Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/15747 E. 2023/4106 K. 26.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/15747
KARAR NO : 2023/4106
KARAR TARİHİ : 26.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun davalı Hazine yönünden esastan reddine, bir kısım davacılar yönünden kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların, … ili, …, … köyünde bulunan 12.05.1970 tarihli cilt:175, sayfa:20’de kayıtlı ifraz krokisine göre 105 nolu parsele isabet eden 50.000 m² yüzölçümündeki taşınmazın müvekkili … tarafından 3000/50000 hisseye isabet eden 3000 m²lik, müvekkillerinin murislerinden … tarafından 6000/50000 hisseye isabet eden 6000 m²lik kısmının satın alındığını, murislerden …, … , …, … , … vefat ettiğini, mirasçılarının müvekkilleri olduğu, … ili … ilçesi … köyü 229 parsel sayılı ve 9.329.050 m² yüzölçümlü taşınmazın kapsadığı alanın önceden Nisan 1325 tarih 71 ila 80 ve Nisan 1330 tarih 136 ila 141 nolu tapu kaydı hisseli olup 23/40 payı muhtelif kişilere, 17/40 payı ise … izafeten Hazineye ait iken Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde görülen izale-i şuyu davasında 11.01.1940 tarihli kararla taşınmazın büyüklüğü artırılarak 22.201,202 m² şeklinde malikleri adına tescil edildiğini, daha sonra Antalya Satış Memurluğunca satışa çıkarıldığını, 1964 yılında yapılan orman tapulamasında orman sınırı içinde bırakıldığını, 1965’te ifraz edildiğini ve muhtelif kişilere satıldığını, davacıların hisselerini de bu çerçevede aldığını, taşınmazın 1980’deki kadastroda 229 parsel numarasıyla Hazine adına tescil edildiğini, davacıların bedelini ödeyerek satın aldıkları bu hisselerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca değerlerinin tazminine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazında bulunduklarını, dava konusu 229 parselin kadastro sırasında Hazine adına tespit edildiğini, şahıslarca itiraz üzerine Antalya Kadastro Mahkemesinin 2004/1 Esas, 205/5 Karar sayılı kararıyla Hazine adına tescil kararı verdiğini, kararın kesinleştiğini, bu karara göre davacıların dayandıkları eski tapu ile 229 parselde mülkiyet haklarının olmadığının kesin hükme bağlandığını, hem maddi anlamda hem de şekli anlamda kesin hükmün mevcut olduğunu, kesin hükmün davacıları bağladığını, davacıların tazminat talebinin de dayanaksız olduğunu, davacıların dayandıkları eski tapuyla hakları mevcutsa bu haklarını eski tapularının revizyon gördüğü parsel maliklerinden isteyebileceklerini, Hazinenin herhangi bir sorumluluğunun olmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Bir kısım davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murislerinin, tapusunu kök tapudan almadığını, revizyon gören ifraz ve taksimle oluşan tapu kaydını aldığını, bu tapu kaydının da yolsuz tescil ile oluşturulduğunu, bu tescilin kök kaydı aşan bir tescil olduğunu, temelinin olmadığını, tapu kaydına güvenen müvekkilinin aldatılmasına sebep olduğunu ve davanın kadastro tespitine itiraz davası değil tazminat davası olduğunu, tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Hazinenin kusursuz sorumluluğu bulunduğunu, müvekkillerinin murislerinin de üçüncü kişi olarak tapu siciline güvenerek taşınmazı satın almış olup tapu kaydının dayanağı izale-i şuyu davasında yüzölçümün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkartılarak tescilin yolsuz yapılmasının bedelini bu konuda hiç bir kusurları olmayan müvekkillerine yüklenmesinin hatalı olduğunu, aynı kök taşınmazın ifrazı sonucu oluşan taşınmazdan yer satın alıp kadastro tespiti sırasında Varsak ve Koyunlar köyüne revizyon gören kişilerin tapuları geçerli sayılarak verilmesine rağmen dava konusu taşınmazın tapusunun, başka bir parsele revizyon görmediği halde tapunun miktarından fazla dava dışı parsellere revizyon gördüğü gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın reddi kararının usul ve Kanuna uygun olduğunu, lehlerine keşifte belirlenen taşınmaz değeri üzerinden nispi vekalet ücreti yerine, dava dilekçesinde belirtilen bedel üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesinin usul ve Kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin aynı taşınmaz yönünden verdiği 10.05.2018 tarihli ve 2016/10080 Esas, 2018/1754 Karar, 10.05.2018 tarihli ve 2016/7915 Esas, 2018/3621 Karar, 13.03.2018 tarihli ve 2017/6530 Esas, 2018/1749 Karar, 01.03.2018 tarihli ve 2017/6272 Esas, 