Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/9208 E. 2022/14595 K. 25.10.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9208
KARAR NO : 2022/14595
KARAR TARİHİ : 25.10.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtayca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, veraset ilamına dayanılarak gerçekleştirilen taşınmaz satış işleminden doğan zararın, TMK’nın 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararına direnilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılan değerlendirmede, kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı ve yeni hüküm niteliğinde olduğu belirtilerek dosya Dairemize gönderilmiş olmakla işin esasının incelenmesinde;
Dosya kapsamından çekişmeli taşınmazda pay sahibi…’nun Türk vatandaşı olduğu, 29.05.1959 tarihinde öldüğü; … (…) isimli kişinin hasımsız olarak açtığı veraset davası sonucunda, Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.12.1977 tarihli ve 1977/2426 Esas, 1977/2243 Karar sayılı kararıyla…’nun tek mirasçısının … (…) olduğuna karar verildiği; … (…)’in de bu veraset ilamına istinaden, …’nun çekişme konusu taşınmazdaki payının üzerine intikalini sağladıktan sonra, bu şekilde edindiği tüm payı 1978-1980 yılları arasında satış yoluyla elden çıkarttığı, sonradan dava dışı kişiler tarafından … (…) aleyhine açılan ve Türk uyruklu…’nun Arnavut uyruklu olduğu anlaşılan mirasçılarının ve Hazine’nin asli müdahil olduğu verasetin iptali davası sonucunda, Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 06.10.1987 tarihli ve 1978/51 Esas, 1987/1358 Karar sayılı kararıyla, Arnavut uyruklu Abdurrahman, Rıza ve Hekuran’ın sadece taşınır mallar yönünden… mirasçıları olduklarına, taşınmazlar yönünden ise, iki ülke arasında karşılıklılık (mütekabiliyet) bulunmadığından 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 35. maddesi hükmü gereğince “taşınmazlara ilişkin sadece Hazinenin mirasçı olabileceği” gerekçesiyle Hazine’nin mirasçı olduğunun tespitine ve bu nedenlerle … (…)’in tek mirasçı olarak kabulüne ilişkin Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesinin 28.12.1977 tarihli ve 1977/2426 Esas, 1977/2243 Karar sayılı veraset ilamının iptaline karar verildiği ve Yasa yollarından geçmek suretiyle kesinleştiği; bunun üzerine Hazinenin, Üsküdar 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1978/51 Esas, 1987/1358 Karar sayılı veraset ilamına dayanarak, …’nun çekişme konusu taşınmazdaki 2/3 payının davalılar üzerindeki kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istediği; aynı mirasçılık belgesinde…’nun Arnavut uyruklu mirasçıları olduğu saptanan Rıza, Hekuran ile Abdurrahman’ın 19.9.1986 tarihinde ölümü nedeniyle eş ve çocukları Bukuri, Enver, Nexhmie, Fatbardhc ve Bujar’ın, 31.10.2003 tarihinde hasımsız olarak açtıkları veraset davası sonucu…’nun Arnavut uyruklu mirasçıları olduklarına dair Eyüp 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.10.2004 tarihli, ve 2003/1020 Esas, 2004/1068 Karar sayılı veraset ilamını ibraz ederek, Hazine’nin açmış olduğu eldeki davada, mirasbırakanları…’ya ait çekişme konusu taşınmazlardaki 2/3 oranındaki payların davalılar üzerindeki tapu kayıtlarının iptaliyle, adlarına tescil talebiyle tapu iptali ve tescil davası açtıkları, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/248 Esas, 2009/155 Karar sayılı ilamı ile dava konusu 736 ada 9 parsel için davanın reddine karar verildiği, bu kararın hem Hazine hem de Arnavut uyruklu mirasçılar olan davacılar tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14.12.2010 tarihli ve 2010/8760 Esas, 2010/13386 Karar sayılı ilamı ile dava konusu 736 ada 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden kararın onandığı, verilen hükmün taraflar açısından kesinleştiği anlaşılmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de; delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür.
Hemen belirtilmelidir ki, Türk Medeni Kanunu’nun 1007 nci maddesinde öngörülen sorumluluk kusursuz sorumluluk olup, Hazine’nin sorumlu tutulabilmesi bakımından;
a)-Tapu sicilinin tutulmasından dolayı bir zararın doğmuş bulunması,
b)-Memurun hukuka aykırı eyleminin olması,
c)-Zarar ile eylem arasında illiyet bağı bulunması, yani illiyet bağının kesilmemiş olması koşullarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu koşullara göre, davacının iddia ettiği zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığını kesinlikle söylemek olanaksızdır. Zira, Türk Medeni Kanunu’nun 1007 nci maddesinde yazılı mesuliyet Devletin bu işte çalıştırdığı memurların hata yapmaması hususunda ihtimam ve nezaret göstermesi vecibesine istinat eder. (İmre kusursuz mesuliyet halleri 1949 s. 197)
Bu itibarla, davacının iddia ettiği zarar tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmamakta, somut olayda, tazminat isteğinin dayandırıldığı hukuki sebep sicilin baştan itibaren oluşturulmasına ilişkin işlemlere ait olmayıp sonradan meydana gelen sebebe bağlı olduğu ve sonradan doğan duruma göre de sicilin tutulmasıyla ilgili olarak tapuda görevli memurların yaptığı hukuka aykırı bir işlemin varlığından da bahsedilemez. Öyleyse iddia edilen zararın tapu sicilinin tutulmasından doğmadığı aksine mahkemece verilen ve verildiği tarihte geçerli olan bir veraset ilamına göre işlem yapılmasına rağmen aynı murise ait daha sonra başka mahkemece verilen ve ilk veraset ilamını geçersiz kılan ikinci bir veraset ilamı ile ilk verasetin geçersiz olduğunun anlaşılması üzerine zararın doğduğu tartışmasızdır.
Bu durumda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemi olmadığına göre TMK’nın 1007 nci maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 25.10.2022 tarihinde oy çoğunluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/1017 Esas, 2019/3705 Karar sayılı ilamında ki karara muhalif olarak imza attığım karşı oy yazısındaki gerekçelerde belirttiğim, tapu sicilinin düzenlenmesinin de TMK’nın 1007 nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup tapu memurunun eyleminin hukuka aykırı olmasının zorunlu olmayıp, olayda kusursuz tehlike sorumluluğu uygulanacak olması karşısında murisin taşınmazlarının hukuka aykırı olarak el değiştirmesinin zarara sebebiyet vermesi nedeniyle Devlet oluşacak zararlardan sorumludur, düşüncesi ile Dairemizin sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.