Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2013/14995 E. 2016/2522 K. 28.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/14995
KARAR NO : 2016/2522
KARAR TARİHİ : 28.03.2016

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağmaya teşebbüs, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : TCK.nun 149/1-b-c-h, 35/2, 62/1.maddeleri uyarınca 5’er yıl hapis cezası; 109/2, 109/3-b, 110/1, 62/1.maddeleri uyarınca 1’er yıl 8’er ay hapis cezası; 53/1.maddesi gereği hak yoksunluğu; mahsup; sanık … hakkında daha önce verilen erteli mahkumiyetinin aynen çektirilmesi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Yağma suçunun, 5237 sayılı TCK’nın 149/1. maddesinin ( b, c, d ve h) bentlerine aykırı biçimde kendisini tanınmayacak hale koymak suretiyle, birden fazla kişi ile birlikte, konutta ve gece vakti işlenmesine karşın, aynı Yasanın 61. maddesi uyarınca, temel ceza belirlenirken, (d) bendinin değerlendirilmeye esas alınmaması,

2- 5237 sayılı TCK’nın 109. maddesi 1. fıkrasında kişinin hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel hali, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; kişinin hürriyetinden yoksun kılma suçunun cebir, tehdit ve hile kullanılarak işlenmesini nitelikli hal olarak belirlemiştir.
Maddenin 3. fıkrasında silah veya kamu görevinin sağladığı nüfusun kullanılması bir kolaylık sağlamaktadır.

“Etkin pişmanlık” başlığı altında TCK 110. maddesine yer verilmiştir. Bu maddede ise, “ Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçu işleyen kişi, bu suç nedeniyle soruşturmaya başlanmadan önce mağdurun şahsına zararı dokunmaksızın, onu kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakacak olursa cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

TCK 110. madde de öne çıkan insanın vücut dokunulmazlığıdır. Bu koruma altına alınmıştır. Vücut bütünlüğü Uluslararası hukuk olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3. maddesinde de korunduğu gibi ulusal hukukta da Anayasa’nın 17. maddesinde koruma altına alınmıştır.

Tıbbi zorluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz. Rızası olmadan bilimsel veya tıbbi deneye tabii tutulamaz.

TCK’nın 86, 89, 109 ve TMK 24-25 ile BK 41. maddesi bu anlamda önemlidir. BK 46. maddede cismani zarara uğrayanın tazminat isteyebileceğine yer vermiştir.

Çeşitli kanunlardaki tanımlar ışığında “kişinin şahsına zarar verilmesi” kavramı vücut bütünlüğüne zarar verilmesi kavramı ile örtüştüğü sonucuna ulaşılması mümkündür. TCK’nın 110. maddesi kişinin hürriyetinden yoksun bırakıldıktan sonra şahsına bir zarar verilmeksizin kendiliğinden güvenli bir ortamda serbest bırakılmalıdır. Madde, çaresizlikle bekleyen mağdurun “kötü muameleye” maruz kalmasını engellemek istemiştir. Yani sanığın suç teşkil eden zorunlu hareketlerin dışına çıkması, mağdura karşı kötü bir muamelede bulunması halinde mağduru güvenli ortamda bıraksa bile uygulanmayacaktır.

Yukarıda açıklanan yasa normları çerçevesinde,

Somut olaya gelince;

Katılan …’ın … Tekstil firmasının sahibi olduğu, sanık …’ın da … Ütü firmasının ortağı olup, … Tekstil firmasına fason iş yaptığı, sanık …’ın daha önceden … Ütü firmasındaki hissesini devrettiği, buna ilişkin bir kısım alacaklarını tahsil edemediği ve katılana ait … Tekstil firmasından da alacağının bulunduğunu iddia ettiği, bu alacağını tahsil etmek bahanesiyle katılan …’ı kaçırmaya karar verdiği, bu konuda akrabası olan sanık … ile arkadaşı olan sanık …’tan yardım istediği, olay günü işyerinden evine gelmek üzere aracına binen katılan …’u takip edip, arabasını parkedip eve gireceği sırada doğuştan sakat olan katılan …’u pamuğa döktükleri klorfrom isimli maddeyi koklatıp bayılttıkları, bir araca bindirip el ve ayaklarını bağlayıp, başına torba geçirdikleri, daha önce kiralamış oldukları eve getirdikleri, bu evde katılanı bir kanepeye yatırıp, başındaki torbayı çıkartıp, gözlerine koli bandı kapatıp, bedensel özürlü olan ve mevcut koşullarda hiç gerekmediği halde el ve ayaklarını kanepeye bağlamak suretiyle dolaşım özgürlüğünü sınırladıkları, bu evde 1 gün süre ile alıkoydukları, alıkoydukları süre içinde katılandan canının bedeli olarak 1.000.000 Euro para istedikleri, katılanın ellerinden kurtulmak için parayı ödemeyi kabul etmesi nedeni ile evinin yakın bir yerine bırakmaları şeklinde gelişen olayda,

Yukarıda anlatıldığı şekilde hürriyeti tahdit edilen ve doğuştan özürlü olan katılanın gözlerine koli bandı yapıştırarak, hiç gerekmediği halde el ve ayaklarının kanepeye bağlanmak suretiyle dolaşım özgürlüğünün sınırlandığı ve vücut bütünlüğüne zarar verildiği anlaşıldığından, sanıklar hakkında TCK’nın 110. maddesinin uygulanmayacağının düşünülmemesi,

3- Sanıkların, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; ancak, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildikleri takdirde, kendi altsoyları üzerinde TCK’nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluğunun sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

4- Adli sicil kaydında tekerrüre esas sabıka kaydı bulunan sanık … hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 58/6-7. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz sisteminin ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … savunmanı, o yer Cumhuriyet Savcısı ve katılanlar Faruk Yaman ile … vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 28.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.