Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2015/246 E. 2015/43173 K. 28.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/246
KARAR NO : 2015/43173
KARAR TARİHİ : 28.09.2015

Tebliğname No : 6 – 2014/410423
MAHKEMESİ : Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 09/05/2011
NUMARASI : 2006/1 (E) ve 2011/534 (K)
SUÇ : Yağma, yağmaya kalkışma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, suç örgütüne üye olma, suç
Yerel Mahkemece verilen hüküm duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Hükmolunan cezaların miktarına göre , sanıklar M.. Y.., A.. Y.., M.. S.., T.. S.., A.. Y.., K.. Y.., M.. Y.., S.. Y.., M.. Y.., O.. Y.., Y.. Y.., F.. Ö.., Okan Çiçekli, H.. A.. ve M.. A.. savunmanlarının duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,
I-Sanıklar M.. Y.. ve A.. Y.. hakkında suç örgütünü yönetmek; sanıklar M.. S.., T.. S.., A.. Y.., K.. Y.., M.. Y.., S.. Y.., M.. Y.., O.. Y.., Y.. Y.., N.. T.., M.. T.., F.. Ö.., M.. A.., H.. A.., M.. A.., B.. G.. ve O.. Ç.. hakkında suç örgütüne üye olmak; sanıklar K.. Y.., A.. Y.., Y.. Y.. ve S.. Y.. hakkında mağdurlar B.. E.. ve Abdürrahim Ateş’e karşı işledikleri yağma; sanıklar K.. Y.. ve A.. Y.. hakkında mağdur H.. Ç..’e karşı işledikleri yağma; sanıklar K.. Y.., A.. Y.., Y.. Y.. ve ./..
M.. Y.. hakkında 1944 doğumlu mağdur R.. A..’a karşı işledikleri yağmaya kalkışma; sanıklar K.. Y.. ve Y.. Y.. hakkında mağdur C.. Y..’a karşı işledikleri yağma; sanıklar M.. Y.. ve T.. S.. hakkında mağdur A.. Y..’a karşı işledikleri yağma; sanıklar M.. S.., T.. S.. ve N.. T.. hakkında mağdur A.. A..’a karşı işledikleri yağma; sanıklar M.. Y.. ve A.. Y.. hakkında mağdur A.. A..’e karşı işledikleri yağma; sanık M.. A.. hakkında mağdur B.. Y.. ve mağdur H.. Z..’ya karşı işlediği yağma; sanıklar M.. Y.., A.. Y.. ve F.. Ö.. hakkında mağdur D.. Ü..’a karşı işledikleri yağma; sanık A.. Y.. hakkında mağdurlar V.. Y.. ve M.. K..’a karşı işlediği yağmaya kalkışma; sanık A.. Y.. hakkında mağdur F.. K..’a karşı işlediği yağma; sanıklar T.. S.. ve Musa Sarığlu hakkında mağdur H.. D..’a karşı işledikleri yağma suçları nedeniyle verilen hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yağma suçları açısından olayda birden fazla nitelikli halin gerçekleşmiş olması nedeniyle, aynı Yasanın 61.maddesi gereğince temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılarak ceza uygulaması yapılması gerektiğinin gözetilmemesi; dosya kapsamı ve kabule göre suç örgütü yöneticisi olan sanıklar M.. Y.. ve A.. Y..’in suç örgütü faaliyeti kapsamında işlenen diğer tüm suçlardan da sorumlu olmalarına karşın, haklarında örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her bir suç için ayrıca ceza tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz bulunmadığından; suç örgütü üyesi olduğu kabul edilen sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilen her suç için 5237 sayılı Yasanın 58/9. madde ve fıkrasının uygulanmaması, infazda gözetilmesi olanaklı olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar M.. Y.., A.. Y.., M.. S.., T.. S.., A.. Y.., K.. Y.., S.. Y.., M.. Y.., Y.. Y.., F.. Ö.., M.. A.. savunmanları ile sanıklar B.. G.. ve N.. T..’ın temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme kısmen uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanık A.. Y.. hakkında mağdur M.. K.. ve M.. K..’a karşı işlediği yağma; sanıklar A.. Y.. ve K.. Y.. hakkında mağdur M.. Ç..’e karşı işlediği yağma; sanıklar A.. Y.., K.. Y.., Y.. Y.. ve M.. Y.. hakkında mağdurlar Y.. A.. ile 1989 doğumlu R.. A..’a karşı işledikleri yağmaya kalkışma; sanık M.. Y.. hakkında mağdur C.. Y..’a karşı işlediği yağma; sanıklar M.. Y.., M.. S.., T.. S.. ve N.. T.. hakkında mağdur A.. A..’e karşı işledikleri yağma; sanık İ.. T.. hakkında mağdur B.. Y..’a karşı işlediği yağma ve mağdur Hasan Kuzu’ya karşı işlediği yağmadan dönüşen tehdit, yine sanık İ.. T.. hakkında suç örgütüne üye olmak ve tefecilik suçları; tüm sanıklar hakkında tefecilik suçları nedeniyle verilen hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Sanıklar hakkında tefecilik suçundan da kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, bu suçtan zarar gören hâzinenin kovuşturma aşamasında 5271 sayılı CMK`nın 234/1-b maddesinde belirtilen davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde karar verilmesi,

