Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/14650 E. 2023/2819 K. 22.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14650
KARAR NO : 2023/2819
KARAR TARİHİ : 22.03.2023

MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine, yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin maliki olduğu Sakarya ili, … ilçesi, … Mahallesi 141 ada 12 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığını, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; tapu kaydının iptalini isteme hakkı Hazinede olduğundan davanın taraf sıfatı yokluğundan reddi gerektiğini, Hazineye husumet yöneltilmesinin hatalı olduğunu, idari yargının görevli olduğunu, dava konusu taşınmazın davacı … olan tapu kaydı iptal edilmediğinden zarar ve 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, tespit edilen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile sicilden terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; gerçek zararın belirlenmediğini, dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazın karşılaştırılmasında “gördüğü talep” kriterinin kullanılmasının hatalı olduğunu, dava açılmasına neden olan hususların dava konusu taşınmazın değerini düşüren kriterler arasında sayılmasının kabul edilemeyeceğini, düşük bedel belirlendiğini, davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceğini, davacı tarafça yatırılan harçların faiziyle iadesi gerektiğini, ilave düzenleme ortaklık payı kesintisinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, enflasyon karşısında yasal faize hükmedilmesinin davacıların zararına neden olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

2. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; özel mülkiyete konu olmayan kıyılar için tazminat talep edilemeyeceğini, tazminat talep edilebilmesi için tapu kaydının iptal edilmiş olması gerektiğini, idare adına davacı tarafın dava açması ve tapu iptalini talep etmesinin usul hukuku açısından doğru olmadığını, idari yargının görevli olduğunu, davacı lehine nispi değil maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın niteliği dikkate alınarak arsa ya da arazi olarak değer biçilmesinin mümkün olmadığını, tazminatın denkleştirilmesi yoluna gidilmesi gerektiğini, emsalin uygun olmadığını, belirlenen bedelin yüksek olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kaldırma kararına uygun olarak yapılan yargılama neticesinde yazılan müzekkere ve mahkeme hâkimi tarafından yapılan hesaplama sonucu kaldırma nedenleri karşılanmış olup, arsa niteliğindeki taşınmazın bedelinin emsal kıyaslama yöntemine göre belirlenmesinde, bilirkişi raporundaki karşılaştırma tablosunda ve buna göre taşınmazın özelliklerinin değerlendirilmesinde, taşınmazdan %6 oranında ek düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak dava konusu taşınmazın 2018 yılı için 278,91 TL olarak hesaplanan m² birim fiyatı da bölge rayiçlerine uygun bulunmakla birlikte hüküm altına alınan tazminat miktarı üzerinden hesaplanan vekâlet ücretinin de doğru olduğu, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş, ayrıca ilave %6 oranında düzenleme ortaklık payı kesilmesinin hatalı olduğunu, istinaf sebeplerinin değerlendirilmediğini, belirlenen değerin Yargıtay denetiminden geçen dosyalarla çelişki arz ettiğini, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/381 Esas sayılı dosyasında dava konusu taşınmaza yakın mesafede bulunan … Mahallesi 72 ada 28 parsel sayılı taşınmazın 2015 yılında m² birim bedelinin 360,11 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5 inci ve 9 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dava konusu taşınmazın 13.09.2018 tarih ve 13965 yevmiye numaralı satış işlemi ile davacı … tescil edildiği, … Belediye Başkanlığının 13.11.2018 tarihli cevabi yazısında dava konusu taşınmazın tamamının 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na göre kıyı bölümünde kaldığının bildirildiği, 18.03.2019 tarihli koordinatsız fen bilirkişi raporunda ise Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünden temin edilen son kıyı kenar çizgisi doğrultusunda yapılan hesap sonucu tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığının belirtildiği, eldeki davanın 02.11.2018 tarihinde açıldığı, dava konusu taşınmazın tapu kaydına dava tarihinden sonra 24.02.2020 tarih ve 4285 yevmiye numaralı işlemle “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinde kalmaktadır” şeklinde şerh konulduğu anlaşılmıştır.

4. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi yasa uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan ‘’Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.’’ ve aynı Kanun’un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “ Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınması gerekirken sadece … Belediye Başkanlığının 13.11.2018 tarihli cevabi yazısına göre taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamında kıyıda kalması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyayı İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

22.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.