Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/16182 E. 2023/5337 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/16182
KARAR NO : 2023/5337
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu … ili, … ilçesi, … Mahallesi 154 ada 19 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kanal yatağı içinde kaldığını, taşınmaza kamulaştırma yapılmaksızın fiilen el atmanın devam ettiğini belirterek kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava konusu taşınmazın daha önce orman arazisi iken 6831 sayılı Orman Kanunu’nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesine göre orman dışına çıkarıldığını, daha sonra kadastro tarafından kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmı ile birlikte tescil edildiğinin anlaşıldığını, 3402 sayılı Kadastro Kanun’unu gereğince nehir yatağı niteliğindeki yerlerin özel mülkiyete konu edilemeyeceğini, … Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü tarafından kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taşınmazlar için tapu iptal davaları açıldığını, dava konusu taşınmazın evveliyatında orman arazisi oluşu ve sonrasında da kadastro tarafından kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmı ile birlikte şahıs adına tescil edilmesi, ayrıca taşınmazın bulunduğu sahanın 1950 yılı ve öncesinde doğal göl alanı olması ve idareye ait projeli bir kanalın bulunmaması sebebiyle söz konusu taşınmazın kamulaştırılması uygun görülmediğinden davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve el atma tazminatının davalı taraftan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; idarenin herhangi bir müdahalesinin olmadığını, Kelkit Irmağının tamamen doğal akışı gereği yer değiştiren ve su altında kalan taşınmazlar için müvekkil idareden kamulaştırmasız el atma ve ecrimisil tazmiatının tahsiline karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, dere, çay ve nehir yatağında kalan taşınmazlarla ilgili kamulaştırma sorumluluğunun Belediye ve Büyükşehir Belediyelerine ait olduğunu, dava konusu taşınmazın yerleşik Yargıtay içtihatlarına binaen öncelikle devamlı olarak mı yoksa geçici olarak mı dere yatağı niteliği taşıdığı araştırılarak buna göre yargılama yapılmalıyken yerel mahkemece Yeşilırmak’ın ve dava konusu taşınmazların hava fotoğrafları celp edilerek taşınmazların hangi tarihten itibaren dere yatağı içinde kaldığı hususu araştırılmadan eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, dava konusu taşınmazın daha önce orman arazisi iken 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesine göre orman dışına çıkarıldığı, daha sonra kadastro tarafından kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmı ile birlikte tescil edilerek usulsüz olarak özel mülkiyete konu edildiğini, dava konusu taşınmazın değerinin yüksek belirlendiğini, davalı idare adına tescil kararı verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın bir kısmının ırmak yatağı altında kaldığını, dere yataklarının ıslahından sorumlu olması sebebi ile davalı idarenin yasal hasım olarak tespitinde, dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde değerlendirmeye esas alınmasında, taşınmazın mahalle merkezine mesafesi dikkate alınarak belirlenen metrekare değerine %50 oranında objektif değer artışı uygulanmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ile bedelinin tahsili hususundadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına …” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Arazi niteliğindeki … ili, … ilçesi, … Mahallesi 154 ada 19 parsel sayılı taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesi ve alınan rapor uyarınca bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi yerindedir.

4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verilmiştir.