Yargıtay Kararı 6. Ceza Dairesi 2013/13328 E. 2015/43116 K. 14.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 6. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/13328
KARAR NO : 2015/43116
KARAR TARİHİ : 14.09.2015

Tebliğname No : 6 – 2011/265814
MAHKEMESİ : Ağrı Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 31/03/2011
NUMARASI : 2010/45 (E) ve 2011/40 (K)
SUÇLAR : Yağma (Tehdit, güveni kötüye kullanma)

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

I- Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Sanığın TCK’nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmasına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanık hakkında uygulanmamasına karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde uygulama yapılması,

2- T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin, yeterli ödeme gücü olmayan sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık D.. Ç.. savunmanının ve katılan F.. A.. vekilinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm ve “462.-YTL müdafi avukat giderlerinin sanıktan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına” cümlesinin çıkartılarak yerine, “Sanığın, TCK’nın 53. maddesinin 2. fıkrası uyarınca hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hakları kullanmaktan yoksun kılınmasına, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca da kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından, söz konusu yasaklamanın koşullu salıverilen sanık hakkında uygulanmamasına,” cümlelerinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- Sanık hakkında güveni kötüye kullanma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Rızai iadenin bulunmaması nedeniyle etkin pişmanlık şartlarının gerçekleşmediği gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nın 168/1. maddesi ile cezada indirim yapılması,

2- 26.02.2009 tarihli 5739 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “yaptırımın” ibaresinin “tedbirin” olarak değiştirilmesi, keza 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile 5275 sayılı C.G.T.İ.H.K’nun 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının değiştirilmesi ve aynı yasa maddesinin 10. fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olduğu hususları dikkate alındığında, infazı kısıtlar şekilde, kısa süreli hapis cezasından seçenek yaptırım olarak çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu cezanın hapse çevrileceğine hükmolunması,

3- T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin, yeterli ödeme gücü olmayan sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık D.. Ç.. savunmanı ile katılan F.. A.. vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14.09.2015 tarihinde Üye Ali Suat Ertosun’un muhalefetine karşın oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY:

Katılan ve sanık daha önceden birbirlerini tanımaktadır. Suç tarihinde sanık, “Kanka neredesin?” diye mesaj atarak katılanı çağırmış; katılan da arkadaşı tanık Muhammed’le birlikte kararlaştırdıkları yere gitmiş ve sanıkla buluşmuştur. Bu esnada sanık, katılandan telefonunu istemiş, o da rızası ile vermiştir. Tanık Muhammed’in yanlarından ayrılmasından sonra gittikleri tanık Feyyaz’ın dükkanında; katılan, sanıktan telefonunu geri istemiş; sanık, katılanın arkasından konuştuğunu ileri sürerek işyerinin çekmesinde bulunan ve ekspertiz raporuna göre ilk bakışta ateşli bir silahtan ayırt edilmesi zor olan, iğfal kabiliyetini haiz silahı alıp katılana doğrultarak, “Seni öldürürüm” demiştir. Bu sırada dışarıda olan dükkan sahibi tanık Feyyaz içeriye girmiş ve katılanı telefonunu vermesi için sanığa yalvarırken görmüş; sanık, katılana, “Çek git, seni vururum” diyerek eylemini sürdürmüş; katılanın dükkandan ayrılmasından sonra arkasından yetişen tanık Feyyaz, sanıktan aldığı telefon kartını katılana vermişse de cep telefonu sanıkta kalmış; mahallesine giden katılan, olayı tanık Muhammed’e anlatmış ve karakola giderek şikâyetçi olmuştur. Birbirini tamamlayan ve doğrulayan katılan ve tanık anlatımları ile sanığın tevil yollu savunmasına göre; araya fasıla girmeden oluş ve gelişimi yukarıdaki şekilde devam eden olayda, geri istemesine rağmen cep telefonunu katılanı silahla tehdit ederek vermeyen sanığın eylemi tüm olarak yağma suçunu oluşturduğundan, mahallî mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması görüşündeyim.