Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/14008 E. 2023/3614 K. 10.04.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/14008
KARAR NO : 2023/3614
KARAR TARİHİ : 10.04.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu … ili, … ilçesi, … Mahallesi 4858 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığına ilişkin şerh konulduğunu, bu nedenle uğramış olduğu zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; 3621 sayılı Kıyı Kanunu’na (3621 sayılı Kanun) göre kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle tapu kaydının iptali ile sicilden terkinini isteme yetkisinin Hazineye ait olduğunu, davanın taraf sıfatı yokluğundan reddedilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın tapu kaydının halen davacı adına kayıtlı olduğunu, bu nedenle davacının bir zararı olmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyı olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun usul ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiide metrekare birim fiyatlarının en az 1.500 TL olduğunu, harcın karar kesinleştiğinde faizsiz iadesinin mülkiyet hakkının ihlali olduğunu, enflasyon oranı dikkate alındığında yasal faiz uygulamasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; 3621 sayılı Kanun gereği kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, bir hakkı dava etme yetkisinin hak sahibine ait olması nedeniyle tapu iptali ve tescil isteminde bulunma yetkisinin Hazineye ait olduğunu, davacının böyle bir dava açamayacağını, idari yargının görevli olduğunu, mülkiyet hakkı sona ermeden dava açılamayacağını, tespit edilen bedelin yüksek olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırılması yoluyla değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, ayrıca tapu kaydında bulunan taşınmazın kıyı kenar çizgisinde kaldığına ilişkin şerhin devletin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi kapsamında tazminat sorumluluğunu doğurduğunu, taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek kıyı olarak terkin edilmesinin de doğru olduğunu, bu nedenlerle taraf vekillerinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf sebeplerinin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunun usul ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkiide metrekare birim fiyatlarının en az 2.500 TL olduğunu, harcın karar kesinleştiğinde faizsiz iadesinin mülkiyet hakkının ihlali olduğunu, enflasyon oranı dikkate alındığında yasal faiz uygulamasının hakkaniyete aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir

2.Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dava konusu Sakarya ili, Kocaali ilçesi, Kocaali Mahallesi, Deniz Yalısı Mevkii 4858 parsel sayılı, 300 m2 yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmaz davacı adına tapuda kayıtlı iken, taşınmazın beyanlar hanesine Sakarya Kadastro Müdürlüğü tarafından 03.06.2020 tarihli ve 3019 yevmiye numaralı işlem ile “Taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar çizgisinin kıyı tarafında kalmaktadır.” şeklinde şerh konulduğu ve davanın 22.03.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

4.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı kabul edilerek karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır.
5.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi Kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan “Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.’’ Aynı kanunun kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin fıkrasında bendinde yer alan “Komisyonca tespit edilip valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanı belirtir şekilde için fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti halinde ise 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığının nazara alınması gerekirken taşınmazın sadece 3621 sayılı Kanun kapsamında kıyıda kalması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Taraf vekillerinin temyiz istemlerinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.