Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2023/1580 E. 2023/8587 K. 09.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1580
KARAR NO : 2023/8587
KARAR TARİHİ : 09.10.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/292 Esas, 2022/406 Karar
ARAR : Kabul

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun’la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma konusu irtifak hakkı ve pilon yeri bedelinin tespiti ve bu hakkın davacı idare adına tescili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Ankara ili, Kahramankazan ilçesi, İmrendi 2491 parsel sayılı taşınmazın irtifak ve pilon yeri bedelinin tespiti ile irtifak hakkı ve pilon yerinin tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Kıymet Takdir Komisyonu tarafından belirlenen bedele itiraz ettiklerini, taşınmazın gerçek değerinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 18.04.2013 tarihli ve 2011/27 Esas, 2013/128 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; Belediye Başkanlığından gönderilen yazıda taşınmazın belediye sınırları içinde olduğu, 1/1000 ve 1/5000’lik imar planında bulunmadığı belirtilmiştir. Dava konusu taşınmazın etrafının meskun olup olmadığı ve belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı Belediye Başkanlığından sorularak olumlu cevap alındığında taşınmazın arsa olduğunun anlaşılması halinde taraflara emsal göstermeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve mahallinde yeniden keşif yapılarak alınacak bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, belirtildiği şekilde araştırma yapıldıktan sonra arazi niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde ise dosyada mevcut taşınmaza arazi olarak değer biçen ve hükme esas alınan 22.05.2012 havale tarihli bilirkişi kurulu raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığı şöyle ki; 4650 sayılı Kanun’la değişik 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi gereğince açılan tespit ve tescil davalarında değerlendirmenin; aynı Kanun’un 15/son maddesi uyarınca dava tarihi itibariyle yapılması gerektiğinden dava konusu taşınmaza dava tarihi olan 2011 yılı verileri esas alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden 2010 yılı resmi verilerine göre değer biçen bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm kurulması, dava konusu taşınmazın niteliği ve aynı bölgeden dairemize intikal eden dava dosyaları da dikkate alındığında, kapitalizasyon faiz oranının %4 kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, %5 alınması suretiyle aza karar verilmesi, dava konusu taşınmazın Belediye Başkanlığından verilen cevap ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alınarak, gelir metoduna göre tespit edilen metrekare birim bedeline %80 oranından az olmamak üzere objektif değer arttırıcı unsur ilave edilerek bedel tespit edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ve taşınmazın değeri belirlenirken bilirkişi raporunda genel idare giderleri, sermaye faizi ve diğer giderlerin üretim masraflarına dahil edilmek suretiyle az bedele hükmedilmesi doğru görülmemiş ayrıca dava tarihi 11.01.2011 olduğu halde gerekçeli karar başlığına 21.01.2011 olarak yazılması ile 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesine 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile eklenen hüküm uyarınca, dava dört ay içerisinde sonuçlandırılamadığından, Anayasa Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2013/817 başvuru numaralı 1. bölüm kararı da göz önüne alınarak, kamulaştırma bedeline 12.05.2011 tarihinden, karar tarihine kadar geçen süre için yasal faiz yürütülmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 04.06.2018 tarihli ve 2015/22 Esas, 2018/163 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu;yargılama sırasında dava konusu taşınmazın bulunduğu İmrendi mahallesinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 22 inci maddesinin (a) bendi uyarınca yapılan yenileme çalışmaları sonucunda dava konusu 2491 parsel sayılı (137.127,00 m²) taşınmazın 120 ada 63 parsel olarak (133.648,45 m²) tapuya tescil edildiği anlaşıldığından, yenileme sonucu oluşan yeni tapu kaydı ile yeni kadastro krokisi ilgili Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüklerinden getirtilip, yeni duruma göre kamulaştırma konusu daimi irtifak alanının ölçekli kroki üzerinde gösterilmesi için fen bilirkişisinden, kamulaştırma bedelinin yenileme sonrası oluşan yüzölçümüne göre yeniden tespiti için ise bilirkişi kurulundan ek rapor alınması sağlanmadan, eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması, 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesine 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile eklenen hüküm uyarınca, dava dört ay içerisinde sonuçlandırılamadığından, bozmadan önce tespit edilen bedele 12.05.2011 tarihinden ilk karar tarihi olan 18.04.2013 tarihine kadar, bozma sonrası artan kısma ise 12.05.2011 tarihinden son karar tarihi olan 04.06.2018 gününe kadar geçen süre için yasal faiz işletilmesi gerektiği gözetilmeden hüküm fıkrasında faiz bitiş tarihi gösterilmeyerek infazda tereddüt oluşturulması ve 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesine dayalı açılan tespit ve tescil davalarında kendilerini vekil ile temsil ettiren her iki taraf lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde, vekil ile temsil edilen davacı idare lehine vekâlet ücreti takdir edilmemesi doğru görülmeyerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 26.10.2022 tarihli ve 2019/292 Esas, 2022/406 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz bedeli tespitinde uygulanan kapitalizasyon faizi ve objektif değer artış oranının uygun olmadığını, değer düşüklüğü oranının yüksek belirlendiğini, değer düşüklüğünün taşınmazın kıymet taktirindeki mevcut durumuna göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma konusu irtifak hakkı ve pilon yeri bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arazi niteliğindeki taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması hâlinde getireceği net gelirine göre değer biçilmesine ve yine aynı Kanun’un 11 inci maddesinin son fıkrası uyarınca taşınmaz malın niteliği, tamamının yüzölçümü, geometrik durumu ve enerji nakil hattı güzergâhı dikkate alınarak değer düşüklüğü oranı belirtilmek suretiyle irtifak hakkı karşılığının ve pilon yeri bedelinin tespit edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12055/17 numaralı başvuru sonucu verilen 23.10.2018 tarihli kararı ve Anayasa Mahkemesinin 2016/9364 başvuru numaralı, 01.06.2019 tarihli ve 30791 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan kararı da göz önüne alınarak davacı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi yerindedir.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılama hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5.Mahkemece ilk bozma kararı sonrası toplam 83.274,14 TL’ye hükmedildiği ve bu kararın sadece davacı idare vekilinin temyizi üzerine bozulduğu gözetilmeden son kararla idarenin usuli kazanılmış hakkı ihlal edilerek 84.007,55 TL’ye hükmedilmesi hatalıdır.

