YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10331
KARAR NO : 2023/5559
KARAR TARİHİ : 30.05.2023
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkini davasında yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların davacı yönünden esastan reddine, davalı Hazine yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü davacı vekili Avukat … ile davalı Hazine vekili Avukat … gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; … ili, … ilçesi, … Mahallesi 1 ada 9 ve 5 ada 3 parsel sayılı taşınmazların kıyı kenar çizgisinde kalması sebebiyle uğradığı zararını 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsilini ve taşınmazın tapu kaydının iptali ile kıyıya terkinini talep etmiştir.
2. Karasu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/345 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan yargılama sırasında dava konusu 5 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden tefrik kararı verilerek eldeki dosya esasına kaydedilmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olması nedeniyle davacının tapunun iptali yönünden talepte bulunamayacağını, uzlaşmaya ilişkin başvuruda bulunmadığını, davanın görevsiz mahkemede açıldığını ve idari yargının görevli olduğunu, taşınmazın tapusu henüz iptal edilmediği için davacının zararının doğmamış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tamamının bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacıya ödenmesine ve taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapu kaydının iptali ile tapu sicilinden terkinine, kalan kısmının ise Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın gerçek değerinin hesaplanmadığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu mevkide imara açık arazilerin m² değerlerinin 800 ila 1500 TL arasında olduğunu, emsal taşınmaz ile dava konusu taşınmazın kıyaslamasının hatalı yapıldığını, davacı tarafça yatırılan harcın karar kesinleşmesiyle davacıya faizsiz olarak iade edilmesi mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arta kalan kısmının davaya dahil edilerek tapusunun iptali ile Hazine adına tescilinin sağlanmasının usul ve esas yönünden hakkaniyete aykırı olduğunu, davacı tarafın tazminat talep edebilmesi için tapu kaydının iptal edilmesi gerektiğini, kıyı kenar çizgisi belirlendikten sonra buna göre dava açma ve kıyı kenarda kalan taşınmazların Hazine adına tescilini talep etme yetkisinin idarede olduğunu, ancak tapusu iptal edildikten sonra taşınmaz sahibinin tazminat davası açabileceğini, davacı lehine maktu vekâlet ücreti hükmedilmesi ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini, davanın reddine karar verilmesini, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile arsa niteliğindeki taşınmazın bedelinin emsal kıyaslama yöntemine göre belirlenmesinde, bilirkişi raporundaki karşılaştırma tablosunda ve buna göre taşınmazın özelliklerinin değerlendirilmesinde, taşınmazdan %6 oranında ek düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmasında isabetsizlik görülmemiş olup, dava konusu taşınmazın 2020 yılı için hesaplanan m² birim fiyatının da bölge rayiçlerine göre uygun bulunduğu, ancak kıyı kenar çizgisi dışında kalan bölüm bakımından mülkiyet hakkı yitirilmemiş olduğundan hazinenin sorumluluğuna gidilmesinin hatalı olduğundan bahisle 6100 Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iki numaralı alt bendi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrar ettiği, ayrıca %6 düzenleme ortaklık payı kesintisinin hatalı olduğunu, arta kalan kısmın bedeli yönünden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasının hatalı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararında davacı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderinin hükmedilmesinin yerinde olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’nun “Sorumluluk” karar başlıklı 1007 nci maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 – 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nun 5 inci ve 9 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı vekilinin tüm, davalı Hazine vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Dava konusu taşınmazın evveliyatında yapılan tapulama çalışmaları sonucunda davacıdan önceki malikleri adına tapuya tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 24.02.2020 tarihinde “Bu taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar Sakarya Kadastro Müdürlüğü çizgisinde kalmaktadır.” şerhinin konulduğu, şerhten sonra 08.10.2020 tarihinde davacının satış yoluyla taşınmazın tamamında malik olduğu anlaşılmıştır.
4. Dava konusu taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 24.02.2020 tarihinde “Bu taşınmazın bir kısmı veya tamamı kıyı kenar Sakarya Kadastro Müdürlüğü çizgisinde kalmaktadır.” şerhinin konulduğu, davacının 08.10.2020 tarihinde satın aldığı taşınmazı orman olduğunu gösteren şerh ile edindiği anlaşılmaktadır. Buna göre; Devlet, tapu sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hâli ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun’un 1020 nci maddesinin “Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.” hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hâl böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile, bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığının söylenemeyeceği gibi, zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacının 24.02.2020 tarihinden sonra, kıyı kenar şerhini görerek taşınmazı 08.10.2020 tarihinde satın alması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen temyiz eden davalı Hazine vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşı taraftan alınmasına,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.