Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/9320 E. 2023/344 K. 16.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9320
KARAR NO : 2023/344
KARAR TARİHİ : 16.01.2023

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 8. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı oluşması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının dava konusu Antalya ili, … ilçesi, 13332 ada 1 ve 2 parsel sayılı(eski 229 ve 590 parsel sayılı) taşınmazların 6000/4941858 hissesini 04.08.1974 tarihli ve 6642 yevmiye nolu tapu senediyle 1974 yılında …’dan satın aldığını, 1975 yılında Orman Kadastro Komisyonunca 229 parsel numarası verilerek makilik olarak Maliye Hazinesi adına tespitinin yapıldığını, Kadastro tespitine itiraz istemi ile açılan davanın yargılaması sonucu Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.08.1994 tarihli ve 1988/302 Esas 1994/2476 Karar sayılı kararı ile bir kısmının 590 parsel olarak Hazine adına tapuya kaydedildiği, Yargıtay incelemesi sonucunda nihai olarak Antalya Kadastro Mahkemesi 2004/1 Esas 2005/5 Karar sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama neticesinde 229 parselin bütün olarak hazine adına tesciline ve davanın tamamen reddine karar verildiğini, kararın yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiğinden davacı adına tapuda yazılı olan pay karşılığının 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereği tazmini ile değer tespitine esas alınacak olan Kadastro davasının 01.07.2008 kesinleşme tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın öncelikle zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesini, ayrıca davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin gerektiğini, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesinin (B) bendine 3402 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca davacının iyiniyetli iktisap sahibi olup olmadığı yönünde inceleme yapılmasının gerektiğini, ayrıca dava konusu taşınmazla aynı bölgede bulunan başkaca taşınmazlara ilişkin olarak da başka mahkemelerde açılan ve red edilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek onandığını, bu nedenlerle, haksız ve yersiz davanın öncelikle zamanaşımı ve müvekkili Maliye Hazinesi yönünden husumet-hukuki yarar yokluğu (dava şartı yokluğu) nedenleri ile bunun kabul görülmemesi durumunda davanın esastan reddine karar verilmesini, talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu yerin davacı tarafından tapuya güvenilerek satın alındığını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesindeki sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğunu, tapu kayıtlarındaki hatalardan devletin sorumlu olması gerektiğini, Hazinenin kusur ve sorumlu olmadığından Hazineye husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile husumetten reddine karar verildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Yargıtay muhtelif emsal kararları dikkate alınarak taşınmazlara dayanak eski tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu halde buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izaley-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün arttırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel sayısında tespit gördüğü, vaki itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün derecattan geçerek kesinleştiğinden, tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği, davanın husumetten değil esastan reddedildiği ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre nispi vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve bedelini ödeyerek satın aldığını, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinde devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, kusurun varlığının veya yokluğunun bir önem taşımadığını, tapu sicilinin hatalı tutulmasından dolayı davalının sorumlu olduğunu, zımnen husumet noktasında davanın reddine karar verildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu Antalya ili, … ilçesi, … Köyü’nde bulunan kayden 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak, 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonunda, mahkemece 11.01.1940 tarih ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği; ancak kararda, tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık arttırmada, taşınmazın … ve … adına tescil edilmesinden sonra, 13.04.1944 tarihli ve 118 sıra nosu ile oluşan tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tabi tutulduğu, maliklerin talebi, Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün 19.07.1968 tarihli ve 5572 sayılı oluru ile 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planına bağlı olarak yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın 113 parçaya bölündüğü, 30.07.1968 tarih 8 ilâ 120 sıra, 3444 yevmiye numaralı işlem ile 113 adet müstakil tapu oluştuğu, davacının bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği; ancak taşınmazın bulunduğu yerde 1980 yılında yapılan tapulama çalışmalarında, davacıya ait tapu, hiçbir parsele revizyon görmeyerek, kayıt kapsamındaki alanın 229 parsel olarak makilik vasfı ile Hazine adına 9.298.589 m² yüzölçümü ile tespit gördüğü ve bu taşınmazla ilgili Antalya Kadastro Mahkemesinde 06.12.1982 tarihinde açılıp, 2004/1 Esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber, öncesinin Devlet Ormanı olması nedeniyle, tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 02.07.2018 tarihinde 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine dayalı olarak tazminat istemli iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.

3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de; somut olayda Antalya Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararına göre tapuda infaz yapıldığı, daha sonra 229 parselin kadastro tespitine itiraz davalarının reddedilip taşınmazın Hazine adına tespit ve tescilinin kesinleştiği ve 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından bu parsele ilişkin tazminat davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekilleri tarafından temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacıdan alınan temyiz harcının Hazine’ye irat kaydedilmesine,16.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.