Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2014/6242 E. 2015/10849 K. 11.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6242
KARAR NO : 2015/10849
KARAR TARİHİ : 11.02.2015

Ağır Ceza Mahkemesi (TMK 10. Maddesi ile Görevli)
SUÇ : Suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, örgüte yardım etmek, yağma, kasten yaralama, tefecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, İnsan ticareti, fuhuşa aracılık, 6136 sayılı Yasaya aykırılık, tehdit
HÜKÜM : Mahkumiyet, Beraat

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanıklar…savunmanları ve sanıklar … tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre tayin edilen günde yapılan duruşma sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü;

Sanıklar … yönünden hükmedilen cezaların sürelerine göre duruşmalı incelenmesi olanaklı bulunmadığı için sanıkların duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,

Sanık … hakkkında bir temyiz talebi bulunmadığı anlaşılmakla yapılan incelemede;

I-Sanık… hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgütü yönetme; sanıklar…. hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgütü yönetme; sanıklar … hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma; sanıklar … hakkında yakınan …’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, yakınanlar … yönelik yağma, yakınan …’e karşı kasten yaralama ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar … hakkında fuhuşa aracılık ve insan ticareti; sanık … hakkında insan ticareti; sanıklar … hakkında yakınan …karşı kasten yaralama ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında yakınan… yönelik tehdit; sanıklar … hakkında 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçlarından kurulan hükümlerin incelemesinde;

Sanık Y.. K.. hakkında fuhuşa aracılık suçundan zamanaşımı içerisinde karar verilmesi olanaklı görülmüştür.

Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler ile sanık … hakkında silah ticareti suçu bakımından duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunma doğrultusunda yapılan incelemede;

Sanıklara yükletilen suçların yasada öngörülen suç tiplerine uygun olarak nitelendirildiği,

İddiaya, savunmalara ve toplanıp karar yerinde gösterilen yeterli kanıtlara göre belirtilen suçların sanıklar tarafından işlendiği,

Soruşturma aşamalarında ileri sürülen iddia, itiraz ve savunmaların incelenip tartışıldığı ve kanıtlara uygun olarak değerlendirildiği,

Yasal ve takdiri arttırıcı ve indirici nedenlerin gözetildiği,

Duruşma sonunda oluşan vicdani kanı ve uygulama maddeleri uyarınca cezaların doğru olarak belirlendiği,

Anlaşıldığından, sanıklar … ile savunmanları, sanıklar… savunmanları, sanıklar … ile Cumhuriyet Savcısının
temyiz dilekçelerinde, sanıklar …savunmanlarının temyiz dilekçeleri ve duruşmada ileri sürdükleri tüm itiraz ve savunmaların reddiyle, usul ve Yasa’ya uygun bulunan hükmün kısmen isteme uygun olarak ONANMASINA,

II-Sanıklar… hakkında tefecilik ve yakınanlar …’a yönelik yağma; sanıklar …önelik yağma; sanıklar … hakkında yakınanlar…’a yönelik yağma; sanık… hakkında 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık; sanık … hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte yardım etme; sanık … hakkında suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olma suçlarından kurulan hükümlerin incelemesine gelince;

Soruşturmanın sonuçlarını içeren tutanaklar, belgeler ile sanıklar… hakkında yakınanlar….’e yönelik yağma, sanık … hakkında silah ticareti suçları bakımından duruşmalı inceleme sırasında ileri sürülen savunma doğrultusunda yapılan incelemede;

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; tefecilik suçunun sanıklar … ve… yakınanlar …’a yönelik yağma suçunun sanıklar… tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Tefecilik suçunu zincirleme şekilde işlediği anlaşılan sanıklar … hakkında yasal koşulları bulunduğu halde 5237 sayılı TCY’nin 43. maddesi uyarınca artırım yapılmayarak eksik cezaya hükmedilmesi,

2-Oluş ve dosya içeriğine göre, yakınan…’in paraya sıkışık olduğu dönemde sanık ….’den değişik tarihlerde faiz karşılığı 10.000 TL aldığı, zamanla parayı ödemekte zorlandığı, sanık …’in sanık…’in talimatı gereği bu borcun tahsili için yakınanlar …’ın birlikte işlettiği … Dershanesi’ne gittiği, yakınanları ölümle tehdit ettiği, yakınanlardan bir miktar para aldıktan sonra yine talimat gereği rahatsızlık vermek için dershane önüne sandalye atarak oturduğu, … Dershanesi’nden alınan sesli güvenlik kamerası görüntülerine göre, 14.02.2012 günü sanık …’in, yanında bulunan… ile … Dershanesi’ne geldiği ve dershane sahibi olan … ve… isimli şahsın kullanmış olduğu oda içerisine gelerek…’in ve …’un oda içerisine oturduğu…’nın ise elleri arkada ayakta beklediği, bu borcun tahsili yönünde konuştukları, bu konuda yakınanların yanına ayrıca gelen sanıklar … ‘in “Diğerinin aldığı para beni ilgilendirmez, bana para vereceksin, burayı dağıtırız, ailene zarar veririz” dedikleri, sanık …’in “Ben Hacı’nın eşiyim, 2000 TL vereceksin yoksa burayı taratırım” dediği, sanık …’un para istemek için her seferinde… ile birlikte geldiği, para verilmeyince “Burayı dağıtırız, size zarar veririz” dediği, sanık…’ın sanık … ile birlikte geldiğinde “Verin bunların parasını bunlar belalı insanlar” dediği, daha sonra sanık … ile birlikte de yakınanların yanına geldiği, her geldiğinde “Hacı hapiste bu parayı ödeyin” dediği, sanık …’nın sanık … ile birlikte yakınanların yanına geldiğinde “15.000 TL para vereceksiniz, yoksa burasını dağıtırız” dediği, sanık …’nin yakınanların yanına sanıklar … ile birlikte gelerek istenen paranın kendisine ait olduğunu, tamamının akşam saat 17:00’ye kadar hazır edilmesini, aksi taktirde sabahı beklemeyip dershaneyi çalışılmayacak duruma getireceğini söylediği, yakınanların sanık …’den aldıkları paraya karşılık 40-50.000 TL ödeme yaptıklarını belirttiklerinin anlaşılması karşısında;

