Yargıtay Kararı 5. Hukuk Dairesi 2021/6272 E. 2022/7172 K. 21.04.2022 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 5. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2021/6272
KARAR NO : 2022/7172
KARAR TARİHİ : 21.04.2022

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulü ile 43.584,47 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazine’den alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; … parsel sayılı taşınmazın eski 330 parselden geldiği, 330 parsel sayılı taşınmazın arazi kadastrosu sırasında Mayıs 1954 tarih, 63 numaralı tapuya dayanarak zeytinlik, tarla ve kestanelik niteliğiyle 88.800 m² yüzölçümlü olarak Nafia Hakseven adına tespit ve tescil edildiği, daha sonra taşınmazda yapılan imar uygulaması ile 80 adet parsele ayrıldığı, imar parsellerinden olan 1090 parselde kat irtifakı kurulduğu, bağımsız bölümlerin malikler adına arsa payları oranında tapuya tescil edildiği, 1090 parsel sayılı taşınmazın yenileme kadastrosu sonucu 112 ada 25 parsel sayısı ve 571,37 m² yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği, Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan dava sonucu Yalova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/335 Esas – 2012/203 Karar sayılı ilamı ile taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline, taşınmazın üzerinde bulunan binanın kaline karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 10/09/2013 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın 3 numaralı bağımsız bölüm maliklerince 06/10/2017 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki;
1)TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan davalarda, taşınmazın değeri Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesindeki yönteme göre belirlenir. Kamulaştırma Kanunu’nun 11/1-g maddesine göre arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması, değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması ve kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer biçilmesi gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazın emsal taşınmaz ile değerlendirme tarihi olan 2017 yılında Takdir Komisyonu tarafından re’sen belirlenen emlak vergisine esas olan m² birim değerleri karşılaştırıldığında, emsalin emlak vergi değeri 125,96-TL/m² iken, dava konusu taşınmazın emlak vergi değerinin 86,41-TL/m² olduğunun kabul edilmesine rağmen, dava konusu taşınmazın 1,4 kat değerli kabulü ile ters orantı kurularak bedel tespit edilmesi, öte yandan Belediye Başkanlığı’nın 18.02.2020 tarih ve 327 sayılı yazısında dava konusu taşınmazın 10.09.2013 itibarıyla kadastral parsel olduğu, emsalin ise imar parseli olarak belirtildikleri halde, çelişki giderilmeksizin her iki taşınmazın imar parseli olduğu kabul edilerek bedel belirlendiğinden, hükme esas alınan rapor inandırıcı görülmemiştir.
Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re’sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğü’nden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,
2)TMK’nın 1007. maddesine dayalı olarak açılan davalarda, taşınmazın değerinin Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesindeki yönteme göre belirleneceği gözetilerek dava konusu taşınmaz üzerinde kat mülkiyeti kurulu olup 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 46. maddesinin son fıkrasına göre, ana gayrimenkulün arsası ile birlikte kamulaştırılması halinde her bağımsız bölümün kamulaştırma bedeli bağlantılı bulunduğu arsa payı ile eklentileri de gözönünde tutularak ayrı ayrı takdir olunacağından, ana yapının arsasına 2942 sayılı Kanun’un 11. maddesinin 1. fıkrasının (g)bendi gözönünde tutularak değerlendirme gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre, üzerindeki yapılara aynı maddenin (h) bendi gereğince değerlendirme tarihindeki resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesapları gösterilip yıpranma payı ..
düşülmek suretiyle ve ayrıca (ı) bendi hükmü uyarınca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüler de dikkate alınarak değer biçilmesi gerekir. Buna göre, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda arsa değeri ve tüm yapının (ortak yerleri içerir biçimde) değeri hesaplandıktan sonra arsa payına düşen miktara göre bağımsız bölümün karşılığının tespit edilmesi, şayet o bağımsız bölüm yapısında değeri etkileyecek özellik ve nitelikte ekstra ilaveler varsa bunların da dikkate alınması gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu usule uyulmaksızın, bahçeli ev niteliği ile satışı yapılan taşınmaz emsal alınıp, dava konusu bağımsız bölümlerin değerlendirme tarihindeki değerlerinin soyut ifadelerle tespit edilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 21/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.