Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2022/10185 E. 2023/5545 K. 30.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/10185
KARAR NO : 2023/5545
KARAR TARİHİ : 30.05.2023

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ile imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığının artırılması istemlerine ilişkin olarak açılan davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı idare vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 30.05.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacılar vekili Avukat Hayati Yılmaz gelmiş, davalı idare vekili duruşmaya katılmamıştır.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … ili, … ilçesi, … Mahallesi 402 ve 410 parsel sayılı taşınmazların imar uygulaması ile şuyulanması sonucu oluşan 2874 ada 2 parsel sayılı taşınmazda davacı …’nin 1856/116744 hissesi bir kısım davacıların yasal murisi olan … 1856/116744 hissesi, bir kısım davacıların yasal murisi olan …’nün ise 3712/116744 hissesi bulunduğunu, davalı … 402 No.lu kök parsel üzerinde 18.10.1988 tarihinde yapmış olduğu imar uygulaması sonucu parselin tamamında %10,34 oranında düzenleme ortalık payı kesintisi yaparak kalan yer için ise 2874 ada 2 parselde kendilerine yer verdiğini, ancak daha sonra 1995 yılında 2874 ada 2 parseli de imar uygulamasına tabi tutarak tekrardan ikinci kez düzenleme ortaklık payı kesildiğini, 2874 ada 2 parselde davacı …’nin hissesinden 458 m², … hissesinden 458 m² ve … hissesinden ise 917 m² olmak üzere toplam 1.833 m² yer düzenleme ortaklık payı adı altında alındığını, yapılan imar uygulaması ve düzenleme ortaklık payı kesintisinden sonra davacılara, 3806 ada 7 parselden, 3806 ada 8 parselden, 3806 ada 9 parselden, 3806 ada 10 parselden ve 3806 ada 11 parselden yer verildiğini, ancak yapılacak bilirkişi incelemesi sonucu görüleceği üzere yeni imar uygulamasında mükerrer yapılan düzenleme ortaklık payı kesintisi sonucunda dâhi davacılara verilmesi gereken yerden daha az yer verildiğini böylelikle davalı idarece kamulaştırmasız el atıldığından bahisle tespit edilecek el atma bedelinin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya idare mahkemelerinin görevli olduğunu, Gaziosmanpaşa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/268 Esas sayılı dosyası ile Mahkememiz dosyasının benzer taleplerle açıldığını, bu nedenle derdestlik itirazları olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte 6745 sayılı Kanun’un 35 inci maddesiyle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na (2942 sayılı Kanun) eklenen geçici 12 nci maddesine göre hesaplama yapılması gerektiğini, %40 düzenleme ortaklık payı hesap edilerek bedelin buna göre belirlenmesi, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne 3.583.170,00 TL kamulaştırmasız el atma tazminatı ile 100.960,76 TL imar uygulaması sonucunda bedele dönüşen 151 m²lik yerin karşılığı olmak üzere toplam 3.684.130,76 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin görevsiz olduğunu, dava konusu alanda yapılan işlemlerin 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanunu’nun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’nun (2981 sayılı Kanun) 10 uncu maddesinin altıncı fıkrası gereğince yapıldığını, Belediye ve Tapu Müdürlüğünden ulaşan bilgiye göre 07.01.1987 tarihli ve 14.02.1996 tarihli işlemlerin imar uygulaması olmadığının net olarak görüleceğini, 1987 yılında sadece maliklerin fiilen oluşturdukları yol paylarının kesildiğini, ikinci kez kesilen düzenleme ortalık payının yasal oranı aşmadığını el atma olmadığı gibi el atma tarihinin de araştırılması gerektiğini, bedelin yüksek belirlendiğini, emsal seçimi ve değerlendirilmesinin hatalı yapıldığını, bilirkişi raporuna itirazların değerlendirilmediğini, hesap yönteminin yanlış olduğunu, emlak vergi değerlerinin karşılaştırmasının hatalı yapıldığını, ayrıca konut alanına alınarak değer artışı oluştuğunu, takyidatların bedele yansıtılmadığını, ıslah edilen miktar için faizin ıslah tarihinden başlatılması gerektiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 3194 sayılı İmar Kanun’un (3194 sayılı Kanun) 18 inci maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen; “Herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınamaz” hükmü karşısında ikinci defa düzenleme ortaklık payı alınması, kamulaştırmasız el atma niteliğinde olduğundan arsa niteliğindeki taşınmaza mahallinde yapılan keşif sonucu emsal karşılaştırması yapılarak değer biçen, usul ve kanuna uygun olarak düzenlenen hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre el atma bedelinin davalı idareden tahsiline karar verilmesi doğru olduğu gibi, imar uygulaması sırasında bedele dönüşen davacı payına takdir edilen karşılığının uygulamanın tapuya tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınarak tespit edilen bedelin Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosu uygulanarak dava tarihine güncellenmek suretiyle artırılmasının kanun ve usule uygun olduğu, böylece Mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, davalı idare vekilinin istinaf itirazının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili ile imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığının artırılması istemlerine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “… Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına …” karar verilmiştir.

4. 3194 sayılı Kanun’un 17/son maddesi.

5. 6745 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen geçici 12 nci maddesi.

6. 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi.

7. 3194 sayılı Kanun’un 18 inci maddesinin altıncı fıkrası (3194 sayılı Kanun’a 10.07.2019 yılında 7181 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik öncesi)

3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesinde ve davacıların ikinci kez kesilen düzenleme ortaklık payı karşılığına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

3. Davacılar murisi Mustafa Yünlü’nün dava konusu 2874 ada 2 parseldeki payının imar uygulaması sırasında bedele dönüşen 151 metrekarelik kısma; 6745 sayılı Kanun’un 35 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen geçici 12 nci maddesi uyarınca uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınıp, emsal karşılaştırması sonucu tespit edilen bedelin, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi tablosuna göre dava tarihine güncellenmesi suretiyle değer biçilmesi kanun hükümlerine uygundur.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aleyhine temyiz olunan davacılar yararına 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 8.400,00 TL vekâlet ücretinin temyiz eden davalı idareden alınmasına,

Aşağıda yazılı kalan harcın davalı idareden alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.