Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2014/8728 E. 2015/39883 K. 22.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/8728
KARAR NO : 2015/39883
KARAR TARİHİ : 22.04.2015

MAHKEMESİ : Ağır Ceza Mahkemesi(CMK 250 ile Yetkili)
SUÇLAR : Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, yardım etmek, örgüte üye olmak, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, yağma, yağmaya teşebbüs, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak, sahtecilik, hakaret

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık … savunmanı tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;

Sanık … savunmanı 20.12.2013 tarihli dilekçe ile beraat eden sanık … hakkında vekalet ücretine hükmedilmediğinden bahisle ek karar ile vekalet ücretine hükmedilmesi talebinde bulunduğu, Mahkemece ek karar talebi temyiz talebi olarak değerlendirilerek kararın süresinden sonra temyiz edildiğinden bahisle temyiz talebinin reddine karar verildiği, bu kararı sanık … savunmanının temyiz ettiği, … savunmanının ek karar verilmesi talebinin temyiz talebini içermediği ve mahkemece temyiz dilekçesi olarak nitelendirilip temyiz talebinin reddine karar verilmeside söz konusu kararı temyizi kabil bir karar haline getirmediğinden, sanık… savunmanının talebi inceleme dışı bırakılarak;

Sanık … savunmanının 10.05.2013 tarihli süre tutum ve 18.06.2013 tarihli gerekçeli temyiz dilekçesinde, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet kararını temyiz ettiğini bildirmiş olması, o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından ise sanık … hakkında yağma suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz edilmiş olması nedeniyle sanık … yönünden kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılan incelemede;

A-) Sanık ve haberdar olduğu savunmanının yokluğunda verilen hükmün, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak sanık savunmanına tebliğ edildiği anlaşılmakla, koşulları bulunmayan eski hale getirme isteği ile, 04.06.2013 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilen hükmü, CMUK.nın 310.maddesinde belirtilen bir haftalık yasal süreden sonra 24.06.2013 günü temyiz edilmesi nedeniyle … savunmanının temyiz isteminin;

B-) Yasal süresinden sonra ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma, hakaret, tehdit, resmi belgede sahtecilik, yağmaya teşebbüs ve 6136 sayılı yasaya muhalefet suçlarından hükmedilen cezaların süresine göre sanık … savunmanının duruşmalı inceleme isteminin;

5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollaması ile 1412 sayılı CMUK’nın 317-318. maddesi gereğince (A) ve (B) bentlerinde anılan hususların REDDİNE,

I-) Sanık … hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olma, sanık … hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, sanık … hakkında suç işlemek amacı ile kurulmuş olan örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme, sanık … hakkında tehdit ve suç işlemek amacı ile kurulmuş olan örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

5271 sayılı Yasanın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın temyizi olanaklı bulunmayıp aynı maddenin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olduğu ve 5271 sayılı CMK.nun 264/1. maddesi uyarınca katılan … vekili, o yer Cumhuriyet Savcısı ve sanık … savunmanı yönünden yasa yoluna başvuruda ve mercide yanılmanın haklarını ortadan kaldırmayacağının anlaşılması karşısında; 5271 sayılı Yasanın 264/2. maddesi uyarınca itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye, Mahkemesince iletilmek üzere dosyanın incelenmeden İADESİNE,

II-Sanık… hakkında hakaret suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Doğrudan tayin edilen adli para cezasının miktarı itibariyle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve 14.04.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a 6217 sayılı Yasa ile eklenen geçici 2.maddesi uyarınca kesin nitelikte olup, temyizi olanaklı bulunmadığından, sanık … savunmanının temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 317.maddesi uyarınca isteme uygun olarak REDDİNE,

III-Sanık … hakkında katılan…’e karşı yağma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgütü yönetme, sanıklar … hakkında katılan…’e karşı yağma, sanık … hakkında yakınan …’a karşı yağma, sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanıklar … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Oluş ve dosya içeriğine göre, mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma isteyen düşünce benimsenmemiştir.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,

