ancak bu kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosyadan anlaşılamadığı gibi … Cumhuriyet Başsavcılığının 22.11.2011 gün 2011/15202 soruşturma, 2011/5572 Esas ve 2011/349 İddianamesinde yukarıda belirtilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının CMK’nin 172-173. maddelerine göre ortadan kaldırıldığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmediği ve bu yönde hukuki bir sürecin başladığı yönünde dosyaya bir bilginin yansımadığı,
Hal böyle olunca,
Usulüne uygun olarak tanzim edilen iddianame, bir suç için yargılamanın başlayabilmesini sağlayan dava şartı olduğu, şayet şahıslar hakkında kesinleşmiş takipsizlik kararı varsa, yeni delil ortaya çıkmadıkça ve/veya takipsizlik kararı kaldırılmadıkça aynı konu ile ilgili bir kamu davası açılamayacağı gibi şahısların hukuki süreçten bahsederek baskı altında tutulmayacağı kuralı ile birlikte ele alındığında;
Öncelikle; … Cumhuriyet Başsavcılığının 08.04.2010 gün, 2010/5161 soruşturma ve 2010/2476 nolu kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın akıbeti araştırılıp, kesinleştiğinin belirlenmesi halinde yukarıda belirtilen daha önceden verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Yasanın 172/2. maddesi uyarınca yeni delillerin ortaya çıkması halinde ve/veya olağanüstü kanun yolu ile kaldırılmadıkça aynı konuda adı geçen sanıklar hakkında kamu davası açılmasının mümkün olmadığı dikkate alınmadan ve/veya bu usulü hataların giderilip giderilmediği ise duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmadan ve anılan takipsiz dosyası getirtilip incelenmeden yargılamaya devamla sanıklar … ve … hakkında yakınan …’a yönelik nitelikli yağma suçundan hüküm kurulması,
b-Müşteki…’ın aşamalardaki beyanında, aracının yakılması olayına arkadaşı olan tanık …’nın gördüğünü beyan ettiği halde; … 1. Ağır Ceza Mahkemesince 15.08.2012 günü talimatla ifadesi alınan … ve … oğlu 05.01.1990 … doğumlu… T.C. kimlik numaralı, … 13. Sokak. No: 12 Merkez/K. Maraş adresinde ikamet eden …’nın “Bana iddianamede müşteki ve sanık olarak okumuş olduğunuz şahısların hiçbirini tanımam. …’ın şikayetiyle ilgili olarak bana okumuş olduğunuz iddianamenin 21 ve 22. sayfasında geçen olaylara dair herhangi bir bilgim yoktur. Benim burda ismi geçen şahıslarla herhangi bir tanışıklığım da yoktur. Ayrıca suç tarihi olarak gösterilen 2011-2012 yılları arasında ben …’nde askerlik görevimi yapıyordum. Maraş’ta değildim. Bildirilen olayla ilgili bilgim yoktur.” şeklinde beyanda bulunduğunun anlaşılması karşısında, tanık olarak beyanına başvurulan …’nın, müştekinin beyanlarında geçen şahıs olup olmadığının resen araştırılıp; farklı bir kişi olduğunun saptanması durumunda …’nın açık kimliği tespit edilerek, antlı beyanının alınıp, aynı kişi olduğunun anlaşılması halinde ise müşteki … ve tanık …’nın beyanları arasındaki açık aykırılığın neden kaynaklandığı araştırılıp usülünce giderilmeden;
c-Müştekinin olay hakkında görgü ve bilgileri olduğunu belirttiği tanıklar… ve Avukat … ‘un yanında çalışan… isimli kişilerin açık kimlik ve adresleri saptanıp gereğinde olayla ilgili antlı beyanları alınmadan,
d-Müştekinin, sanıklara devrettiğini belirttiği daha sonra ise sanıklar tarafından yakıldığını iddia ettiği … Opel Vectra marka araç üzerindeki tasarruf işlemlerinin Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’nden tespit edilmeden; aracın yakılması olayı ile ilgili herhangi bir tutanak olup olmadığı araştırılıp, saptanmadan varsa buna ilişkin belgeler ve/veya soruşturma dosyasının aslı veya onaylı suretleri dosya içerisine konulmadan,
237 sayılı TCK’nin 37/1. maddesi ile uygulama yapılması gerekirken, anılan sanığın örgüt lideri olduğundan bahisle 5237 sayılı TCK’nin 220/5. maddesi yollaması ile hüküm kurulması,
3- Sanıklar … ve …’nın mağdur …’ya yönelik eyleminde;
Yakınan …’nun yaralanması olayına ilişkin olarak; sanıklar … ve… hakkında … 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2011 gün, 2011/1 Esas ve 2011/56 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 86/1, 86/3-e maddeleri uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği; Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 02.09.2013 gün, 2011/7817 Esas ve 2013/4849 sayılı ilamı ile “Onama” kararı verilerek kesinleştiği, onama kararına konu hükmün gerekçesinde “KSU Adli Tıp Polikliniğinin 03.02.2011 tarihli raporunda katılan …’nun sol arka kolda bel üst bölgede, sağ
kalça bölgesinde, sol kalçada sağ bacağın muhtelif yerlerinde, sol uylukta, sol ayak tabanı içinde bir çok saçma yarası tespit olunduğu, bu yaraların kişinin yaşamını tehlikeye sokmadığı ve BTM ile giderilebilecek nitelikte olduğunun” belirtilmesi karşısında; anılan dosyanın aslı ve/veya onaylı bir örneği getirtilip incelendikten sonra kanıtların bir bütün halinde değerlendirilerek sanıkların suç teşkil eden eylemlerinin bulunup bulunmadığı saptanıp, tespiti halinde hukuki nitelendirilmesinin yapılması gerektiği düşünülmeden yargılamaya devamla sanıklar … ve … hakkında yakınan …’ ya yönelik yaralama suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, …, … ve sanıklar …, …, …, …, …, … savunmanlarının temyiz dilekçeleri ile sanıklar …, … ve sanıklar …, …, … savunmanının duruşmada ileri sürdüğü tüm itiraz ve savunmaları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğname aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sanıkların kazanılmış hakkının korunmasına, ilişkin oy birliğiyle alınan karar 30.01.2019 gününde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı …’ın katıldığı oturumda, sanıklar … savunmanı Av. …’ın yüzüne karşı, diğer sanık ve savunmanının yokluğunda açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.