Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/11650 E. 2023/2595 K. 16.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/11650
KARAR NO : 2023/2595
KARAR TARİHİ : 16.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin olarak açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Mersin ili, … ilçesi, … Mahallesi 190 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, taşınmaza davalı idare tarafından kamulaştırma yapılmaksızın su deposu inşa etmek ve etrafını ihata duvarı ile çevirme suretiyle el atıldığını, müvekkili adına Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/953 Esas, 2000/1169 Karar sayılı dosyasında açılan kamulaştırmasız el atma davasında müvekkilinin payına tekabül eden bedelin 96.308,31 TL olarak tespit edildiğini; ancak mahkemece dava değeri olan 75.000 TL üzerinden fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak karar verildiğini belirterek, saklı tutulan 21.308,31 TL bedelin davalı idareden tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı olan uzlaşma usulü uygulanmadan açılan davanın reddi gerektiğini, zamanaşımı yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.10.2013 tarihli ve 2013/296 Esas, 2013/400 Karar sayılı kararı ile davanın uzlaşma dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mersin 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.10.2013 tarihli ve 2013/296 Esas, 2013/400 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 17.04.2014 tarihli ve 2013/21019 Esas, 2014/7220 Karar sayılı kararı ile kamulaştırmasız el atma nedeni ile tazminat davasının 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Kanun ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) Geçici 6 ncı maddesinin yürürlüğe girmesinden önce 30.05.2013 tarihinde açıldığı ve dava tarihi itibarıyla uzlaşmaya başvurulduktan sonra dava açılmasını dava şartı sayan Kanun maddesinin yürürlükte olmadığı ve Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte derdest olan davalarla ilgili olarak uzlaşma yoluna başvurulması isteğe bağlı olduğundan ve Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde kullanılacak bu hakka ilişkin sürenin geçtiği de dikkate alınarak mahkemece taraflara ait tüm deliller toplanıp oluşacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve saklı tutulan kısmın davalı idareden tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu 190 parsel sayılı taşınmazın imar uygulamasına girdiğini, yeni oluşan parsellerde davacının hissedar olduğunu, dava konusu 190 parsel sayılı taşınmazda Mersin 2. İdare Mahkemesinin 2010/1560 Esas, 2011/1496 Karar sayılı kararının uygulamasının … Belediyesi tarafından yapılma aşamasında olduğunu, bununla birlikte müvekkili idare adına tescil edilen bir tapu kaydının bulunmadığını, bunun sebeplerinden birinin de yapılan yanlış uygulamalar olduğunu, davacının açmış olduğu davanın zamanaşımı yönünden de reddi gerektiğini, her ne kadar tapu devri müvekkil kurumun adına yapılamamış ise de, dava konusu taşınmazda zilyetliğin müvekkil kuruma ait olduğunu, ilk davada tapu iptal tescile karar verilmiş ise de günümüze kadar gelen uygulamaların neticesinde o tarihte alınan karardaki parsel numaralarının güncelliğini taşımadığından halen tapu kaydının müvekkili idare adına tescil edilmediğini, tescil yönünde hüküm kurulması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak taraflar arasında görülüp kesinleşen kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin olarak açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsili hususundadır.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına …” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 Kanun’un geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

16.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.