IV-Sanık … hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet, sanıklar… ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;Sanık …’ın …Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2007/167 Esas 2008/230 Karar sayılı tekerrüre esas hükümlülüğü bulunduğu halde hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58 maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) 5237 sayılı TCK.nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmalarına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanıklar hakkında uygulanmamasına, karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması,

2-) T.C. Anayasa’sının 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık … için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin… Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanık…’den alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar… ve … savunmanları ve sanık …’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından 53. maddenin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkartılarak yerine “53/1.maddesinde belirtilen ve 53/3. maddesindeki kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri dışındaki haklardan sanıkların mahkum oldukları hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar; 53/3.maddesi gözetilerek 53/1-c maddesi uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmalarına” cümlesi yazılmak, hüküm fıkrasının yargılama giderleri bölümünden sanık … ile ilgili kısmın çıkarılarak yerine “Sanık …’in yapılmasına sebebiyet verdiği adli tıp gideri olan 30,00 TL, tebligat gideri olan 20,75 TL ve posta gideri olan 3,70 TL olmak üzere toplam 54,45 TL yargılama ğiderinin sanık M.. K..’den tahsiline” cümlesinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

V-Sanıklar… hakkında katılan… ve yakınan …’e karşı yağma, katılan …’a karşı tehdit, 6136 sayılı yasaya muhalefet, resmi belgede santecilik ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanık … hakkında katılan … ve yakınan …’e karşı yağma ve suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütü yönetme, sanıklar … ve … hakkında katılan …’e karşı yağma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanık … hakkında katılan…’e karşı yağma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanıklar … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanık … hakkında yakınan …’e karşı yağma, sanık … hakkında katılan … ve yakınan…’a karşı yağma, sanıklar …. ve … hakkında yakınan …’a karşı yağma, sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler, sanık … hakkında katılan…’e yönelik yağma suçu için kurulan hüküm yönünden duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunma doğrultusunda yapılan incelemede;

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; sanıklar…’ın suç işlemek amacıyla örgüt kurma, 6136 sayılı yasaya muhalefet, tehdit, sanık …’ın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanık…’in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediklerini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer sanıklar yönünden de yapılan inceleme sonucunda, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;

1-) Sanıklar… ve…’a yüklenen yağma suçu için öngörülen cezanın alt sınırına göre hükmün açıklandığı oturumda 5271 sayılı C.M.K.nın 150/3, 188/1. maddeleri uyarınca sanıklar savunmanı hazır bulundurulmadan hükümlülüklerine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-) Kabule görede; Sanıklar… ve … hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığının 13.05.2008 tarih ve 2008/6671 Esas sayılı iddianamesi ile yakınan …’e karşı 2008 yılı Mart ve Nisan aylarında tehdit ve şantaj suçunu işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları talebiyle…Asliye Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, iddianamede yakınanın …’a borcu bulunduğu ve …’ın alacaklarını tahsil etmesi için sanık … ile anlaştığı, …’nın yakınanı arayarak borçlarını ödemesini aksi takdirde kendisini kaldıracağını söylediğinin iddia edildiğinin anlaşılması karşısında; ….Asliye Ceza Mahkemesi’nin dosyanın celp olunup sanık … hakkında mükerrer dava olup olmadığı hususunun tespit edilip sonucuna göre sanık … hakkında yağma suçundan karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

3-) Sanık … hakkında hükmün gerekçesinde “sanığın suç örgütünün yöneticisi olduğu ve eylemine uyan TCK’nın 220/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına” karar verilmesi gerektiği belirtilmesine karşın, hükümde, “sanığın örgütün yönetici değil üyesi konumunda bulunduğu anlaşıldığından” denilerek 5237 Sayılı TCK.nın 220/2. maddesine göre cezalandırılarak, hükümde karışıklığa neden olunması,

