Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2023/2762 E. 2023/9033 K. 16.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2762
KARAR NO : 2023/9033
KARAR TARİHİ : 16.10.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1047 Esas, 2022/997 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/250 Esas, 2022/186 Karar

Taraflar arasında görülen mülkiyeti davacıya ait taşınmazın, kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın, davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Kocaeli ili, Kartepe ilçesi, … Mahallesi 155 parsel sayılı taşınmaza satış yoluyla malik olduğunu, taşınmazın orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle uğranılan zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
1.Davalı … Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının henüz kesinlemediğini, her ne kadar davacı 16.03.2015 tarihinde orman şerhi konulduğunu ileri sürmüş ise de zaten Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/629 Esas, sayılı dosyasında ihtiyati tedbir konulduğunu, tasarrufun çok önce başkaları tarafından engellendiğini, ayrıca tapu sicilinin tutulmasından dolayı Maliye Hazinesinin sorumlu olduğunu beyan ederek davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: davanın süresinde açılmadığını, ormanların kamu malı olup Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını, bu tür yerlerin tescil işlemini yok hükmünde olduğunu, orman niteliğindeki yerler Anayasa ve 4721 sayılı Kanun’un gereği hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamayacağından davacı tarafın herhangi bir zararı olmayacağını, Orman Genel Müdürlüğünün ormanlar üzerindeki tasarruf hakkına sahip olduğunu, bu nedenle Maliye Hazinesine husumet yöneltilemeyeceğini, belirsiz alacak davası açma koşullarının bulunmadığını, Anayasa’nın 169 uncu maddesinin Devlet ormanlarını korunması ve genişletilmesi için gerekli önlenmelerin alınmasını ve bu yerlerde tarım ve hayvancılık yapılamayacağını açıkladığını, ormanlara zarar verebilecek faaliyetlerin yasaklandığını, ormanların zamanaşımı ile mülk edinilemeyeceğinin düzenlendiğini, 6083 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunu’nun 2 nci maddesinde Devletin sorumluğu altındaki tapu sicillerinin düzenli bir biçimde tutulmasını, taşınmazlarla ilgili her türlü akitli ve akitsiz tapu işlemlere ile tescil işlerinin yapılmasını, siciller üzerindeki değişikliklerin takibi, denetlenmesi, sicil ve belgelerin arşivlenerek korunmasını sağlamak görevinin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne verildiğini, ayrıca tazminat istemi için haksız bir işlemin varlığının şart olduğunu, söz konusu olayda ise böyle bir durumdan söz edilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı … İdaresi hakkındaki davanın husumet yönünden reddine davalı Hazineye karşı açılan davanın kısmen kabulü ile taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde, mahkemece eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak verilen kararın hatalı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olup takdir edilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu, bilirkişi raporunun denetime elverişli bir rapor olmayıp, eksik ve yetersiz olduğunu, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 05.07.2018 tarihli ve 2016/11710 Esas, 2018/5336 Karar sayılı bozma kararında “Devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ait tapu kayıtları hukuki değerlerini yitirirler. Hukuki değerini yitiren bir tapuya dayanılarak Türk Medeni Kanunu’nun 1007 maddesi uyarınca tazminat isteminde bulunulamayacağı” belirtildiğini, bu nedenle davaya konu taşınmazın 4785 sayılı Kanun kapsamında iadeye tabi yerlerden olup olmadığının hususunun da incelenmesi gerektiğini belirterek usul ve kanuna aykırı İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince Devletin kusursuz sorumlu olduğu, davanın zamanaşımı süresi dolmadan açıldığı, adlî yargının görevli olduğu, davanın açılmasında hukukî yarar bulunduğu, tapu iptali ve tescil davası açılmadan önce veya tapu iptali ve tescil kararı kesinleşmeden açılmış ise zarar davanın açıldığı tarihte meydana gelmiş olacağından tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesi gerektiği, dava tarihi itibarıyla arsa niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle biçilen değerin rayiçlerine uygun olduğu böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü nedenleri tekrar ederek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre dava konusu Kocaeli ili, Kartepe ilçesi, … Mahallesi 155 parsel sayılı 4.120,00 m² yüzölçümlü, çalılık vasıflı taşınmazın evveliyatında 01.11.1956 tarihinde yapılan tapulama çalışmaları sonucunda davacıdan önceki malikleri adına tapuya tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 05.05.1982 tarihinde ” tamamı devlet ormanıdır. ” şerhinin konulduğu, şerhten sonra 21 01. 2015 tarihinde davacının satış ve birleştirme yoluyla taşınmazın 2/3 payının maliki olduğu, Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/402 Esas, 2018/417 Karar sayılı kararıyla dava konusu taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, bu kararın kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenemediği, eldeki davanın 05.11.2018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3.Dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 05.05.1982 tarihinde ” tamamı devlet ormanıdır. ” şerhinin konulduğu, davacı …’ın 21.01.2015 tarihinde satın aldığı taşınmazı orman olduğunu gösteren şerh ile edindiği anlaşılmaktadır. Buna göre Devlet tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun’un 1020 nci maddesinin “Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığının söylenemeyeceği gibi, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacı …’ın 05.05.1982 tarihinden sonra, orman şerhini görerek taşınmazı 21.01.2015 tarihinde satın alması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğininden kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1.Davalı Hazine vekilince temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

