Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/16519 E. 2023/6218 K. 13.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/16519
KARAR NO : 2023/6218
KARAR TARİHİ : 13.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne, davaya konu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; tapuda müvekkili adına kayıtlı … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 661 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının “beyanlar” hanesinde bulunan “Kısmen orman sınırları içinde kalmıştır.” şeklindeki şerhin müvekkilinin tasarruf yetkisini kısıtladığını, 661 parsel sayılı taşınmazın “orman” olarak ayrılan bölümlerinin bu parselden ifraz edilerek davalı adına tesciline ve ifraz edilecek bölümün değeri olarak, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II.CEVAP
1.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; usule ilişkin olarak davanın zaman aşımı nedeni ile reddi gerektiğini, ayrıca kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığını, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu (2942 sayılı Kanun) hükümlerince kamulaştırma işlemi yapılmadığını, dava konusu yerin Devlet Ormanı niteliğinde olduğundan orman kadastro komisyonu tarafından orman kadastrosu orman sınırlaması yapıldığını, bu işlemde kamulaştırma hükümleri ve kamulaştırmasız el atmadan söz edilmesinin mümkün olmadığını, devlet ormanlarında 2942 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanamayacağını, … yönünden davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiğini, Orman Genel Müdürlüğüne husumetin yöneltilemeyeceğini, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığını, dava konusu yere ait kısmen orman sınırları içerisinde kalması nedeni ile açılmış ve sonuçlanmış herhangi bir davanın söz konusu olmadığını, davacının varlığından söz ettiği tapu kaydının henüz iptal edilmeden bu aşamada huzurdaki davanın açılmasının mümkün olmadığını, taşınmaz üzerine koyulan şerhin bilgi edinilmesi anlamını taşıdığını, işlem tesisine engel nitelikte bir unsur olmadığını, ayrıca usul ve esas yönlerinden de davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine ilişkin karar verilmesini talep etmiştir.

2.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu bu nedenle reddi gerektiğini, zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davacı vekilinin dilekçesinde dava konusu taşınmaza ilişkin olarak kamulaştırmasız el atmadan bahsedildiğini, ancak açılan davada zaman aşımının çoktan dolduğunu, ayrıca kamulaştırmasız el atmanın söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın bir kısmının orman sınırları içinde kaldığına ilişkin tapu kaydına şerh koyulduğunu, buna göre de bundan Orman Genel Müdürlüğünün sorumlu olduğunu belirterek haksız ve yersiz olarak açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III.MAHKEME KARARI
Mahkemenin 109.11.2013 tarihli ve 2013/168 Esas, 2013/386 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kaldığını orman olarak sınırlandırıldığını malikin mülkiyet ve tasarruf imkanı ortadan kaldırıldığından; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin … ve … –Türkiye 22 Eylül 2009 tarih, 24620/04 sayılı kararı ve 23 Mart 2010 tarih, 2150/05 sayılı kararlarında, bir taşınmazın kamu orman arazisi olarak vasıflandırılmasıyla birlikte malikin mülkiyet hakkını kullanmasına yönelik bir müdahalenin olduğunu ve bu vasıflandırmanın söz konusu taşınmazın tasarruf nisabını önemli ölçüde azaltan bir etki oluşturduğunu, malikin arazisinden gerçek anlamıyla istifade edemediğini ve her anlamda mülkiyet hakkının içini boşaltan bir etki yarattığı kabul edildiğinden davacının taşınmazı orman olarak sınırlandırıldığı ve taşınmazdan yararlanma ve tasarruf etme hakkı kısıtlandığı halde, tapusu davacı üzerinde diye tazminat talebinin reddinin, Ek 1 nolu Protokolün 1inci maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesine de aykırı olduğundan Orman olarak sınırlandırılan ve tapusu halen davacı üzerinde bulunan taşınmazdan davacının yararlanma ve tasarruf etme hakkı kalmadığından, ayrı bir tüzel kişiliği bulunan … yönünden işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi, Hazine hakkındaki davanın ise husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