4-) Suç örgütünün yöneticisi olmakla suçlanan sanık …’in faaliyetleri ile üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiğine dair tutanaklar içeriğinden, gerek telekomünikasyon yoluyla iletişimin kayda alınmasına ilişkin gerekse arama kayıtlarında da bu yönde bir bulguya rastlanmadığı gibi dosya kapsamından da bu yönde bir delilde bulunmadığı dikkate alındığında; sanığın örgüt yöneticisi olarak kabulüne esas alınan kanıtlar denetime olanak verecek biçimde açıklanıp tartışılmadan sanık hakkında TCK.nın 220/2. maddesinin uygulama olanağıda tartışılmadan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
5-) Suç örgütüne üye olmakla suçlanan sanıklar … ve …’ın diğer sanıklar ile devamlılık içeren kanunun suç saydığı fiilleri işlemek (suç işleme programı altında) amacı ile bir araya gelip aralarında sıkı veya gevşek hiyerarşik bir bağın bulunduğuna ve adı geçen sanıkların faaliyetleri ile örgütün doğmasına veya üst pozisyonda kollektif faaliyeti kısmen veya tamamen düzenleyip koordine ettiğine dair tutanaklar içeriğinden, gerek telekomünikasyon yoluyla iletişimin kayda alınmasına ilişkin gerekse arama kayıtlarında da bu yönde bir bulguya rastlanmadığı gibi dosya kapsamından da bu yönde bir delilde bulunmadığı dikkate alındığında; sanıklar … ve …’ın örgüt üyesi olarak kabulüne esas alınan kanıtlar denetime olanak verecek biçimde açıklanıp tartışılmadan; sanık … hakkında TCK’nın 220/6 maddesinin, sanıklar… ve…. hakkında TCK.nın 220/7.maddesinin uygulama olanağıda tartışılmadan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

6-) Oluş ve dosya içeriğine göre sanık…’nin katılan…’e karşı diğer sanıklar ile el ve işbirliği içinde hareket ederek yüklenen yağma suçunu işlediği gözetilmeden, kanıtların takdirinde yanılgıya düşülerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesi,

7-) Sanık …’nin katılan…’e karşı yağma suçunu işlemek suretiyle örgüt adına suç işlediğinin anlaşılması karşısında; sanığın TCK’nın 220/6. maddesi yollamasıyla TCK’nın 220/2. maddesi gereğince cezalandırılması yerine, yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

😎 Katılan …’in aşamalarda değişmeyen anlatımında sanık…’ın değişik tarihlerde kendisini tehdit etmesi nedeniyle toplam 40.000 TL para ödediğini, sanık …’in ise atılı suçu işlemediğini savunduğunun anlaşılması karşısında; iddia ve savunmadan birinin diğerine hangi sebeplerle ile üstünlük tanındığı karar yerinde denetime olanak verecek şekilde karar yerinde açıklanıp tartışılmadan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,

9-) Katılan…’in aracının kurşunlanması nedeniyle örgütün silahlı olduğunun kabulü gerektiği anlaşılmakla; suç örgütünü kurup yönetme ve örgüte üye olmak suçlarında sanıklar… hakkında TCK’nın 220/3. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
10-) Sanık … hakkında işlemiş olduğu bir takım daha vasıflı suçlarda TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına yer verildiği halde 6136 sayılı yasaya muhalefet suçunda TCK’nın 62. maddesinin hangi nedenlerle uygulanmamasının tercih edildiğinin karar yerinde denetime olanak verecek şekilde gösterilmemesi,

11-) Sanık…’ın adli sicil kaydında yer alan hapis cezasının 765 sayılı Yasanın 404/2. maddesinde düzenlenmiş olan uyuşturucu madde kullanmak suçuna ilişkin bulunması nedeniyle, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK hükümlerinde bu suç için denetimli serbestlik tedbiri öngörüldüğü, bu bağlamda lehe yasa uyarlaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre; sanık hakkında 6136 sayılı yasaya muhalefet suçunda TCK’nın 50/3. maddesinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