6. Kabule göre de; ilk kararla tespit edilen 29.933,09 TL’ye ilk karar tarihine, ikinci kararla fark 53.342,05 TL’ye ikinci karar tarihine, fark 732,41 TL’ye ise son karar tarihine faiz işletilmesi gerekirken yazılı şekilde faize hükmedilmesi hatalıdır.

7. Dava konusu taşınmazda pilon yeri bedeline hükmedildiği halde, bu kısmın davalı adına olan tapu kaydının iptaline ve davacı idare adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.

8. Davacı idare harçtan muaf olmadığı halde muaf kabul edilmesi, bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Kanun’un 438 inci maddesi uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine,

2. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile gerekçeli kararının hüküm fıkrasının;
a) (2) numaralı bendinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına yerine “Dava konusu taşınmazın mülkiyet kamulaştırma bedelinin 5.507,68 TL ve irtifak hakkı kamulaştırma bedelinin 77.767,46 TL olmak üzere toplam kamulaştırma bedelinin 83.275,14 TL olarak tespitine, ilk kararla tespit edilen 29.933,09 TL’ye 12.05.2011 tarihinden ilk karar tarihi 18.04.2013 tarihine, fark 53.342,05 TL’ye ikinci karar tarihi 04.06.2018 tarihine faiz işletilmesine, davacı idarece fazla yatırılan 732,41 TL”nin davalıdan alınarak davacı idareye iadesine ” cümlesinin yazılmasına,

b) (3) numaralı bendin sonuna eklenmek üzere “(B1) harfi ile gösterilen 64,08 m² ve (B2) harfiyle gösterilen 169,00 m² pilon yerinin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline” cümlesinin yazılmasına,

c) (6) numaralı bendinin hükümden çıkartılmasına yerine “Karar ve ilam harcı olarak alınması gerekli 80,70 TL’den peşin alınan 18,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 62,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, ” cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istek hâlinde iadesine,
09.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.