Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/14663 E. 2023/3999 K. 25.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14663
KARAR NO : 2023/3999
KARAR TARİHİ : 25.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen taşınmazın kesinleşen kadastro mahkemesi kararı ile yüzölçümünde yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda; gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ili, … ilçesi, … Mahallesi 428 parsel sayılı taşınmazın evveliyatında 1959 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında 275.175 m² alanlı 101 parsel sayılı taşınmaz olarak Tapulama Komisyonu kararı ile dava dışı … adına tescil edildiğini, 1974 yılında yapılan ifrazla 219.065 m² yüzölçümlü 428 parsel olarak tescil edildiğini, dava dışı şahıslar arası satış gördüğünü, davacı … 17/219 payı 24.11.1993, davacı … 38/219 payı 14.11.2005, …’in tevhid satışla 10/73 payı 19.09.2012 tarihinde …’ün 595/7008 payı 25.19.2014 tarihinde tapuda satın alarak malik oldukları, satış tarihinden sonra Ceyhan Kadastro Mahkemesinin 2005/5 Esas – 2008/8 Karar sayılı kesinleşmiş kararı gereği taşınmazın yüzölçümünün 150.536 m² olarak düzeltilğini, 65.559 m² lik kısmının 27.0.2016 tarihinde … adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmazın yüzölçümü ile ilgili düzeltme 27.01.2016 tarihinde tapuya işlendiği, bu durumun müvekkillerinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; görev, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçirildiğini ileri sürerek davanın öncelikle usul yönünden; mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.03.2019 tarih ve 2018/106 Esas, 2019/91 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne ve tespit edilen bedelin yasal faizi ile birlikte davalı … Hazinesinden tahsili ile davacı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli ve 2019/1330 Esas, 2020/361 Karar sayılı kararı ile arazi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net geliri esas alınarak alınan gerekçeli, denetime elverişli rapora göre tespit edilen bedelin Kadastro Mahkemesinin kesinleşme (22.11.2013) tarihinde dava konusu taşınmaz için uygun bir değer olduğu, davacı … hakkında davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden bahisle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmiştir.

BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 25.02.2020 tarihli ve 2019/1330 Esas, 2020/361 Karar sayılı kararı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 31.05.2021 tarihli ve 2020/9194 Esas, 2022/ 9761 Karar sayılı kararı ile davacılardan …, … , … payları ile davacı …’ün 595/7008 payına göre davanın kabul edilmesinde bir isabetsizlik görülmediği, dava konusu taşınmazın tapu kaydında ilk olarak 27.01.2016 tarihinde yüzölçümü düzeltildiği hâlde, davacı …’ün 119/2336 payı 15.02.2016 tarihinde satın alarak edindiği ve davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacının 27.01.2016 tarihinden sonra satın aldığı pay yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz itirazında bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; kabul edilen kısımda yeterli araştırma yapılmadan davanın kısmen kabulüne karar verildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasını talep etmiştir

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri

2.4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.