a-Sanıklar …’in farklı tarihlerde yakınanlar …’ı tehdit ederek para istemeleri şeklinde gerçekleşen eylemlerinin aynı suç işleme kastıyla hareket edilmesi nedeniyle, yasada tanımlanan suç tipine uygun tek bir fiil niteliğini taşıdığı, yağma suçunda uygulama yeri bulunmayan, 5237 sayılı TCY’nin 43. maddesinde tanımını bulan zincirleme suç halinden söz edilmesinin mümkün olmadığı gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

b-Sanıklar …’nın üzerlerine atılı yağma suçunu işledikleri ve cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden, mahkumiyetleri yerine yazılı biçimde beraatlerine karar verilmesi,

c-Sanık …’nin sanık…aracılığı ile yakınan …’e faiz karşılığı borç para verilmesi nedeniyle bu alacağı istemek için işyerine gelerek tehditte bulunduğunun anlaşılması karşısında yakınanlara yönelik eyleminin 5237 sayılı TCY’nin 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı biçimde karar verilmesi,

3-Yakınan-sanık… beyanına göre, yakınan …’ten alacağını alamayınca bir tanıdığı vasıtasıyla sanık … ile tanıştığı, alacağı tahsil etmesi karşılığında sanığa 10.000 TL vermeyi kabul ettiği, sanık …’in bu alacağı
almak için açık kimlikleri tespit edilemeyen kişiler ile birlikte yakınan …’in yanına birden çok defa gittiği, bu süre içerisinde yakınan-sanık …’dan bazen benzin parası, bazen yemek parası bazen de harçlık olarak para istemeye başladığı, yakınan-sanığın 3000-4000 TL civarında para verdiği, yakınan-sanık …’ın daha sonra alacak konusunda yakınan… ile anlaştığı, bu anlaşmadan sonra sanık…’in yakınan-sanık …’ı sürekli telefonla arayarak “Muhtar sen … ile barışmasaydın biz bu parayı …’den alacaktık, bu işi sen batırdın, bu sebeple 10.000 TL para vereceksin, eğer vermezsen senin için iyi olmaz. Sana da ailene de zarar veririz. Seni Adana’da yaşatmam. Benim çevrem çok geniş, haberin olsun” diye tehdit etmeye başladığı, yakınan-sanık …ın sanığa bir süre rızasıyla ödeme yaptıktan sonra sanığın tehditleri sonrası herhangi bir ödemede bulunmadığının anlaşılması karşısında;

a-Sanıklar…’in yakınan …’a yönelik yağma suçunun kalkışma aşamasında kaldığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

b-Yakınan-sanık …’ın sanık …’ten,…’ten olan alacağının hukuk dışı yollardan tahsili talebinde bulunduğu bu olayda suç örgütüne dahil olduğunu bilerek sanıkla iletişime geçtiğinin anlaşılması karşısında yakınan-sanık…’ın suç işlemek amacı ile kurulan örgüte yardım etme suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, mahkumiyeti yerine yazılı biçimde beraatine karar verilmesi,

4-Sanık …’in sanık…’in kendisine bıraktığı kalaşnikof marka silahı bir süre sakladığı, daha sonra bu silahı diğer sanıklar.. ve… ile araçta taşırlarken yakalandıklarının anlaşılması karşısında, sanık…’in örgütün hiyerarşik yapılanmasına dahil olarak, örgütün amacı doğrultusunda hareket ettiğinin anlaşılması karşısında, örgüte üye olma suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, mahkumiyeti yerine yazılı biçimde beraatine karar verilmesi,

5-Sanıklar …’ın araçla kalaşnikof marka silahı taşırken yakalanmaları olayında, sanık…’ın, silahı sanık…’e götürdükleri yönündeki beyanı dışında, sanığın üzerine atılı eylemi gerçekleştirdiğine dair delil bulunmadığı gibi sanık …’in de aşamalardaki beyanlarında eylemi gerçekleştirmediğini beyan etmesi karşısında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin, her türlü kuşkudan uzak, hukuka uygun, yasal ve yeterli kanıt bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar… ile savunmanları, sanık… savunmanı, sanık…, katılan Hazine vekili ve Cumhuriyet Savcısının temyiz dilekçelerinde, sanıklar … savunmanlarının duruşmada ileri sürdükleri tüm itiraz ve savunmaları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, duruşmalı temyiz incelemesi yapılan hükmün açıklanan nedenle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, ilişkin oyçokluğuyla verilen karar, 11.02.2015 gününde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı … katıldığı oturumda, sanıklar ve savunmanlarının yokluklarında açıkça ve yöntemince okunup anlatıldı.
KARŞI OY:
6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.
Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay’a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;
5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi “kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi” ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay’da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.

Şöyle ki;

1- Özel Yetkili Mahkemeler, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Ağır Ceza Mahkemeleri” arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay’ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.

Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.

2- Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK’nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay’da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10; “Hak Arama Hürriyeti” başlıklı 36; “Kanunî Hâkim Güvencesi” başlıklı 37; “Suç ve Cezalar” başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.

Görüldüğü üzere;

Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.

Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.

Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.

Şöyle ki;

Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.

Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.