Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2021/6634 E. 2021/9150 K. 21.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6634
KARAR NO : 2021/9150
KARAR TARİHİ : 21.06.2021

GÖNDEREN : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Kanun Yararına Temyiz Bürosu
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı Mehmet Kaleli ile davalılar arasındaki davada Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesince kesin olarak verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 16/10/2018 günlü, … karar sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün 22/03/2021 gün … sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiştir.
Dosya kapsamından; davacı tarafından apartman yöneticisi bulunduğu döneme ilişkin vekillik ücreti istenildiği, mahkemece davanın reddine kesin olarak karar verildiği, bu nedenle hükmün Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; mahkemece davanın reddine dair kurulan hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesindeki unsurları taşımadığı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Hükmün kapsamı” başlıklı 297 nci maddesi,
(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükümlerini içermektedir.
Bir mahkeme hükmünün yasanın aradığı şekilde oluşturulduğunun kabulü için hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK’ nın 297. (Mülga HUMK’ un 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK’ nın 27.maddesinin (HUMK’un 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.

Somut olayda mahkemece tarafların iddia ve savunmaları yukarıdaki ilgili yasa maddeleri uyarınca değerlendirilerek kararın gerekçe kısmında tartışılmaksızın hüküm tesis edilmesi bozma nedenidir. Ayrıca davanın… ve… aleyhine açıldığı, davalılardan …in aynı zamanda diğer davalının vekili olduğu açık olduğu halde davalılardan…’in gerekçeli kararda sadece davalı…’in vekili olarak gösterilmesi, kendisine davacı tarafından husumet yöneltildiği halde davalı sıfatı ile mahkeme ilamında yer almaması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, Adalet Bakanlığının Kanun yararına bozma isteminin kabulü gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HMK’nın 363/1 maddesi uyarınca sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine, 21/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.