YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/7032
KARAR NO : 2021/9148
KARAR TARİHİ : 21.06.2021
GÖNDEREN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Kanun Yararına Temyiz Bürosu
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı site yönetimi ile davalılar arasındaki davada …1. Sulh Hukuk Mahkemesince kesin olarak verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 06/11/2018 günlü, 2017/1444 esas, 2018/1779 karar sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün 21/05/2021 gün … sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiştir.
Dosya kapsamından; davacı tarafından davalıların kendilerine düşen katkı payını ödememesi nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz etmesi sonucu icra takibinin durdurulduğu bu nedenle davalıların yaptığı itirazın iptalinin istenildiği, mahkemece davanın kabulüne miktar itibariyle kesin olarak karar verildiği bu nedenle hükmün Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davacı alacaklı tarafından davalılar aleyhine ödenmeyen katkı payının tahsili amacıyla 19/10/2017 tarihinde başlatılan icra takibinden sonra davalılardan …’in 23/10/2017 tarihinde bir kısım ödeme yaptığı ancak ödeme emrinin tebliğinden sonra ise icra takibine itiraz ederek takibin durmasını sağladığından davacı tarafından davalı tarafça yapılan kısmi ödeme beyan edilerek itirazın iptalinin istenildiği anlaşılmakla; İtirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır.
Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.
Yasal dayanağını İİK’nın 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.
Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m.67/1). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.
Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da, ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur.
Tüm bu nedenlerle, her ne kadar davalı icra takibinden sonra asıl alacağı ödemiş ise de icra takibine yönelik yaptığı itirazla takibin durmasına sebebiyet verdiğinden davacı alacaklının icra masrafları, vekalet ücreti gibi bakiye alacakların tahsili için itirazın iptalini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda yapılması gereken icra takip tarihi itibariyle icra takibindeki alacağın haklı olup olmadığının tespiti ile yerinde görülür ise itirazın iptaline karar vermektir. Mahkemece asıl alacak bakımından tereddüt oluşturacak şekilde icra dosya hesabı çıkartılarak yapılan kısmî ödemenin hesaptan düşürülmesi sureti ile kalan bedel üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi bu nedenlerle doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının Kanun yararına bozma isteminin kabulü gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HMK’nın 363/1 maddesi uyarınca sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Adalet Bakanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 21/06/2021 gününde oybirliği ile karar verildi.