YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14846
KARAR NO : 2023/4364
KARAR TARİHİ : 04.05.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; … ili, … ilçesi, … köyü 1758 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kalması nedeniyle Hazine tarafından açılan dava sonucu tapu kaydının iptal edildiğini, uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, kayalık ve kumluk yerlerden olduğunu bu özellikleri nedeniyle kamu malı olduğu kuşkusuz olup kamu mallarında 4721 sayılı Kanun’un 1023 üncü maddesinin uygulama yeri olmadığını, tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal sebebe dayanılmasının zorunlu olduğunu, oysaki bu taşınmazda iyiniyet ve tapuya güven ilkesinin geçerli olmadığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. MAHKEME KARARI
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2014/30 Esas, 2015/210 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2014/30 Esas, 2015/210 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda; davaya konu taşınmazın niteliğinin ve değerinin yönetimine uygun şekilde tespit edilmediğini, taşınmazın vasfının yeniden araştırılması, arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.2017 tarihli ve 2017/28 Esas, 2017/240 Karar sayılı kararı ile davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. … Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.09.2017 tarihli ve 2017/28 Esas, 2017/240 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucunda; bozma sonrası duruşmaya … Malmüdürlüğünde görevli veri hazırlama kontrol işletmeni olan İsmail Berka katılmış ve dava konusu taşınmaza ilişkin ödeme yapıldığını beyan ederek; Maliye Bakanlığının 13.01.2012 tarihli ve 56 sayılı onayına göre davada Hazine adına sulh, kabul ve feragat işlemleri yapabilme yetkisi muhakemat müdürlüğüne, müdürlük olmayan yerlerde yetkilendirilen Hazine avukatlığının hukuki görüşü ile ilçelerde malmüdürünün teklifi üzerine Kaymakama ait olduğu bu nedenle mahkemece usulüne uygun olmayan sulh uyarınca hüküm kurulması, nedeniyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.07.2022 tarihli 2021/642 Esas 2022/439 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, davayı sulh ile sonuçlandırdıkları halde yargılamaya davalı idare nedeniyle devam olunduğunu, bu nedenle aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, sulh işlemi yapan davalı temsilcisinin sulha yetkili olmadığı gerekçesi ile kararın Yargıtayca bozulduğunu, bu nedenle de yeniden yargılama yapıldığını, Hazine temsilcisi olarak gelen kişilerin sulha yetkili olup olmadıklarını davacı taraf olarak bilmelerinin mümkün olmadığını, bu durumun Bakanlığın iç sorunu olduğunu, mahkeme hakimi de bu durumu bilmediğinden sulhe karar verdiğini, bu nedenle kusursuz tarafa yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesinin Usul Kanunu gereği olduğunu, bozma sonrası alınan hükme esas raporda az bir bedele hükmedildiğini ve keşif yapma mecburiyeti olmadığı halde keşif yapıldığını oysa ki Yargıtay bozma ilamında taşınmazın değeri ile ilgili bozma yapılmadığı belirterek kararı temyiz etmiştir.
2. Davalı Maliye Hazinesi vekili temyiz dilekçesinde özetle; yapılan ödemeler dikkate alınarak ve belirlenen tazminat miktarından düşüldükten sonra tazminat bedeli veya iade bedeli ile faiz başlangıç tarihleri tespit edilmesi gerekirken ödemeler dikkate alınmayarak hiç ödeme yapılmamış gibi sıfırdan tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığını, davacıların Hazineye iade borcu doğması gerekirken haksız şekilde Hazinenin borçlu olarak gösterilmesinin doğru olmadığını, yerel Mahkemece verilen temyize konu edilen son kararda yargılama giderleri ile vekâlet ücretine ödemeler dikkate alınmadan yeniden hükmedilerek Hazine aleyhine mükkerrer ödemeye neden olacak şekilde karar verildiğini, Yargıtay bozma ilamının gerekleri yerine getirilmediğini ve özellikle dava konusu taşınmazın tarla olarak bedeli ile arsa olarak bedelinin bilirkişilerce neredeyse aynı olarak belirlendiği dikkate alındığında, hükme esas alınmaması gereken bilirkişi raporlarına bağlı kalınarak ve ödemeler yönünden de bilirkişilere hesaplama yaptırılması gerekirken ödemeleri yok sayarak karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olduğunu belirterek kararı temyiz etmiştir.
C.Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 ila 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Mahkemelerin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu … ili, … ilçesi, … köyü 1758 parsel sayılı 1500 m² yüzölçümlü taşınmazın tarla cinsi ile 13.10.1988 tarihinde satış yoluyla davacı adına tescil edildiği, Hazine tarafından açılan dava sonucu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/211 Esas, 2012/220 Karar sayılı ilamıyla 1758 sayılı parselin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının iptaline, sicilden terkinine karar verildiği, temyiz incelemesinden geçerek 10.04.2013 tarihinde kesinleştiği eldeki davanın 10.04.2014 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3.Tapu kaydı mahkeme kararı ile iptal edilen arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesi ve tespit edilen bedelin davalı tarafa ödenmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin ileri sürdükleri temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
04.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.