Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/16629 E. 2023/3403 K. 04.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/16629
KARAR NO : 2023/3403
KARAR TARİHİ : 04.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeni ile uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak düziltelirek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 08.11.2022 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü vekili Avukat Ayşe Ümit Yeğenoğlu geldi, davacı vekili duruşmaya katılmadı.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra verilen geri çevirme kararı üzerine gelen dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ili, … ilçesi, … Mahallesi Değirmendere Mevkiinde bulunan, tapuda cilt 74, sayfa 16, sıra 1’de kayıtlı bulunan 275.700.00 m² yüzölçümündeki “içinde 795 zeytin ağacı bulunan tarla” vasıflı taşınmazı, üzerinde hiçbir kısıtlayıcı şerh olmadan 21.08.1996 tarihinde Santo Kanyazlar’dan satın aldığını, bilahare taşınmazın bulunduğu yörede yapılan kadastro çalışmalarında, bahse konu tapu kaydı esas alınarak müvekkili adına herhangi bir tespit yapılmadığını, Kınık Kadastro Mahkemesinde açılan 2006/39 Esas sayılı tespite itiraz davasının müvekkili aleyhine neticelendiğini, mevcut durum itibarıyla müvekkilinin tapu senedine bağlı bulunan mülkiyet hakkının ihlal edildiğini bu nedenle; davaya konu taşınmazın değerinin Kınık Kadastro Mahkemesinin 2006/39 Esas sayılı dava dosyasının kesinleştiği tarih dikkate alınarak hesaplanması suretiyle belirlenecek tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın ham toprak vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıtlı olduğunu, davacının iddia ettiği gibi tapu senedine bağlı bir mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini, somut olayda tapu sicilinin hatalı tutulmasının hukuken mümkün olmadığını, doğmamış bir hakkın yitirilmesinden de söz edilemeyeceğinden, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin yasal şartlarının bulunmadığını bu nedenlerle açılan davanın usul, esas ve süre yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hüküm altına alınan tazminat için esas alınan faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu, mahkemece hükme esas alınan taşınmazın yüz ölçümü, tapu senedinde açıkça yazılı olduğu üzere 275.700.00 m² olmasına rağmen, bilirkişilerin arazi üzerindeki ölçümlemesi esas alınarak eksik yüzölçümü olan 218.517,67 m² üzerinden hesap yapılmasının usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı bir fiil olmadığını, mahkemece eksik araştırma ve hukuki nitelendirmedeki hatalı değerlendirme ile verilen kararın kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde olduğu kabul edilerek net gelir metodu esas alınarak değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, buna karşın davacı vekilinin ıslah talebi doğrultusunda faiz işletilmesi gerektiğinden ve karardan sonra, davacı …’nın 17.01.2022 tarihli, “temlik sözleşmesi” ile iş bu dosyadaki alacağını …’ya kayıtsız ve şartsız olarak temlik ettiği de gözetilerek, alacağını temlik eden davacı … yönünden hüküm kurulması doğru olmadığından hükmün bu hususlardan düzeltilmesi suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrarla ve temlik alan … kendisini vekille temsil ettirdiği hâlde lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi gerektiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 3116 sayılı Orman Kanunu (3116 sayılı Kanun)’un 7 nci maddesi.

7. 6831 sayılı Orman Kanunu ( 6831 sayılı Kanun )’un 11 nci maddesi .

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre yapılan incelemede; davacının, 21.08.1996 tarihinde satın aldığı Kınık İlçesi, İbrahimağa köyü, Değirmendere Mevkiinde kain, Cilt No:74, Sayfa No:16 ve Sıra No:1’de kayıtlı bulunan 275.700,00 m² miktarında, “içinde 795 ağaç zeytini olan tarla” vasfındaki tapu kaydının, yörede yapılan 2006 tarihli kadastro çalışmaları sırasında uygulanmaması sonucu adına herhangi bir taşınmaz tespit edilmemesi sebebiyle zarara uğradığından bahisle eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır.