12-) Sanık… hakkında 18.02.2009 tarih ve 2009/6823 Esas sayılı iddianame ile katılan…’a karşı tehdit suçundan TCK’nın 106/1, 53 maddeleri gereğince cazalandırılmasına karar verilmesi talebiyle….Sulh Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığı, …Sulh Ceza Mahkemesince sanığın eyleminin TCK’nın 106/1-2-d. Maddesi kapsamında kaldığından bahisle görevsizlik kararı verilerek dosyanın …Asliye Ceza Mahkemesine gönderildiği, aynı katılana karşı aynı eylem nedeniyle sanık hakkında 05.06.2009 tarih 2009/154 Esas sayılı iddianame ile tehdit suçundan TCK’nın 106/1-2-a-c-d, maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle …Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmasından sonra …Asliye Ceza Mehkemesince sanık hakkındaki dosyanın…Ağır Ceza Mahkemesindeki dosya ile birleştirilmesine karar verildiği ve mahkemece sanık hakkında tehdit suçundan ilk açılan dava ile ilgili mahkumiyet kararı verilip, sonraki açılan dava ile ilgili olarakta red kararı verilmesi gerekirken,

Sanık… hakkında hangi iddianame esas alınarak açılan kamu davası sonucunda verildiği belirtilmeden denetime olanak vermeyecek şekilde bir kez TCK’nın 106/2-d. Maddesi ile cezalandırılması yoluna gidilmesi,

13-) Sanık …’ın üzerinde ele geçirilen polis kimlik kartına ilişkin ekspertiz raporunda; Orijinal olmayıp, renkli kopya yolu ile külliyen sahte olarak oluşturulmuş olduğu, aldatma kabiliyetine haiz olduğunun bildirildiğinin anlaşılması karşısında; sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespitinin hakime ait olduğu cihetle, suça konu kimlik kartının getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri duruşma tutanağına yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyada bulundurulduktan sonra iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespit edilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, suça konu belge dosya içerisinde bulundurulmadan ve ne surette aldatıcılık özelliği taşıdığı konusunda mahkemece tespit ve gözlem belirtilmeden, buna ilişkin gözlemde duruşma tutanaklarına yansıtılmadan sanık … hakkında resmi belgede sahtecilik suçunda eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,

14-) Sanık …’in yakınan …’ı hile ile hürriyetinden yoksun kıldığı ve yakınanın şahsına zarar vermediği, yakınanın poliste verdiği beyanında sanık…’in yanından kendisinin ayrıldığını, Cumhuriyet Savcılığında verdiği beyanında ise sanık …’in yanından ayrıldığını ifade ettiğinin anlaşılması karşısında; öncelikle bu husustaki duraksamalar giderildikten sonra sonucuna göre sanık … hakkında TCK’nın 110. maddesinin uygulama olanağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

15-) 5237 sayılı TCK.nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmalarına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da kendi alt soyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanıklar … hakkında uygulanmamasına, karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunamanları ile sanık… ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz dilekçelerinde ve sanık … savunmanı Av….’in duruşmada ileri sürdüğü tüm itiraz ve savunmaları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sanık … hakkında yağma suçundan kurulan hüküm yönünden duruşmalı temyiz incelemesi yapılan, sanıklar … ve … hakkında katılan … ve yakınan…’e karşı yağma, sanıklar … ve …. hakkında katılan…’e karşı yağma, sanık … hakkında yakınan …’e karşı yağma, sanıklar … ve … hakkında yakınan …’a karşı yağma suçlarında “diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin”, sanık… hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme, sanık … hakkında suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütü yönetme, sanıklar … ve… hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanık … hakkında katılan …’e karşı yağma ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, sanık … hakkında katılan …’e karşı yağma, sanık… hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarında incelenen hükümlerin tebliğnameye kısmen aykırı olarak BOZULMASINA, ilişkin üye ………’un usule yönelik karşı oyuyla ve oyçokluğuyla alınan karar 22.04.2015 gününde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı……..’ın katıldığı oturumda, sanık ve savunmanlarının yokluklarında açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.

KARŞI OY :

6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.

Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay’a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;

5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi “kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay’da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

Şöyle ki;

1-Özel Yetkili Mahkemeler, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Ağır Ceza Mahkemeleri” arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün … Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
2-Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK’nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10; “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36; “Kanunî Hâkim Güvencesi” başlıklı 37; “Suç ve Cezalar” başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

Görüldüğü üzere;

Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.

Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.

Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

Şöyle ki;

Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.

Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.