16.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

Dava, mülkiyeti davacıya ait taşınmazın orman sınırları içerisinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.

Öncelikle hatalı olarak verildiği düşünülse dahi Devlet kurumlarınca özel mülkiyete konu edilerek gerçek ve tüzel kişiler adına tesis ve tescil edilen taşınmaza ait tapu kayıtları kazanılmış hak oluşturacaklarından hiçbir gerekçe ile “yok hükmünde” veya “geçersiz” sayılamazlar. Tapu kayıtları bedelsiz olarak iptal edilemez. Tapu kayıtlarının iptal edilmesi üzerine açılan bedel (tazminat) davaları reddedilemez.

Aksi yöndeki düşünce, Anayasamızın 90 ıncı maddesi ile mülkiyet hakkına ilişkin hükümlerine, hukuk devletinin güvenilirliği ve devamlılığı ilkesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (1) No.lu Protokolünün 1 inci maddesine açıkça aykırılık teşkil eder.

Davacının orman şerhli bir taşınmazı bulunduğu hâl üzere satın alması Anayasanın 35 inci maddesindeki güvenceleri ortadan kaldırmaz. Salt “orman” şerhli bir taşınmazın satın alınması, ilgili idarenin tapu sicilini gecikmeksizin, doğru ve eksiksiz oluşturma sorumluluğunun ihlalini mâzur göstermeye yetmemelidir. Tapu sicilinin tutulmasından doğan Devletin sorumluluğu bir kusursuz sorumluluk hâli olduğundan, sorumluluğun ortadan kalkması için illiyet bağının kesildiğinin kanıtlanması gerekir. Bu değerlendirme şüphesiz her somut olayın kendi şart ve özelliklerine göre yapılmalıdır.

Somut olayda davacı 05.05.1982 tarihinde konulan orman şerhli taşınmazın 2/3 payını 21.01.2015 tarihinde satın almıştır. Kocaeli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/402 Esas sayılı dosyasıyla Orman İdaresince önce 07.07.2011 tarihinde dava konusu taşınmazın 1/3 payına, akabinde 08.06.2016 tarihinde dava konusu taşınmazın 2/3 payına ilişkin olarak tapu iptali ve tescil davası açılmış ve her iki dava dosyası birleştirilerek 11.10.2018 tarihli karar ile davaların kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Ancak yargılama aşamasında Mahkemesiyle yapılan yazışmadan bu kararın kesinleşmediğinin bildirildiği anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmaz hakkındaki tapu iptali ve tescil davasına ilişkin şerh tapu kaydına davacının malik olduğu tarihten sonra 16.03.2015 tarihinde işlenmiştir.

Hâl böyle iken davacının, orman şerhi konulmasına rağmen satış ve devir engeli bulunmayan ve tapusunun iptali ile orman vasfıyla tesciline ilişkin davanın açıldığı tarihten yaklaşık 4 yıl, davacının satış yoluyla malik olduğu tarihten yaklaşık 2 ay sonra dava şerhinin tapu kaydına işlendiği taşınmazı satın almasında illiyet bağını kesebilecek yoğunlukta kötü niyetli olduğuna dair herhangi bir tespit dosya kapsamında yapılamamıştır. Bir kimsenin iyi niyetli olmadığına dair şüphe, kötü niyet ispatlanamadığı müddetçe nedensellik bağını kopartacak boyutta ve mülkiyet hakkı gibi temel bir anayasal hakkın ihlali için yeter düzeyde kabul edilemez.

Yukarıda açıklamış olduğum nedenlerden dolayı davanın kabulü gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 16.10.2023