Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/15867 E. 2023/2475 K. 14.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/15867
KARAR NO : 2023/2475
KARAR TARİHİ : 14.03.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 39. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsiline ilişkin asıl ve birleştirilen davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihaî kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Dosya içeriğine göre asıl davanın davacıları olan …, …, , … yönünden hüküm altına alınan ve temyize konu edilen miktar Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.

Bu nedenle asıl davanın davacılar yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verildikten sonra davalı idarenin birleştirilen davanın davacısı … yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili birleştirilen dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi 607 ada 3/A ve 3/B parsel sayılı taşınmazlara kamulaştırmasız el atıldığından bahisle davacı hissesine düşen taşınmazlar bedelinin davalı idareden yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaza fiilen el atan idarenin tespit edilerek husumetin fiilen el atan idareye yönetilmesini gerektiğini, dava açılmadan önce idareye uzlaşma başvurusunda bulunarak uzlaşma sürecinin işletilmesi, Kanun ve Yargıtay içtihatlarına göre bilirkişi incelemesinin yapılması gerektiğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl ve birleştirilen davaların kabulü ve davacılar payının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın hukukî el atılan kısmında İdari Yargının görevli olduğunu, husumetin yanlış yöneltildiğini, belirlenen bedelin fahiş olduğunu, emsal seçimi ve değerlendirmesinin hatalı yapıldığını, objektif değer düşüklüğü uygulanması gerektiğini, el atmadan arta kalan kısma değer düşüklüğü hesaplanmasının doğru olmadığını, el atma tarihinin 1983 yılı sonrası olmadığını ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve Kanun’a uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre dava konusu taşınmazın davalı idarenin yetki ve sorumluluk alanında kaldığı ve husumetin doğru yöneltildiği, el atmadan arta kalan bölümün yüzölçümü ve geometrik durumu nazara alınarak uygulanan değer azalış oranının uygun olup taşınmazın tespit edilen bedelinden objektif değer azaltıcı unsur indirimi yapılmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bilirkişi raporunda davacı …’ın hatalı olarak 3/276 tek payı üzerinden hesaplama yapılsa da Mahkemece resen bu hata düzeltilerek diğer 3/276 payının da hesaba katıldığı, böylece ıslah doğrultusunda davanın kabulüne yönelik mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idare vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu 607 ada 3/B parseli yönünden davanın görev nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedelin fahiş olduğunu, emsal seçimi ve değerlendirmesinin hatalı yapıldığını, objektif değer düşüklüğü uygulanması gerektiğini, el atmadan arta kalan kısma değer düşüklüğü hesaplanmasının doğru olmadığını, davacı paylarının hesaplanmasında maddi hata yapıldığını ileri sürerek temyiz isteminde bulunmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idarelerden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına …” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Davalı idarece fiilen ana arter niteliğinde yol olarak el atılan dava konusu 607 ada 3/A parseli ile proje bütünlüğü gereği fiilen el atılmayan ve imar planında yol olarak ayrılan dava konusu 607 ada 3/B parselin bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğrudur.

4. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yazılı gerekçelere göre objektif değer azaltıcı unsur uygulanmayarak metrekare birim fiyatının belirlenmesi uygundur.

5. Temyizen incelenen karar tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davalı İdarenin Asıl Davanın Davacıları …, …, …, …’a İlişkin Temyizi Yönünden
Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,

B. Davalı İdarenin Birleştirilen Davanın Davacısı …’na İlişkin Temyizi Yönünden
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı idareden asıl dava yönünden peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, birleştirilen dava yönünden aşağıda yazılı kalan harcın alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.