2-Sanık İ.. T..’ın hükmün temyizinden sonra 13.03.2015 tarihinde öldüğünün, 29.06.2015 tarihinde UYAP’tan çıkarılan nüfus kaydı içeriğiyle belirlenmiş olması,

3-24.03.2006 tarihli iddianamede 2. Olay olarak nitelenen olay yönünden, mağdur M.. K..’un, sıcağı sıcağına alınan 05.02.2006 günlü kolluk ve 27.02.2006 günlü savcılık beyanlarında, sanık A.. Y..’ten 2.000 dolar para alıp bu parayı faizle 4.500 dolar şeklinde ödemeyi kabul ettiğini, fakat gününde ödeyemediği için sanık ile anlaştığını, borcunun 7.000 dolara çıkarıldığını, bu senedin de 4.000 dolarlık kısmını ödedikten sonra kalan borç için sanığın bir yıl vadeli 10.000 dolar değerinde yeni senet aldığını, sanık ve ailesi bu tip işleri yaptıkları için korktuğundan yeni senedi imzaladığını, bu senedi de ödeyemeyince sanığın ısrarcı olduğunu; kovuşturma aşamasında ise sanıkların kendisini tehdit etmediğini, korktuğu için her istediklerini yaptıklarını beyan ettiği, mağdur Muhterem’in oğlu mağdur M.. K..’un da aynı senedin ödenmesi için kendisini arayan sanık A.. Y..’in “Senedi istediğime veririm, o parayı aldıysanız s… s… ödeyeceksiniz, yoksa senin bacaklarını kırarım.” şeklinde tehdit ettiğinin anlaşılması karşısında; sanık A.. Y..’in mağdur Muhterem’e karşı yağma suçunu işlediğini gösteren kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde gösterilmeden, mağdur M.. K..’a karşı ise eyleminin yağmaya kalkışma olduğu gözetilmeden yazılı şekilde mağdur sayısınca iki ayrı mahkumiyet kararı verilmesi,
4-Sanıklar K.. Y.. ve A.. Y..’in Altuntaş köyü muhtarı olan H.. Ç..’e faizle para verip senet aldıkları, Hüseyin’in 2.600 doları ödeyememesi üzerine sanıkların borcun 7.000 dolara çıktığını belirterek mağdur Hüseyin’in oğlu olan mağdur M.. Ç..’in iş yerine 2005 Eylül’de gidip, sanık Ahmet’in mağdura “Babana söyle, borcu çabuk ödeyin, jandarmaya şikayet ederek bizi korkutmaya çalışıyor, kefilinizin de malını mülkünü alırız, üstüne sizi döveriz, biz adamı keseriz, sen bizi daha tanımadın mı?” şeklinde tehdit ettiği, sanık Kadir’in ise “Jandarma bize bir şey yapamaz, bizi tanımıyor.” dediği, mağdurun değil babasının sanıklara ödemede bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanıkların mağdura karşı gerçekleştirdikleri eylemin yağmaya kalkışma olduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

