YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/13287
KARAR NO : 2023/2803
KARAR TARİHİ : 21.03.2023
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 20. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, 87 parsel sayılı taşınmaza murislerinden intikalen malik olduklarını, tapuda 49.906 m² yüzölçümlü taşınmazın 11.500 m²sinin Üsküdar Kadastro Mahkemesinin 1973/197 Esas, 1975/359 Karar sayılı ilamıyla kesinleşmiş orman tahdit haritası sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle davalı … adına tesciline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu sebeple müvekkillerine herhangi bir bedel ödenmeden mülkiyet hakkına son verildiğini, müvekkillerinin dava konusu taşınmazın 2/B uygulamasına tabi olması nedeniyle 05.12.2013 ve 07.02.2014 tarihli başvurularla iade talebinde bulunduğunu ancak bugüne kadar olumlu ya da olumsuz cevap alınamadığını, bu durumun mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilerinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; tapu kütüğünün aleni olup burada yapılan işlemlerin ilgilisi tarafından her zaman öğrenilebileceğini, yapılan işlemlerden haberdar olmadığına yönelik iddianın hayatın olağan akışına uygun olmadığını, davanın öncelikle zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, Hazinenin sorumlu olması için tapu sicilinin tutulmasından zarar doğmuş bulunması, memurun hukuka aykırı eylemi olması, zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması ve zararın kesin olarak gerçekleşmesi gerektiğini, dava konusu zarara neden olan işlemin kadastro çalışmaları sırasında gerçekleşmiş idari bir işlem olduğunu ve ilgili idare tarafından yapılan işlemlerin mevcut Kanunların uygulanmasından ibaret olduğunu, bu sebeple tazminat davasına muhatap olmalarının mümkün olmadığını, davacı tarafın 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un (6292 sayılı Kanun) 7 nci maddesine göre söz konusu davayı açmaya yetkisi olup olmadığının da tartışma konusu olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın zamanaşımına uğradığından bahisle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi evvellerinin eski tapu maliki olduğunu, taşınmazın 6831 sayılı Orman Kanunu’nun (6831 sayılı Kanun) 2/B maddesi uyarınca Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarılmış ve bu nedenle Hazine mülkiyetine geçtiğini, taşınmazın müvekkillerinin ve murislerinin kullanımında olduğunu, hak sahipliklerini ispat ettiklerini, süresinde idareye başvuru yaptıklarını, dava konusu taşınmazın bedelsiz olarak müvekkillere iadesinin yapılmaması üzerine yerel mahkemede taşınmazın bedelinin tahsili için dava açıldığını, ancak yerel mahkemece yeterli delil toplanmadan, mahalinde keşif yaparak bilirkişi raporu alınmadan, işin esasına girmek yerine 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, davaya konu taşınmaz için tapulama mahkemesinin vermiş olduğu ilam ile 11.500 m² kısmın orman tahdit haritası içerisinde kaldığı gerekçesiyle orman parseline katıldığını, ancak daha sonra orman idaresince taşınmazın bu kısmı 2B sahasına dönüştürülerek Hazinesi adına tescil edildiğini, 2B olarak ayrılan taşınmazların eski hak sahiplerine iadesini düzenleyen 6292 sayılı Kanun’da müvekkillere iade hakkı verildiği halde, Milli Emlak Müdürlüğünce taşınmazdaki haklarının verilmemesi sebebiyle iş bu tazminat davasını açtıklarını, zamanaşımı süresinin ise artık 6292 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 2013 yılından itibaren işlemeye başladığını, yasal düzenleme ile yeni bir hak doğduğunu, bu nedenle yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tapulama çalışmaları sırasında taşınmazın kısmen orman sahasında kalması nedeniyle yapılan tespitin iptal edilerek 11.500 m²lik kısmın orman olarak tespit dışı bırakılmış olmasına, bu kısım yönünden tespit malikleri adına tapu kaydının oluşmamasına, mahkeme kararının kesinleştiği tarihten bu yana 10 yıllık zamanaşımı süresinin çoktan dolmuş olmasına göre davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi
3. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesi
4. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İstanbul ili, … ilçesi, … Mahallesi, 87 parsel sayılı 49.906 m² yüz ölçümlü taşınmazın 1973 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında davacıların murisi Salih Turan ile diğer müşterek malikler adına tespit edildiği, taşınmazın kısmen kesinleşen orman tahdidi içinde olması nedeniyle açılan dava sonucu Üsküdar Kadastro Mahkemesinin 1973/197 Esas, 1975/359 Karar sayılı ilamı ile 11500 m²lik kısmının tespit malikleri adına yapılan tespitin iptaline karar verildiği, kararın 05.10.1976 tarihinde kesinleştirilerek Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderildiği,tapusu iptal edilen kısmın kaydının 12.03.1993 tarihinde kaydının kapatıldığı, davacıların iptal edilen 11.500 m²lik kısım yönünden 6292 sayılı Kanun’un 7.maddesi uyarınca yapmış oldukları iade başvurusunun idarece zımnen reddedildiği, eldeki davanın 29.112018 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
3. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklanan tazminat davalarında, mülkiyet kaybının kesinleştiği tarihten itibaren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146 ncı maddesine (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125 inci maddesine) göre 10 yıllık genel zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin 29.09.2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 2014/6673 başvuru numaralı ve 25.07.2017 tarihli Yaşar Çoban Kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararı nazara alındığında; YHGK kararı ile 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi ile düzenlenen tazminat için hukuk yolu etkili hale gelmiş olup YHGK karar tarihi olan 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresi dolanlar açısından makul süre içinde 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesine dayanılarak dava açılması gerekir. Buna göre, YHGK karar tarihinden sonra makul süre dolmuş bulunduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.