Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/11020 E. 2023/458 K. 18.01.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/11020
KARAR NO : 2023/458
KARAR TARİHİ : 18.01.2023

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın davalı … yönünden kabulüne, davalılar … ve … yönünden pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

Kararın davalı … vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı … vekili ile davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; süre temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) öngördüğü yargılama sistemine göre ilk derece mahkemesinin kesin olmayan kararına karşı önce istinaf yoluna başvurulabilmektedir. İstinaf başvurusu üzerine bölge adliye mahkemesince, başvuran tarafın istinaf başvurusunun usulden ya da esastan reddine karar verilebilir veya ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulabilir. Bu durumda bölge adliye mahkemesi kararına karşı, istinaf başvurusu reddedilen tarafın ya da istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeni hüküm kurulması hâlinde aleyhine karar verilen tarafın temyiz hakkı bulunmaktadır. Başka bir deyişle istinaf başvurusunun reddi hâlinde bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı sadece istinaf başvurusu reddedilen tarafa ait olup bu hâlde ilk derece mahkemesi kararını istinaf etmeyen tarafın temyiz hakkı bulunmamaktadır.

Somut uyuşmazlıkta, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair karara karşı davalı … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davalının istinaf başvurusu da esastan reddedilmiştir. Hâl böyle iken İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurmayan davacının, davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; davacının temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.

Davalı … vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu … Mahallesi 46881 ada 3 parsel sayılı taşınmaza imar planında sağlık alanı olarak ayrılmak suretiyle el atıldığını ve bedelinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığını ve idari yargının görevli olduğunu, uzlaşma dava şartının yerine getirilmediğini, husumetin imar planlarını yapmaya yetkili olan belediyelere yöneltilmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın imar planında sağlık alanı olarak düzenlenmesi sırasında Bakanlıktan görüş sorulmadığını ve dava konusu taşınmaza ihtiyaçları bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulü ile taşınmaz bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Bakanlığından alınarak davacılara verilmesine, bedeline hükmedilen taşınmazın tapusunun iptali ile davalı … adına tesciline ve davalılar … ve … hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; İdari yargının görevli olduğunu, uzlaşma dava şartının yerine getirilmediğini, davanın husumetten reddi gerektiğini, davacılar tarafından Hazine hissesini satın almak için talepte bulunulması üzerine Çevre Şehircilik ve iklim Değişikliği İl Müdürlüğünün 17.01.2020 tarihli yazısı ile imar planında sağlık alanı olarak ayrılan taşınmazın satışında sakınca bulunup bulunmadığının sorulması üzerine aynı bölge içerisinde aynı yüzölçümlü yer verilmesi koşuluyla satışında bir sakınca bulunmadığı bildirildiği halde davacıların kötüniyetle dava açtığını ve belirlenen bedelin yüksek olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı kapsamında “Sağlık Alanı” olarak ayrıldığı, her ne kadar taşınmaza fiili olarak el atılmamış ise de davalı idare tarafından imar planının kesinleşmesinden itibaren 5 yıllık süre içinde dava konusu taşınmazın kamulaştırılması yönünde herhangi bir işlem yapılmadığı ve Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan 20.12.2018 tarih ve 2016/181 Esas, 2018/111 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarih ve 1/6 sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5662 Esas 2010/651 Karar sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü ile arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak bedel tespit edilmesinde ve bedelinin davalı … Bakanlığından tahsil edilmesinde ve diğer davalılar hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesinde mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden bir isabetsizlik bulunmadığı, böylece mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili ile davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ettiğini belirtmiştir.

2. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararı arasında geçen süredeki ekonomik dalgalanmalar nedeniyle tespit edilen bedelin düşük kaldığını ve yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu mâliki ile davalı idare arasında kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin hangi idareden tahsil edileceğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına …” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun( 2942 sayılı Kanun) Ek Madde-1 inci maddesi:
“Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. (İptal: Anayasa Mahkemesinin 20/12/2018 tarihli ve E.: 2016/181 K.: 2018/111 sayılı Kararı ile)”

5. 26.11.2020 tarihli ve 32025 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7421 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi ile Ek Madde-1 inci maddesinin 1 inci fıkrasına eklenen cümle:
“Bu süre içinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin açılacak davalar, adli yargıda görülür.”

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı … vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

3. Dosya kapsamında yer alan fen bilirkişi raporunda, keşif tarihi itibarıyla dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı anlaşılmakla birlikte 2010 tarihinde yürürlükte bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında dava konusu taşınmazın sağlık alanı olarak ayrıldığı dikkate alındığında, makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunu gerçekleştiğini kabulü yerindedir.

4. Davalı … Bakanlığının cevap dilekçesinde dava konusu taşınmazın imar planında sağlık alanı olarak düzenlenmesi sırasında Bakanlıktan görüş sorulmadığını ve dava konusu taşınmaza ihtiyaçları bulunmadığını belirttiği anlaşılmakla; dava konusu taşınmazın 1/1000’lik imar planında sağlık alanı olarak ayrılması sırasında Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak ihtiyaç talebinde bulunup bulunmadığı ve halen taşınmazın bulunduğu alana Sağlık Bakanlığının ihtiyacı olup olmadığı, ihtiyacı yok ise bu hususun ilgili Belediye Başkanlığına bildirilip bildirilmediği … ile ilgili Belediye Başkanlığından sorularak alınacak cevaplar doğrultusunda sorumlu idarenin tespiti gerekirken, eksik inceleme ile tespit edilen bedelin davalı … Bakanlığından tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.

5. Kabule göre de;
Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde yöntem itibarıyla bir isabetsizlik görülmemiş ise de; bilirkişi kurulunca somut emsal alınan taşınmazların satışına ilişkin akit tablosu Tapu Müdürlüğünden istenilip, dava konusu taşınmaz ile somut emsal taşınmazın 2020 yılında Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Müdürlüğünden getirtilip, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibarıyla hükme esas alınan bilirkişi raporunda somut emsal kabul edilen taşınmazın ise bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibarıyla fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parselleri mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parselleri mi oldukları ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, alınacak cevaplara göre bilirkişi kurulu raporu denetlenmediği gibi dava konusu taşınmaz ile emsallerin değer oranları tespit edilmeden ve dava konusu konusu taşınmaza 5,5 km mesafede bulunan farklı mahalledeki taşınmazın Ağustos 2011 değerlendirme tarihi itibarıyla metrekare birim fiyatı olarak tespit edilen 500,00 TL’nin dava tarihine endekslenmesi suretiyle değer biçildiğinden, bu rapora göre hüküm kurulması mümkün değildir.

6. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
A. Davacılar Temyizi Yönünden
Davacılar vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,

B. Davalı … Temyizi Yönünden
1. Davalı … vekilinin temyiz isteminin kabulü ile temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesinin kararının BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,18.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.