YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/16843
KARAR NO : 2023/6395
KARAR TARİHİ : 15.06.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın kabulüne ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi 1926 doğumlu … ‘nın 07.05.2005 tarihinde vefat ettiğini, … ‘nın vefatına istinaden … 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1811 esas sayılı veraset ilamını aldıklarını buna göre …’nın mirasçılarının müvekkilleri olduğunu, müvekkillerinin muristen kendilerine intikal eden taşınmaza ilişkin haklarını alamadıklarını, … ili, … Kasabası sınırlarında bulunan taşınmazların 11.06.1929 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 1505 Kanun’a istinaden … İl İdare Kurulunun 23.08.1944 tarihli ve 554 sayılı kararı ile istimlak ve ifraz edildiğini, kanuna istinaden bir kısım taşınmazların müvekkillerinin murisine bırakıldığını, kalanın ise kamulaştırılarak bedelsiz olarak köy halkına dağıtıldığını, ancak 1505 sayılı kanun ile kamulaştırma yapılırken taşınmaz maliklerine tercih edecekleri yerden yer beğenmek suretiyle tercih hakkını kullandırma zorunluluğunun da getirtildiğini, buna rağmen müvekkillerine yer tercih etme hakkı kullandırılmadığını ve en değerli yerlerin düşük bedelle kamulaştırıldığını, müvekkillerin murislerinin 1926 yılında yapılan kadastro ölçümlerine göre 44.601 dekar arazisinin olduğunu, bu taşınmazdan 11.478 dekarının müvekkillerinin murisi üzerinde bırakıldığını, ancak daha sonra İl İdare Kurulunun ilk kararından dönerek taşınmazı 26.526 dekar kabul edip bunun üzerinden müvekkil murislerine yer bırakılmasına karar verdiğini, İl İdare Kurulunun almış olduğu ikinci kararın Danıştay Dava Daireleri Kurulunca iptal edilerek müvekkillerin murisine 44.601 dekar üzerinden kamulaştırma yapılmasına ve bu miktar üzerinden yer bırakılmasına karar verdiğini, İl İdare Kurulunun Danıştay kararını uygulamadığını, ikinci almış aldığı karar doğrultusunda yer verdiğini, müvekkillerin murislerinden …’nin ölünceye kadar Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesinde pek çok dava açtığını, davaların lehine sonuçlanıp kararların Yargıtayca onandığını, … ‘nın da aynı şekilde dava açtığını, 1945 yılında yürürlüğe giren Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu ile 1505 sayılı Kanun’un yürürlükten kalktığını, bu uygulamanın bir benzeri daha olmayıp müvekkillerinin kamulaştırma bedelini dahi alamadıklarını, ayrıca psikolojik ve sosyal bir baskı altında olduklarını belirterek 1944 yılı itibarıyla müvekkillerinin murisine ait olan taşınmaz miktarların tespit edilerek Danıştay Dava Daireleri Kurulunun kararına istinaden eksik verilen kısım kadar Hazine uhdesinde olan ve arazi vasfında bulunan taşınmazların tercih hakkı kullandırılmak suretiyle tapuda iptal ve tescillerine, bu mümkün olmadığı takdirde en yüksek bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte taraflarına ödenmesine karar verilemesini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin karşı yana yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
2. Birleştirilen 2021/111 Esas sayılı dava dilekçesinde özetle; dilekçemizde yer verdiğimiz ada parseller arasından seçilecek olan müvekkillere ait 359,57 dekarlık alan için işgal tarihinden (1945 yılı) itibaren hesaplanacak; taşınmazları kullanamamalarından dolayı mahrum kalınan kârın, taşınmazdan elde edilmesi muhtemel kazançların, uğramış olunan olumlu ve olumsuz zararın hesaplanarak, işgal tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkillerime verilmesini, belirsiz alacak davası olmak üzere şimdilik 1.000 TL olarak kabulünü talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; İl İdare Kurulunun işlemine karşı Maliye Hazinesi taraf gösterilerek dava açılmasının doğru olmadığını, olayın bir idari işlemden doğan zararın tazmini talebine yönelik olduğundan görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu, bu nedenle görev itirazında bulunduklarını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2005/5-288 