2018/1625 Karar, 15.02.2018 tarihli ve 2017/7369 Esas, 2018/1036 Karar sayılı emsal kararları nazara alınarak taşınmazlara dayanak eski tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olduğu halde, buna itibar edilmeden Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinin kararına göre miktarının çok üzerinde yüzölçümleri belirlenerek izale-i şuyu davası sonucunda satış yapıldığı ve buna göre tapuda infaz yapıldığı, bu davanın yüzölçümün arttırılması davası olmadığı, yapılan kadastro çalışmasında 590 ve 229 parsel sayısında tespit gördüğü, vaki itiraz üzerine tespite dayanak alınan tapu kaydının miktarı ile geçerli olduğu ve tapu miktarı kadar kısmın başka parsellerde tapu malikleri adına tespit ve tescil edildiği kabul edilmek suretiyle Hazine adına tesciline karar verildiği ve hükmün temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği, bu durumda tapu memurunun kusurundan bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik görülmediği; ancak davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücreti yönünden yapılan incelemede, maddi tazminat davalarının tamamen reddi halinde vekâlet ücretinin maktuen belirlenmesi gerektiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Bir kısım davacılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesi isabetli olup, idare lehine keşif sonucunda taşınmazın ortaya çıkan değer üzerinden nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekâlet ücretine karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Antalya ili, Çamköy köyünde bulunan kayden 1.838.000 m² yüzölçümlü taşınmazla ilgili olarak, 1926 yılında Antalya Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonunda, mahkemece 11.01.1940 tarih ve 15/1 sayılı taksim ve satış kararı ile taşınmazın satışı yolu ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği, ancak kararda, tapu kapsamı belirlenirken kayıt miktarının değil, hudutların esas alınması sonucu 22.201.202 m²lik kısmın satışına karar verildiği, ilama dayalı olarak yapılan açık artırmada, taşınmazın Kemal Kasapoğlu ve Hasan Ümüksüz adına tescil edilmesinden sonra, 13.04.1944 tarih ve 118 sıra nosu ile oluşan tapu kaydının zaman içerisinde ifrazlara tâbi tutulduğu, maliklerin talebi, Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün 19.07.1968 tarih ve 5572 sayılı oluru ile 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planına bağlı olarak yapılan ifrazlar sonucu taşınmazın çok fazla parçaya bölündüğü, davacılar murislerinin bu taşınmazlardan hisse satın almak suretiyle taşınmazı edindiği; ancak taşınmazın bulunduğu yerde 1980 yılında yapılan tapulama çalışmalarında davacıya ait tapu hiçbir parsele revizyon görmeyerek kayıt kapsamındaki alanın 229 parsel olarak makilik vasfı ile Hazine adına 9.298.589 m² yüzölçümü ile tespit gördüğü ve bu taşınmazla ilgili Antalya Kadastro Mahkemesinde 06.12.1982 tarihinde açılıp 2004/1 Esas sayılı dosya üzerinden karara bağlanan davada, söz konusu taşınmazın tapu kaydının dayanağını oluşturan izale-i şuyu davasında yüzölçümünün 1.838.000 m²den 22.201.202 m²ye çıkarılarak tescilin dayanağının yolsuz olması ve taşınmazların bulunduğu sahanın 1946 yılında 3116 sayılı Kanun kapsamında yapılan orman tahdidi ile orman sınırları içerisine alındığı, 1952 yılında makiye tefrik edildiği ve 1976 yılında da orman sayılmayan makilik olarak Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın içerisinde bulunduğu alan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmakla beraber öncesinin Devlet Ormanı olması nedeniyle tespite itiraz davasının reddi ile yüzölçümü düzeltilerek taşınmazın fazlasının Hazine adına tesciline karar verildiği ve söz konusu kararın 01.07.2008 tarihinde kesinleşmesinden sonra 08.02.2018 tarihinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine göre tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Devlet sorumlu ise de somut olayda 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Davacı yönünden reddedilen davada aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin maktu olarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması doğrudur.

5. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekili ile bir kısım davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacı … vd.’den peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

26.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.