Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2016/7415 E. 2019/3222 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/7415
KARAR NO : 2019/3222
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Bir başkasının, kendisinin veya yakınının; hayatına, vücut ve cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişinin eylemi yağma suçunu oluşturur. Malın alınması veya verilmesini temin için zilyetin üzerinde cebir ve tehdit kullanılmaktadır. Cebir ve tehdit karşısında mağdurun başka bir seçeneği kalmamakta ve bu durumda failin malı doğrudan alması söz konusu olmaktadır. Yani mağdur malı teslim etmektedir. Bu suçla korunan hukuki değer yalnızca malvarlığı değil, aynı zamanda kişi özgürlüğü ve vücut dokunulmazlığıdır.

Yağma, icrai hareketle işlenebilen bir suç tipidir ve bu suçun maddi unsuru hareket kısmıdır. Kullanılan cebir ve tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkartmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Cebir, ”Bir kimseye
karşı bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapması için zor kullanma” anlamına gelmektedir. Burada mağdura karşı kullanılan ”Zor”, fiziki zorlamadır.

İradenin zorlanması cebir kavramı içerisinde değil, tehdit içerisinde değerlendirilir. Tehdit, muhatabın üzerinde zorlama etkisinin hali hazırda bedensel tesir eden zorlama ile değil gelecekte belirtilen manevi bir zorlama, korkutmayla oluşmasıdır. Ciddi tehdidin objektif olarak ciddi görünüm uyandırması ve tehdit edilen tarafından ciddiye alınması da gerekir. Yağma suçunda tehdit, şahıs veya malvarlığına ilişkin ve kişiyi büyük bir tehlikeye düşürecek ağırlıkta bulunması gerekir. İşte bu konumdaki tehdit yağmanın elverişli zorlama aracı olmaktadır. Dolayısıyla hafif bir tehlikeyle tehdit yani şahsen ve malen büyük bir tehlike oluşturmayan tehdit dahi yağma cürümünün oluşması bakımından yeterli değildir. Tehlikenin büyük olup olmadığı daha çok fiili bir mesele olup, bunun için failin olay sırası ve sonrasındaki davranışları kastın belirlenmesinde ölçü alınarak saptanmasıdır. Tehdidin yönlendirilmiş olduğu şahıs, yer ve zaman da gözönüne alınarak her somut olayda nitelik ve nicelik incelemesi gerekmektedir. Tehdit edilen kötülük, malın teslimine yönelik olmalıdır. Bu durumda çevresel bazı faktörler insanı modellemekte, suç korkusu da bundan nasibini almaktadır.

Toplumdaki şiddet eylemlerinde genel güvenlik duygusunun etkilendiği bir gerçektir. Buna göre mağdurda var olan korkular yağma suçuna konu edilen tehdidi oluşturmaz.

Somut olaya gelince;

26/05/2000 doğumlu olup olay tarihinde 15 yaşında bulunan mağdur Abdurrahman ile aynı yaş kategorisinde bulunan tanık Sercan’ın okudukları okulun çevresinde dolaşması sebebi ile “Hapçı Ahmet” lakabı ile tanıdıkları, sanık …’ın yanlarına gelip 1 lira veya 50 kuruş istediği, mağdurun olumsuz yanıt vermesi üzerine sanığın, mağdurun cebindeki şişkinliği fark edip bunu dışarıdan eli ile yoklayıp cebindekileri çıkart dediği, mağdurun telefonunu çıkartması üzerine, telefonu istediği, mağdurun vermek istememesi üzerine sanığın sesini yükselterek “Ver lan” diye konuşmasından sonra bundan korkan mağdurun, telefonu sanığa vermesi şeklinde gelişen olayda; sanığın eylem ve söylemlerin ve/veya mevcut fiziki koşulların yukarıda belirtilen yağma suçunun unsuru olarak betimlenen tehdit kapsamında değerlendirilemeyeceği, mağdurun psikolojik durumu ve/veya ürkek kişiliğinin yarattığı düşüncelerin de bu şekilde algılanamayacağı dikkate alındığında mal varlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ve yağma boyutunda bir cebir bulunmadığı gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nin 141/1. maddesi yerine yazılı şekilde karar verilmesi,

2- 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nin 53/1-b maddesinde yazılı, “Seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olduğunun gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 21/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.