Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/12243 E. 2023/2483 K. 14.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12243
KARAR NO : 2023/2483
KARAR TARİHİ : 14.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu kaydının mahkeme kararı ile iptalinden kaynaklanan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar vermiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; Sinop ili, … ilçesi, … Köyü, 672 parsel sayılı taşınmazın Orman Bakanlığı tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davası sonucunda Sinop Kadastro Mahkemesinin 2003/13 Esas, 2004/10 Karar sayılı ilamı ile orman içerisinde kalan 32974,63 m²lik kısmının tapusunun iptali ile orman vasfi ile Hazine adına tesciline karar verildiği, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; ormanların özel mülkiyete konu olamayacağını, orman kadastrosu işlemi sonunda ormanların korunması amacıyla mülkiyet hakkına müdahale edilmesinin meşru olup Kanuna uygun bir işlemin yerine getirilmesinin idarenin tazmin yükümlülüğünü doğuramayacağından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi 02.10.2017 tarihli ve 2017/64 Esas, 2017/484 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin 02.10.2017 tarihli ve 2017/64 Esas, 2017/484 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.03.2018 tarihli ve 2018/805 Esas, 2018/813 Karar sayılı kararı ile dava konusu taşınmaza arsa vasfında değer belirlenmesinde ve davacının ıslah talebine karşı davalı tarafça süresinde yapılan zamanaşımı itirazı dikkate alınarak hüküm kurulmasına ilişkin mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 05.03.2018 tarihli ve 2018/805 Esas, 2018/813 Karar sayılı kararına süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 09.11.2021 tarihli ve 2020/8186 Esas, 2021/12759 Karar sayılı kararı ile Bölge Adliye Mahkemesinin esastan ret kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararı; 4721 sayılı Kanun’nun 1007 nci maddesi gereğince açılan tazminat davaları, dava açıldığı tarihte tazminat miktarının davacı tarafça tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olmadığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 107 inci maddesi uyarınca belirsiz alacak davası niteliğinde olduğundan belirsiz alacak davasında zamanaşımı yalnızca dava açılan kısım için değil, tüm dava için kesildiğinden davacılar üzerindeki tapunun iptali ile orman vasfi ile Hazine adına tesciline karar verilen 32974,63 metrekarelik kısmının bedeli yönünden arttırılan bedel dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.

B.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyulan bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde bulunduğu halde bilirkişi raporunun eksik ve hatalı değerlendirme yaparak taşınmazın arsa niteliğinde kabulü ile metrekare birim fiyatının yüksek belirlendiğini, tapunun 32974,63 metrekaresinin iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiği halde 33.765,23 metrekare üzerinden hesaplama yapılarak fazla bedele hükmedildiğini ileri sürerek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’nun 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dava konusu taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanun’nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi uyarınca yapılan yenileme çalışmaları sonucu 33.765,23 metrekare olarak Maliye Hazinesi adına tescil edildiğinden , Dairemizin 09.11.2021 tarih ve 2020/8186 Esas, 2021/12759 Karar sayılı bozma ilamında yazılı ”32.974,63 metrekarelik kısmın dikkate alınarak hüküm kurulması” na ilişkin kısım maddi hataya dayanmakta olup, maddi hataya dayalı yapılan bozma ile davalı idare lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmeyeceğinden, Mahkemece yeni duruma göre tazminat bedeli belirlenmesi uygundur.

3.Mahkemece uyulan bozma ilamı gereğince davacı vekilinin 13.10.2016 tarihli bedel artırım dilekçesindeki bedelin davalı Hazineden tahsile karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin hiçbiri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekilnin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.