5-1944 doğumlu mağdur R.. A..’ın oğlu Coşkun’un sanıklar A.. Y.. ve K.. Y..’ten 3.000 dolar faizle para alıp senet verdiği, borcu zamanında ödeyemeyince sanıkların borcu 7.000 ve en son olarak 20.000 dolara çıkardığı, borcu ödeyemeyen Coşkun’un Akşehir ilçesinden kaçtığı, sanıkların bu noktadan sonra Coşkun’un kasap olan babası mağdur 1944 doğumlu Raşit’e yöneldiği, 2005 yılı Ramazan ayında sanıklar Kadir, Ahmet, Yavuz ve Murat’ın, mağdurun evinin önüne gelip Coşkun’un nerede olduğunu sorduğu, bilmediğini söyleyen mağdura “Coşkun’u bul veya bu parayı öde.” dedikleri, bu olaydan 4-5 gün sonra sanıkların mağdurun iş yerine gidip para taleplerini tekrar ettikleri, mağdur o kadar parası olmadığını söyleyince “Bu parayı öde, seni bir süre idare ederiz, ödemezsen seni ya da torununu öldürürüz, gelinini satacaksın, bu parayı yine ödeyeceksin.” diyerek tehdit ettikleri, ancak eve ilk geldikleri tarih veya daha sonrasında mağdur Raşit ile aynı evde kalan gelini Y.. A..’dan ayrıca para isteminde bulunmadıkları, yağmalamayı kast ettikleri parayı Coşkun’un ödemediği faizli meblağa özgüledikleri, ayrıca aynı günlerde sanıklar Ahmet Yiğit ve Kadir Yiğit’in mağdur 1989 doğumlu torun R.. A..’ı yolda görüp “Babanı bul, bulamazsan dedene söyle paramızı ödesin, biz aşağı köylüyüz,adamı asar keseriz, senin ve kardeşinin gözünün yaşına bakmayız, anasını avradını s.k ettiğimin çocuğu.” şeklinde tehdit ve hakaret ettiklerinin anlaşılması karşısında; sanık A.. Y.., K.. Y.., Y.. Y.. ve M.. Y..’in mağdur Yaşar’a karşı yağmaya kalkışma suçunu işlediğini gösteren kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde gösterilmeden, sanıklar A.. Y.. ve K.. Y..’in, 1989 doğumlu mağdur R.. A..’a karşı eylemlerinin tehdit ve hakaret suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde yağmaya kalkışma suçundan mağdur sayısınca iki ayrı mahkumiyet kararı verilmesi,
6-Mağdur C.. Y..’un 20.08.2005 tarihinde sanık M.. Y..’ten 2.200 TL borç aldığı, bu parayı 2005 yılı Ekim ayında 2.900 TL şeklinde faizli biçimde ödemeyi kabul ederek senet imzaladığı, vadesinde borcunu ödeyemeyince sanık Murat Yiğit’in azmettirmesiyle sanıklar K.. Y.. ve Y.. Y..’in, mağdurun evinin önüne gidip mağdura hitaben “Bizim paramızı gününde ödeyeceksin, bizim paramızın gününde ödeneceğini, bizim aşağıköylü olduğumuzu sen bilmiyor musun? Bize ‘Yigitler’ derler, bizim işimiz bu, biz 1 lira için adamı keseriz.” diyerek tehdit ettikleri, bu tehditten sonra mağdurun 2.760 TL ödeme yaptığı, kalan 140 TL için sanıkların meblağı 400 TL’ye çıkarıp mağduru rahatsız etmeye devam ettiği, yakalanmadan önce sanık Murat’ın mağduru yolda görüp “ Bizim 400 milyonu ver, babama söylersem seni arabanın arkasına bağlatır, sokaklarda süründürür.” dediği, sanık Murat’ın verdiği ve mağdurun rızasıyla ödemeyi kabul ettiği meblağların 2.200 TL karşılığı 2.900 TL, 140 TL karşılığı 400 TL olduğundan makul sayılabileceği, mağdurun hukuki ilişkinin varlığını kabul ettiğinin anlaşılması karşısında; sanık Murat’ın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 150/1.maddesi yollamasıyla aynı Yasanın 106/2-c,d maddesinde düzenlenen tehdit suçuna uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

