Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/16301 E. 2023/3809 K. 12.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/16301
KARAR NO : 2023/3809
KARAR TARİHİ : 12.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu … ili, … ilçesi, … Mahallesi 131 ada 6 parsel sayılı taşınmazın tapusunun Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda iptal edilerek orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, mahkeme kararının 09.07.2020 tarihinde kesinleştiğini, uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, zamanaşımı süresinin, hak düşürücü sürelerin geçirilmiş olduğunu, ormanların özel mülkiyet konusu olmasına yasal olanak olmadığı gibi kamu malı niteliğinde olan taşınmazlar hakkında Hazine aleyhine tazminat istemiyle açılan işbu davanın yasal dayanağı bulunmadığını, yasal ve hukuki dayanağı olmayan, tazminat davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, tapu iptal tescil davasının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; karara dayanak bilirkişi raporunda heyetçe takdir edilen m² birim değerinin taşınmazın gerçek değerinden çok düşük olup bu rapora dayanarak oluşturulan kararın kaldırılması gerektiğini, bilirkişi raporunda kıyas emsal olarak kabul edilen Kınalıada Mahallesi 10 ada 1 parsel ve 40 ada 8 parsel sayılı taşınmazların dava konusu taşınmazla benzer konumda olmalarına rağmen bilirkişi heyetince emsallerin dava konusu parsele göre değer oranları sırasıyla 0,30 ve 0,35 olarak takdir edildiğini ve bu oranların tahmini olup gerçeği yansıtmadığını, İlk Derece Mahkemesinin kararına dayanak olan bilirkişi raporunda kıyas emsal olarak kabul edilen 10 ada 1 parselin dava konusu parsele göre 0,30 olarak kabul edilen değer oranı uygulandıktan sonra 09.07.2020 tarihi itibarıyla 2.497,30 TL/m², 40 ada 8 parselin değerinin ise 0,35 değer oranına göre 02.03.2020 itibarıyla 2.407,11 TL/m² olarak hesap edildiğini, emsal satışlara konu taşınmazların dava konusu taşınmaza göre eksik ve üstün yönleri kıyaslanıp az olmakla birlikte 2.450,00 TL/m² ortalama birim değerine ulaşıldığından, davanın değerinin bu birim değer üzerinden artırıldığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu ve dava şartı noksanlığı nedenleriyle reddine karar verilmesi gerektiğini, tapuya güven ve iyiniyettten söz edilemeyeceğini, orman alanı içerisinde bulunan ve kesinleşmiş mahkeme kararı ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilen, doğal servet ve kaynak niteliğindeki ormanların özel mülkiyet konusu olmasına yasal olanak olmadığı gibi kamu malı niteliğindeki olan taşınmazlar hakkında mülkiyet hakkının ihlâl edildiği gerekçesiyle Hazine aleyhine tazminat istemiyle açılan iş bu davanın yasal dayanağının bulunmadığını, dava konusu alacak hakkının doğup doğmadığının tespiti yapılmadan bilirkişilere taşınmazın değerinin tespit ettirilmesinin usul hukukuna aykırı olduğunu, hem bilirkişi görevlendirilmesi hem de bilirkişi tarafından sunulan raporun içeriği de usul ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz arsa niteliğinde olmayıp fiilen orman niteliğinde olduğundan bilirkişilerce uygulanan hesaplama metodu yanlış olup belirlenen değer de fahiş olduğunu, idare yasal hasım olup aleyhine yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin de usul ve kanun hükümlerine aykırı olduğunu, ıslahla talep edilen alacakların da zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın belirlenen arsa niteliği ve emsal satış medoduna göre tapu kaydının iptal edildiği 2020 yılı itibari ile değerinin tespit edilmiş olmasına göre, mahkeme kararı usul ve kanuna uygun olup mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesi yönünden verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasına talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen nedenler ve resen belirlenecek nedenlerle temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu İstanbul ili, Adalar ilçesi, Kınalıada Mahallesi 131 ada 6 parsel sayılı 1.592,00 m² yüz ölçümlü arsa vasıflı taşınmazın davacılar murisi adına 27.04.1978 tarihinde bağış yolu ile tescil edildiğini Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucunda Adalar Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/120 Esas, 2016/11 Karar sayılı kararı ile taşınmazın tamamının tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 09.07.2020 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 26.11.2020 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

4. Arsa niteliğindeki İstanbul ili, Adalar ilçesi, Kınalıada Mahallesi 131 ada 6 parsel sayılı taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla yerindedir.

5. Buna karşın yapılan incelemede; emsal alınan taşınmazın satışına ilişkin akit tablosu Tapu Müdürlüğünden istenilip, dava konusu taşınmaz ile somut emsal taşınmazın 2020 yılında Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Müdürlüğünden getirtilip, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal kabul edilen taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmeden hüküm kurulduğundan, alınan rapor inandırıcı görülmemiştir.

6. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.