Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/10436 E. 2023/5878 K. 06.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10436
KARAR NO : 2023/5878
KARAR TARİHİ : 06.06.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kıyı kenar tahdidi içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.06.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davalı … vekili Avukat Ayşe Ümit Yeğenoğlu gelmiş, davacı vekili duruşmaya katılmamıştır.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu … ili, … ilçesi, … Mahallesi 86 ada 5 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından uğramış olduğu zararın değerlendirme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın özel mülkiyete konu olamayacağını, davada Hazine husumet yöneltilemeyeceğini, tapu hâla davacının kendi adına olması sebebiyle davacı sıfatının bulunmadığını, idari yargının görevli olduğunu, tazminat koşullarının gerçekleşmediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, raporda dava konusu taşınmazın gerçek değerinin hesaplanmadığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkide imara açık arazilerin m² değerlerinin 1.500,00 TL’nin üzerinde olduğunu, bilirkişi raporunda karşılaştırma tablosunun keyfi bir şekilde düzenlendiğini, davacı tarafça yatırılan harcın karar kesinleşmesiyle davacıya faizsiz olarak iade edilmesinin mülkiyet hakkının açık ihlali olduğunu, ilave düzenleme ortaklık payı kesintisinin hukuka ve yargı kararlarına aykırı olduğunu belirterek ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; arta kalan kısımdaki değer azalmasının tazminat miktarına eklenmemesi gerektiğini, kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu, taşınmazın kıyı kenarda kaldığından bahisle dava açmaya yetkili tarafın Hazine olduğunu, davacının taraf sıfatının bulunmadığını bu nedenle usulden davanın reddi gerektiğini, yargı yolunun idari yargı olduğunu, tapu iptal tescil kararı ile fonksiyon gaspı yapıldığını, tazminat ödenmesini kabul etmemekle birlikte bu hakkın ancak taşınmazın tapusu iptal edildikten sonra kullanılabileceğini, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca ödenecek tazminat hesabında 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda belirtilen ilkelerin uygulanmasının doğru olmadığını, bir tazminat belirlenecekse denkleştirici tazminat niteliğinde olmsı gerektiğini, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması olgusunun taşınmazın değerine olan olumlu ya da olumsuz etkilerinin tartışılması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kaldırma kararı ile inceleme konusu yapılan istinaf sebeplerinin tekrar incelenmediği, emsal parselden %31 düzenleme ortaklık payı kesintisi yapıldığı, dava konusu taşınmazda ise %25 oranda kesinti yapıldığının tespit edildiği, mahkemece düzenleme ortaklık payı oranında denkleştirme yapılarak daha önce belirlenen m² birim fiyatından %6 ek düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak kaldırma kararının yerine getirildiği, ancak taşınmazın 563,88 m² kısmı kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı hâlde taşınmazın tamamının bedelinden davalının sorumlu tutulmasının hatalı olduğu belirtilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazdan ilave %6 oranında düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmasının hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazdan daha önce imar parselasyonu tatbiki sırasında kesinti yapıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmazın imar parseli olduğunu, bilirkişi raporunun hukuka aykırı ve hatalı olduğunu, arta kalan kısıma 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun (3621 sayılı Kanun) 5 inci maddesi gereği yapı yapma imkanlarının olmadığını, tasarrufunun kısıtlandığını, davacı taraf aleyhine yargılama giderine ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, taşınmaz değerinin Yargıtay denetiminden geçen dosyalara göre çelişki arz ettiğini, harcın karar kesinleştiğinde faizsiz iadesine karar verilmesinin mülkiyet ihlali olduğu, yasal faiz uygulamasının enflasyon gözetildiğinde haksız olduğunu ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı … vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürülen gerekçeler ile resen dikkate alınacak nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ilearsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 3621 sayılı Kanun’un 5 inci ve 9 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Tazminat talebine konu … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 86 ada 5 parsel sayılı, tapu kaydında 675 m² yüzölçümlü taşınmazın satış yolu ile 01.02.2019 tarihinde tapu kaydı üzerinde herhangi bir şerh bulunmadığından davacı tarafından edinildiği, mülkiyet hakkının kısıtlandığı gerekçesi ile işbu davanın 24.05.2019 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

3. Tazminata konu arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibarıyla doğrudur.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragraflar kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda uygulanan kıyı kenar çizgisinin hangi idare tarafından, hangi Kanun uyarınca, hangi yönteme uygun olarak, hangi tarihte yapılan çalışma sonucu oluştuğu, bu çalışmanın ne şekilde kesinleştiği ilgili idareden sorularak varsa kesinleşmeye ve çalışmalara esas belgelerin onaylı örneklerinin dosya içine getirtilmesi, 3621 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının 3 üncü bendinde yer alan “Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.” ve aynı Kanun’un kıyı kenar çizgisinin belirlenmesine ilişkin 9 uncu maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan “Komisyonca tespit edilip Valiliğin uygun görüşü ile birlikte gönderilen kıyı kenar çizgisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca onaylandıktan sonra yürürlüğe girer.” hükümleri uyarınca idarece belirlenmiş ve onaylı kıyı kenar çizgisi ya da mahkemece hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi bulunup bulunmadığı araştırılarak kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise krokisinin getirtilerek kadastro paftası ile çakıştırılmak suretiyle taşınmazın pafta üzerinde kesinleşmiş kıyı kenar çizgisine göre konumu ve kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan alanını belirtir şekilde fen bilirkişisinden denetime elverişli rapor alındıktan sonra, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölüm yönünden mülkiyet hakkının kısıtlanması nedeniyle 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinden kaynaklı tazminat koşullarının oluştuğunun kabulü ile hüküm kurulması, ilgili idare tarafından onaylanmış ya da hükmen kesinleşmiş kıyı kenar çizgisinin bulunmadığının tespiti hâlinde ise 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi koşulları oluşmadığı nazara alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.

6. Kabule göre, dosyadaki tapu ve imar belgelerinden; dava konusu taşınmazın 6785 sayılı İmar Kanunu’nun 42 nci maddesi gereği %25 kesinti yapılarak oluşturulan imar parseli olduğu anlaşıldığından bilirkişi kurulu tarafından belirlenen 313,30 TL/m² birim fiyatı üzerinden değer biçilmesi gerekirken, dava konusu taşınmaz için belirlenen birim değerden ek %6 düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılarak düşük değer takdiri bozmayı gerektirir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davalı … vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı taraftan alınmasına,

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.