7-a)Mağdur A.. A..’ün aynı köyden A.. A.. ile birlikte 2004 yılında sanık T.. S..’ndan 3.000 dolar para aldığı, 6 ay vade ile 5.500 dolar şeklinde faizli ödemeyi kabul ederek, rızasıyla senet verdiği, süresi geçmeden 5.000 doları ödedikleri, ancak kalan 500 doları ise ödeyemedikleri, bakiye 500 dolar için sanık Tuncer’in ısrarcı olup mağdurun köyüne kadar birkaç kez geldiği, olay günü mağdur ve arkadaşı Adem’in kalan parayı ödememek için bürosuna gittikleri sanık Tuncer’den ricada bulundukları, sanıklar M.. S.. ve N.. T..’ın bulunduğu ortamda sanık Tuncer’in bu teklifi kabul etmediği, sanık Nuri’nin mağdurlara hitaben “Benim dayımın parasını yiyecek adamın anasını avradını sinkaf ederim, zorla da olsa alırım.” şeklinde tehdit ettiği, bu zorlamayla A.. A..’ın 500 dolar yerine faiziyle 3.300 dolar senedi imzaladığının anlaşılması karşısında; mağdur A.. A..’e karşı sanıkların eyleminin aynı senedin tahsiline yönelik tek yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

b)Adana CMK 250. Maddesi ile Görevli Cumhuriyet Başsavcılığının 09.06.2006 tarih ve 2006/131 sayılı iddianamesiyle yukarıda anlatılan mağdur A.. A.. ile ilgili eylemin “2-a” olarak numaralandırıldığı, bu eylemde sanıklar T.. S.., M.. S.. ve N.. T..’ın sanık (şüpheli) sıfatlarının bulunduğu, sanık M.. Y..’in örgüt kurucusu ve yöneticisi de olsa bu eylemde yer almadığı, iddianame sevk maddelerinde 5237 sayılı Yasanın 220/5. maddesinin de yer almadığı, dolayısıyla sanık M.. Y.. hakkında usulüne uygun açılmış bir kamu davasının da bulunmadığı, sanık M.. Y.. hakkında sadece 22.08.2007 günlü oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünde bu eylemle ilgili olarak mahkumiyet talep ettiği ve yine anılan iddianamede sadece “2-b” şeklinde gösterilen olayda sanık A.. Y.. ile birlikte mağdur Akif’e karşı yağma suçunu işlediğinden bahisle dava açıldığının anlaşılması karşısında; dosya kapsamına göre eylemde yer almayan ve hakkında açılmış bir kamu davası bulunmayan sanık M.. Y.. hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, suçtan zarar gören Hazine vekili ile sanıklar M.. Y.., A.. Y.., M.. S.., T.. S.., A.. Y.., K.. Y.., M.. Y.., S.. Y.., M.. Y.., O.. Y.., Y.. Y.., M.. T.., F.. Ö.., M.. A.., H.. A.., M.. A.., İ.. T.. ve O.. Ç.. savunmanları ile sanıklar N.. T.. ve B.. G..’nün temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 28.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY:

6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.

Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay’a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;

5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi “kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay’da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

Şöyle ki;

1 – Özel Yetkili Mahkemeler, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Ağır Ceza Mahkemeleri” arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.

2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK’nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10; “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36; “Kanunî Hâkim Güvencesi” başlıklı 37; “Suç ve Cezalar” başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

Görüldüğü üzere;

Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.

Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.

Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

Şöyle ki;

Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.

Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.