esas sayılı kararı ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) 38 inci maddesinin iptal edildiği, iptal kararından önce 2942 sayılı Kanun’un 38 inci maddesinde öngörülen 20 yıllık hak düşürücü süre geçirildiğinden tapu malikinin mülkiyet hakkı sona erdiğinden artık taşınmaz kamulaştırmayı yapan idarenin mülkiyetine geçtiğini, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda süresinde açılmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kamulaştırmasız el atmadan doğan davalarda dava şartının gerçekleşmediğini, belirterek öncelikle görev, zamanaşımı ve diğer yönlerden davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
2. Birleştirilen 2021/111 Esas sayılı dosyada sunulan cevap dileçesinde özetle; husumet, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının öncelikle dikkate alınmasına, belirtilen nedenlerle davanın reddine, davacının davasının haksız ve hukuksal dayanaktan yoksun olması nedeniyle esastan reddine ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece 20.04.2015 tarihli ve 2011/167 Esas, 2015/184 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 20.04.2015 tarihli ve 2011/167 Esas, 2015/184 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu; dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre, … İl İdare Kurulu’nun 23.08.1944 tarih ve 554 sayılı kararı ile … kasabasında bulunan taşınmazların 1505 sayılı Kanun uyarınca kamulaştırılmasına karar verilerek davacıların murisleri … ve …’nin hissedar olduğu taşınmazlardan … için 1393 dekar, … içinse 657 dekar uhdesinde bırakılmak suretiyle kalan kısmın kamulaştırıldığı, ancak … İl İdare Kurulu 20.11.1945 tarihli ve 789 sayılı ek kararı ile ilk karardan dönülerek davacıların murislerinden …’a 863 dekar, …’ye ise 500 dekar yer bırakılmasına karar verildiği, çiftlik sahiplerinin başvurusu üzerine Danıştay Dava Daireleri Kurulunun 17.10.1947 tarihli ve 1947/119 sayılı kararı ile … İl İdare Kurulunun 20.11.1945 tarihli ek kararının iptaline karar verilerek ilk belirlenen dekar üzerinden mal sahiplerine yer bırakılmasına karar verildiği, İl İdare Kurulunca Danıştayın kararına uyulmayarak 20.11.1945 tarihli ek karar doğrultusunda işlem yapıldığı, davacıların murislerine ait olup 1505 sayılı Kanun uyarınca kamulaştırılarak çiftçiye dağıtılan parseller için davacılar murisleri tarafından tercih hakkı kullanılarak muhtelif tarihlerde Bozkır Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptal ve tescil davaları açıldığı, bu davalar sonucunda murislerden … adına toplam 218,330 dekar, … adına ise 109,10 dekar yerin tapuya tesciline karar verildiği, davacıların talebinin Maliye Hazinesi uhdesinde bulunan yerlerden, tercih hakkı kullandırılmak suretiyle mahkeme kararıyla daha önce yasanın tanıdığı oranda aldıkları miktarlar ile kendilerine idare kurulunun ek kararı ile verilen alanların yüzölçümü toplamı düşülerek kalan kısmın tapu iptali ve tescili, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin ödenmesini talep etmiş olduğu anlaşılmıştır. 16.05.1956 tarihli 1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşınmazına kamulaştırmasız el atılan kişi, kamu tüzel kişiliğine karşı müdahalenin men’i davası açabileceği gibi fiili duruma razı olarak kamu tüzel kişiliğine karşı mülkiyet hakkının devrine karşılık taşınmaz bedelinin tahsili istemli dava açabilir ve bu davalara da adli yargıda bakılır. Bu itibarla; … İl İdare Kurulunun 23.08.1944 tarihli ve 554 sayılı kararı uyarınca davacıların murislerinden …’a 1393 dekar, …’ye ise 657 dekar yer bırakılması gerektiği halde, daha az yer verildiği, davacılar murislerine yasa uyarınca bırakılan yerler ile tapu iptal ve tescil davası açmak suretiyle adlarına tescil edilen yerler düşünce, muris …’a 311,67 dekar, …’ye ise 47,9 dekar eksik yer verilmek suretiyle toplamda 359,57 dekar alana kamulaştırmasız el atma olgusunun gerçekleştiği anlaşıldığından, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle davaya bakma görev idari yargı merciine ait olduğundan, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile bozma ilâmına uyularak yapılan inceleme sonucunda asıl davanın kısmen kabulü ile birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemece dava tarihi esas alınarak değerlendirme yapılmasını hatalı olduğunu, günümüz şartlarında belirlenen bedel ile zararını karşılayacak nitelikte olmadığını, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinin emeğinin karşılığı olmadığını, 02.06.1929 tarihinde kabul edilen 1505 sayılı Kanun’a istinaden 23.08.1944 tarihli … İl İdare Kurulunun kararına da uymadan müvekkillerimin murislerine ait taşınmazlara el konulmuş olması Anayasanın güvence altına aldığı mülkiyet hakkına aykırı olduğunu, müvekkillerin murislerinin taşınmazlarına baştan el konulmuş, müvekkiller ve murisleri dava açmak zorunda kaldığını, herhangi bir zaman aşımı işlememesi gerektiğini, açılan dava elde edilemeyen mahrumiyetlerin tazmini davası olduğunu, dolayısıyla zamanaşımı geçmediği gibi işlemeye başlamadığını, 02.08.2021 tarihinde açılan davada bu tarihten geriye doğru 5 yıllık süre içerisinde ecrimsil hesabı yaptırılarak müvekkiller lehine hüküm kurulması gerekirken doğrudan doğruya reddedilmiş olması yasal olmadığından kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahkemenin ilk kararında direnmesi gerektiğini, Hazine aleyhine dava açılmasının usul ve Kanun’a aykırı olduğunu, hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, bilirkişi raporları hükme esas alınacak nitelikte olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürmüştür.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin ve ecrimisilin tahsili hususundadır.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun’un “Kamulaştırılmaksızın kamu hizmetine ayrılan taşınmazların bedel tespiti” kenar başlıklı geçici 6 ncı maddesinin birinci, ikinci ve altıncı fıkraları.
3. 2942 sayılı Kanun’un (2942 sayılı Kanun) 11 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Ecrimisil yönünden yapılan incelemede; 25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre ecrimisil davaları 5 yıllık zamanaşımına tabii olup, bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar. Davalı Hazine vekili tarafından zamanaşımı itirazı ileri sürüldüğü ve davacılar tarafından açılan kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat davası ile davacıların mülkiyeti devretmeye rıza göstermiş oldukları kabul edilmektedir. Bu itibarla davacılar ancak asıl dava tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için ecrimisil talep edebileceği gözetildiğinde, ecrimisile ilişkin davanın kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı tazminat davasından çok sonra açıldığı anlaşılmış olup, ecrimisil talebi yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
3. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
4. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor, hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki, 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmazın dava tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak değerini tespit etmelidir.
5. Buna göre; o yörede mutad olarak ekilen münavebeli ürünleri ve münavebeye alınan ürünlerin dekar başına verim miktarları İlçe Tarım Müdürlüğünden, değerlendirme tarihi olan 2011 yılı dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg. satış fiyatlarının da ilgili resmi kuruluşlardan sorularak taşınmazların olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine, kapitalizasyon faiz oranı uygulanarak yer bedelinin belirlenmesi gerekirken bu yönteme uyulmadan taşınmazın değerini belirleyen rapora göre hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Mahkeme kararının sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA,
Davacılardan alınan peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine,
15.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.