3 Dairemizin onama ilâmına karşı süresi içinde davalı … vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

4. Kapatılan 20 Hukuk Dairesince yapılan karar düzeltme incelemesi sonucunda, kural olarak; ormanlarda kuru mülkiyet Hazineye, kullanım hakkı ise Orman Genel Müdürlüğüne ait olduğu, bir yerin orman olduğunun belirlenmesi halinde ise hiçbir harç ve resim alınmaksızın orman olarak Hazine adına tescil olduğu ve bu hususun kanunun amir hükmü gereği olduğu bu nedenle yapılacak yargılama sonunda tazminata hükmedilmesi halinde davacıya ait tapu kaydının iptal edilerek orman olarak Hazine adına tesciline de karar verileceğinden, her halükarda yine Hazine yasal hasım konumunda olup; davanın reddine karar verilmesi karşısında, dairenin bozma ilâmındaki gerekçeler doğru olup, sadece Hazine hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesine ilişkin cümlelerin çıkartılarak ilâmın düzeltilmesi gerekmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 23.02.2017 tarihli ve 2016/69 Esas, 2017/59 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüyle 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, 661 parsel sayılı taşınmazın 23.11.2016 havale tarihli bilirkişi raporunun ekinde bulunan krokide A harfi ile gösterilen kısmının (8.240,27m²’lik kısmının) davacı adına olan tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 23.02.2017 tarihli ve 2016/69 Esas, 2017/59 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idareler vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Kapatılan 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olmadığı, taşınmazın 8.240,27 m²lik kısmının orman sınırları içinde kaldığı belirlenmiş ise de mahkemece kesinleşen tahdide ilişkin tutanaklar ve orman tahdit haritaları getirtilmediğinden raporun denetlenemediği, tazminat istemi yönünden ise her ne kadar henüz tapunun iptali söz konusu olmadığından dava tarihi itibarıyla taşınmaz değerinin belirlenmesi doğru ise de tazminat davalarında 2942 sayılı Kanun’daki esaslar çerçevesinde taşınmazın değeri belirleneceğinden, taşınmazın niteliğinin arsa mı, arazi mi olduğunun tespit edilebilmesi için imar durumunun ilgili belediye başkanlığından sorularak araştırılması ve sonucuna göre “emsal metodu” ya da “gelir metoduna” göre bedelin hesaplanması gerekirken, mahkemece taşınmazın imar durumu yeterince araştırılmaksızın serbest piyasa rayicine göre taşınmazın değerini hesaplayan bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulması doğru görülmediğinden ve kabule göre de 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davalarında sorumluluğun Hazineye ait olmasına rağmen mahkemece hükmedilen tazminatın Hazine ile birlikte Orman Yönetiminden tahsiline ve kabul ve red oranında davalı … Yönetimi aleyhine yargılama giderine ve vekâlet ücretine hükmedilmesi de yerinde görülmediğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davalı … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, Hazine aleyhine açılan davanın kabulüne, 320.011.08 TL tazminat bedelinin dava tarihi olan 27.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … Hazinesinden tahsili ile tapu kaydındaki hisseleri oranında davacılara verilmesine; 661 parsel sayılı taşınmazın 29.07.2022 havale tarihli bilirkişi raporundaki krokide A harfi ile gösterilen 8.256,22 m²lik kısmının davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde, Yargıtay 5. Hukuk Dairesince davanın görev yönünden reddine ilişkin yerel mahkeme kararının yerinde olmadığı belirtilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmişse de burada tapunun tutulmasından kaynaklanan bir durum söz konusu olmayıp, davacı tarafından açılan dava sadece tapu kaydında Orman idaresince verilen Orman Tahdit sınırları içerisinde kaldığına ilişkin şerhten kaynaklanan tazminat davası olduğu için yerel mahkemece verilen davanın görev yönünden reddine ilişkin kararı yerinde olup, davanın görev yönünden reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğu, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığını, davanın süresi içinde açılmadığını, bedelin yüksek belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat, istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu İstanbul ili, Silivri ilçesi, Beyciler Mahallesi, 661 parsel sayılı taşınmaza net gelir yöntemine göre değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin davalı Hazineden tahsili ile davacı tarafa ödenmesine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4 Mahkemece bozma öncesi karar ile 24,10 TL/ m² bedeli belirlendiği ve kararın davalı idareler vekillerinin temyizi üzerine bozulmasına rağmen, davalı idarenin usuli kazanılmış hakkı ihlal edilmek suretiyle bozma sonrasında belirlenen 38,76 TL /m² üzerinden fazlaya hükmedilmesi, bozmayı gerektirir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan Mahkeme kararının BOZULMASINA,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.