4. İzmir Orman Bölge Müdürlüğünün, 09.08.2017 tarihli ve 142 sayılı, İzmir Kadastro Müdürlüğünün 28.01.2015 tarihli ve 62 sayılı cevabî yazıları ve bilirkişi kurulunun 20.09.2017 havale tarihli raporu ve ekli fen bilirkişisi Faruk İçen ve Orman Bilirkişisi Cengiz Dönmez’e ait krokili raporda; davacının dayandığı tapu kaydı 275.700,00 m² miktarında olmakla birlikte, zeminde 218.517,67 m² miktarında olduğu ve bu miktarın krokide (A) harfi ile yeşil renkte boyalı olarak gösterilen 111.446,13 m²lik kısmının, Kınık İlçesi, Musacalı Mahallesi kadastro çalışma alanında “Asarlık ve Kaldırım Devlet Ormanı” sınırları içerisinde kaldığı; raporda (B) harfi ile yeşil renkte boyalı olarak gösterilen 107.071,54 m2lik kısmının ise Kınık ilçesi, İbrahimağa Mahallesi kadastro çalışma alanında 138 ada 1 parsel numarası ile “Erikçe ve Kocaavlu Devlet Ormanı” sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmış olup, Musacalı Mahallesinde orman tahdidinin 3116 sayılı Kanun’a göre 1943 yılında yapılıp ilan edilerek 1945 yılında Resmî Gazetede yayımlanarak kesinleştiği ve zabıt defterine tescilinin yapıldığı; genel arazi kadastro çalışmalarının ise 766 sayılı Tapulama Kanunu çerçevesinde 1978 yılında yapılıp bu çalışmalar sonucu oluşan askı ilanları yapılarak 1978 yılında kesinleşmesi üzerine de tapu kütüklerine tescillerinin yapıldığı, 1978 yılında yapılan genel arazi kadastro çalışmaları sırasında davacının dayandığı tapu kaydının uygulanmadığı, bu kısma ilişkin herhangi bir kadastro tespit tutanağı tanzim edilmediği, İbrahimağa Mahallesinde orman tahdidinin 3116 sayılı Orman Kanunu’na (3116 sayılı Kanun) göre 1943 yılında yapılıp ilan edilerek 1945 yılında Resmî Gazetede yayımlanarak kesinleştiği ve zabıt defterine tescilinin yapıldığı 2006 yılında genel arazi kadastro çalışmalarında 3116 sayılı Kanun’a göre yapılmış eski tahdidin aplikasyonu ile orman sınırlarının belirlenmesi ve arazi kadastro çalışmalarının yapıldığı, bu çalışmalar sonucunda oluşan orman sınırlandırmasına ait tespit tutanaklarının, 20.06.2006-19.07.2006 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleştiği ve orman parselinin 138 ada 1 parsel numarası ile “devlet ormanı” olarak zabıt defteri ve tapu kütüklerine aynen aktarıldığı, arazi kadastro çalışmalarına ait tespit tutanaklarının ise 29.07.2006-28.08.2006 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleştiği ve tapu kütüklerine tescillerinin yapıldığı, 2006 yılında yapılan arazi kadastro çalışmaları sırasında davacının dayandığı tapu kaydının uygulanmadığı anlaşılmıştır.

5. Dava konusu yapılan ve fen bilirkişi raporunda (A) ve (B) harfi ile gösterilen bölümlerin, Musacalı Mahallesi kadastro çalışma alanında “Asarlık ve Kaldırım Devlet Ormanı” ile İbrahimağa Mahallesi kadastro çalışma alanında “Erikçe ve Kocaavlu Devlet Ormanı” sınırları içerisinde kaldığı, İbrahimağa ve Musacalı Mahallesinde orman tahdidinin 3116 sayılı Kanuna göre 1943 yılında yapılıp ilan edilerek 1945 yılında Resmî Gazetede yayınlanarak kesinleştiğinin anlaşıldığı, 3116 sayılı Kanun’un 7 nci maddesinde belirtilen, “Komisyonların tahdid mazbatalarının hulâsaları Resmî Gazete ile ilân edilir. Hududu gösteren kroki de dahil olduğu halde bunların birer sureti alâkalı belde ve köylerin münasib yerlerine talik olunur…Bu talik, şahsen tebliğ hükmündedir. Zabıt mündericatına razı olmıyanlar, talik tarihinden itibaren üç ay içinde mahallî mahkemelerine müracaatla itiraz edebilirler…” hükmü ile 6831 sayılı Kanun ‘un 11 nci maddesinde belirtilen; “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilan edilir. Bu ilan ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde …dava açabilirler… Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmü uyarınca orman tahdit çalışmalarının kesinleştiği tarihten itibaren aradan geçen zaman içerisinde itiraz etmeyen ve genel mahkemelerde dava açarak uygulanmayan tapu kaydı kapsamında kalan yerin adına tescilini talep imkanı var iken bu hususta talepte bulunmayan davacı tarafın eldeki tazminat davasını açması doğru olmadığı gibi, davacı tarafın dayandığı tapu kaydının geldisi 1942 tarihli tapu kaydı olup 13.07.1945 tarihinde yürürlüğü giren 4785 sayılı Orman Kanununa Bazı Hükümler Eklenmesine ve Bu Kanunun Birinci Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesi gereğince 2 nci maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanların devletleştirildiği ve tapu kaydının hukukî değerini yitirdiği, bu nitelikteki eski tapu kaydına dayalı olarak da mülkiyet hakkı ileri sürülemeyeceğinden, somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığından davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davalı Hazine vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edenden alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

04.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.