Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/13097 E. 2023/3206 K. 30.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/13097
KARAR NO : 2023/3206
KARAR TARİHİ : 30.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin 28.09.1996 tarihinde Muğla ili, … ilçesi, … köyü 1501 parsel sayılı, 1348,15 m² yüzölçümündeki taşınmazı satın aldıklarını; ancak daha sonra Milas Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemiyle 1501 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 1285,64 m² miktara düştüğünü ve müvekkillerinin bu işlemin iptali için açtıkları davanın ise Mahkemece reddedildiğini, tapu siciline güvenerek taşınmaza malik olan müvekkillerinin uğradığı zarardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca Hazinenin sorumlu olduğunu belirterek şimdilik 75.000,00 TL maddi tazminatın miktar ve sınır düzeltilmesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ve hüküm altına alınan tazminatlara, faizin başlangıç tarihinden ifa tarihine kadar ki, dönem için Devlet İstatistik Enstitünce belirlenen enflasyonun, faiz oranını aşan kısmı kadar miktarın munzam zarar olarak eda makamına kaim olmak üzere eklenmesi talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı vekilinin tapu kaydının düzeltilmesi sebebiyle müvekkilinin zarara uğratıldığını iddia ettiğini, 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı Kanun) haksız fiil sorumluluğu düzenlenmiş olup, hukuka aykırı fiil, zarar ve illiyet bağı koşuluna bağlandığını, bu olayda idarenin üzerine atfedilecek hiçbir kusur ve sorumluluk olmadığını, bu nedenle hukuki dayanaktan yoksun davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 23.10.2014 tarihli ve 2012/1286 Esas, 2014/500 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 23.10.2014 tarihli ve 2012/1286 Esas, 2014/500 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 19.12.2016 tarihli ve 2015/6961 Esas, 2016/12369 Karar sayılı kararı ile Devletin sorumluluğuna ilişkin uygun illiyet bağı ve 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kusursuz sorumluluk ilkelerine dayanan zararın tazminine ilişkin koşullar oluştuğunu; ancak munzam zarar talep edilemeyeceğini bu yönde davacının temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerektiği, somut olayda zararın meydan geldiği tarih düzeltme işlemine karşı açılan davanın reddine dair kararın kesinleştiği 02.12.2011 tarihi olduğundan, bu tarihe göre taşınmazın değeri, değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken, hükme dayanak raporu hazırlayan bilirkişiler tarafından taşınmaza, değerlendirmenin hangi tarihe göre yapıldığı açıklanmadan ve emsal karşılaştırması yapılmadan soyut ifadelerle değer biçildiğinden, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün olmadığından taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak taşınmazın değeri belirlenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının munzam zarar talebinin reddine, 121.644,46 TL bedelin davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazın … turizminin lüks yerlerinden birinde olduğunu, m² bedelinin düşük belirlendiğini, metrekare bedelinin neye göre belirlendiğinin tartışılmadığını, 27.06.2012 tarihli ekspertiz raporunun tartışılmadığını, munzam zarar yönüyle ret kararı verilmesi gerekli iken hatalı değerlendirme ile karar verildiğinden kararın bozulmasını talep etmiştir.

2.Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükmedilen tazminat miktarının çok yüksek olduğunu ve Devletin kusursuz sorumluluğunun şartlarının gerçekleşmediğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la değişiklik yapılmadan önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dosyadaki bilgi ve belgelerden tazminat isteğine dayanak … ilçesi … köyü, 1501 parsel sayılı 1348,15 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tapuda “İki katlı kargir pansiyon ve arsa” vasfıyla davacılar adına kayıtlı iken, 3402 sayılı Kanun’un 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işlemi ile yüzölçümünün 1285,64 m² olduğu tespit edilmiş tapu malikleri tarafından bu düzeltme işleminin iptali istemiyle dava açılmış ise de … Sulh Hukuk Mahkemesinin 27.05.2011 tarihli ve 2010/328 Esas, 2011/650 Karar sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş, verilen bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 02.12.2011 tarihinde kesinleşmiş ve taşınmazın yüzölçümü 13.02.2012 tarihinde 2617 yevmiye numarasıyla tapuya bu miktarda tescil edilmiş eldeki dava ise 13.06.2012 tarihinde açılmıştır.

3. Mahkemece bozma ilamına uyulmuşsa da, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; ilk karara esas bilirkişi kurulu raporu yukarıda belirtilen gerekçelerle inandırıcı bulunmadığından yeniden bilirkişi kurulu raporu alınarak hüküm kurulması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına rağmen, Mahkemece bozma sonrası hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda Kanun hükmüne aykırı olarak dava tarihinden sonraki tarihli satış ilanı esas alınarak değer biçildiğinden usul ve Kanuna uygun olmayan bu rapora göre karar verilmesi mümkün değildir.

4.Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselli olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,

30.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.